Merhaba değerli arkadaşlar. Türkçe öğretmeniyim. Profesyonel manada köşe yazarlığı yapabileceğim üye sayısı fazla blog ya da facebook sayfası sahibi arkadaşlar ile çalışmak istiyorum. Özellikle edebi değeri olan denemeler kaleme alıyorum. Bunun dışında da mizah anlayışı olan bir insanım. Sadık okuyucu kitlesi olan ve bu kitleyle aramda bağ oluşturabileceğim bir yazarlık serüveni arayışı içerisindeyim. İyi günler dilerim.

Not: Lütfen ö.m. yoluyla iletişim kurunuz.:)

2. Not: Belirttiğim şartlar altında makale de yazabilirim.

Kendi bloğumda yazdığım birkaç yazıyı örnek olarak paylaşayım:

Bilgi verme amaçlı yazılmış bir yazım:

Paragraf Sorularını Nasıl Çözmeliyiz?


Bir Türkçe öğretmeni olarak öğrencilerimi en fazla uğraştıran soru tiplerinin paragraf soruları olduğunu görmekteyim. Bu tür soruların öğrencileri zorlamasının altında birçok sebep yatıyor aslında. Sırasıyla bu sorunları ele alıp paragraf sorularını “korkulan sorular” olmaktan çıkarmaya ne dersiniz?

Paragraf soruları anlama dayalı sorulardır. Her ne kadar paragrafın yapısıyla alakalı sorular da karşımıza çıksa işin temelinde bize paragraf şeklinde verilmiş soruyu anlayıp çözmek vardır. “Peki hocam, ben bu paragraf işini bir ayda nasıl hallederim, sen ondan haber ver." diyen öğrenci milleti, Harry Potter, Dumbledore’dan mürver asayı yürütse ve kafanıza tıklatsa da bu mesele anlık bir çözüme maalesef ki sahip değil. Bir metni anlama ve yorumlama kabiliyeti kitap okuma alışkanlığınızla doğru orantılı. Hani öğretmenlerinizin dilinde tüy bitmesine sebep olan “Yavrum oku, oğlum oku, kızım oku, Ali ip atlama, al eline iki sayfa kitap oku!” nasihatleri demek ki boşuna değilmiş.

“Hocam ben çok okuyorum ama yine de paragraf sorularını yapamıyorum!” diyen azımsanamayacak bir çoğunluk da yok değil. Biz okumak kavramını sayfalarla ölçmeye devam ettikçe, çok okumayı nitelikli okumanın önüne koydukça bu sorun da devam edecek bence. Bir kere okuduğumuz kitapları sorgulayarak okumalıyız. “Ben olsaydım ne yapardım, acaba bundan sonra ne olabilir, böyle düşünmek yerine şu şekilde de düşünülebilir mi, diğer seçenek daha mantıklı değil mi, bu olanaklara sahip olsaydım böyle karar verir miydim?” vb. sorular bizi okuduğumuz metinle harmanlar. Bu da anlama kapasitemizi, muhakeme gücümüzü ciddi oranda arttıracaktır.

Bir ekmek fırını düşünün. Hamur top halinde, fırıncı karşısında “Hadi, ekmek ol!” deyip duruyor. Var mı bir netice? Olsa olsa garip bakışlı müşteriler kazanır böyle bir fırıncı. J Ne yapması lazım? Hamuru şöyle bir yoğuracak, kıvamını ayarlayacak, su eksikse su, tuz eksikse tuz, un eksiksek un katacak. Sonuç itibariyle fırıncı hamurla birlikte kendi de yoğrulacak. Siz de soruyla yoğrulun. Sonuçta karşınızdaki metinler, deneme, öykü, roman, gezi yazısı vb. türlerden alınmış çoğu zaman okuduğunuzda keyif alabileceğiniz metinler. Hatta bazı iyi yazarları paragraf sorularında keşfettim desem yalan olmaz. Madem öyle karşınızdaki paragraf sorusuna “öcü” gibi bakmak yerine hayata açılan yeni bir pencere gözüyle bakarsanız problem ortadan kalkacaktır. Işığı açtığınızda dolabınız ya da yatağınızın altında zannettiğiniz bütün hortlaklar nasıl kayboluyorsa siz de bu tip sorulara karşı korkunuzu yukarıda anlattığım şekilde yenebilirsiniz. Unutmayın, her bir soru sizin için odanızdan dışarıyı seyrettiğiniz güzel bir pencere gibi. Bu manzaranın tadını çıkarmaya bakın yeter.

Bu tür sorularla mücadele etmeyi bırakıp onlarla işbirliği yapmayı başardığınızda yolun çoğunu aşmışsınız demektir. Biraz “kestirmeler”den bahsedelim o zaman. Her soruda olduğu gibi paragraf sorularında da belli teknikler anlama işinizi kolaylaştıracaktır.


Edebi yönü ağır basan bir yazım:

Aradığın Bütün Renkleri Bulacaksın İçinde

ARADIĞIN BÜTÜN RENKLERI BULACAKSIN İÇINDE
Üç temel renk vardır doğada ve insan bu renklerin bir araya gelebileceği bütünün rengidir. Bazen hüzünlüdür, çıkmazlarla doludur, griye çalar rengi. Bazen beyazın saflığına tutunur, bir yuvanın kapısının üzerindeki gelinliği oluşturur. Kimi zaman topraktır, çabadır, kahvenin bütün tonlarıdır. Yeryüzüyle bütün olmaktır, oynadığı çamurun rengiyken çocukluk gülümsemelerinde ömrünün son deminde öbür dünyaya açılan bir kapıdır bu renk. Kırk yıllık hatırı vardır güzel bir fincan içerisinde, bazen de istemesen de yağmurlu bir günde hiç de iyi bir şekilde anmadığın su dolu yolların sürücülerinin üzerinde bıraktığı damla desenlerdir.

Bazen yeşildir. Işıktan ayrı kalan yaprağın tonu kadar koyudur içi, bazen güneş adeta hiçbir engelle karşılaşmadan geçip gidiyor gibi açıktır teni. Herkesten kaçarken evidir bir kır köşesinde. Maceranın adı ve biraz da tadıdır Amazon köşesinde. Böcekler dahi özenir onun rengine, bir de bakarsın yaprağın üstünde bir böcek yeşil mi yeşil ya da böceğin önünde bir yaprak inadına sakin, dingin.

Damarlarında akan kanın, ateşin, güneşin kızılı vardır bir de. Gücün, aşkın, bütün duyguların doruk noktasıdır belki de. Coşkunun ete kemiğe bürünmesi, tuvalde rengini senin seçimine bırakmadan kendi seçmesidir. Tepelerden ziyasını yollarken güneş, ona dönüp bakmamaktır ta ki ufuktaki kızıl kahve tonlarına kavuşana dek. Sıradan bir kuşun bir sanat eserinden fırlamışçasına bu manzarayı tamamlamasıdır.

Mavi vardır bir de alabildiğine uçsuz bucaksız. Sessiz, derin, sığ… Hayat gibi, insan gibi, hem bizden hem bizim dışımızdan biri. Düşüncenin, ilhamın rengi. Renk paletinde birden fazla yer kaplayan nadir renklerden biri. Gökyüzü mü denizden, deniz mi gökyüzünden çalmıştır acaba rengini. Birbirlerine inat mı bu uçsuz bucaksız yerlere uzanma şevki?

Derken mavinin üstünde batarken kırmızı, tek renk kalır geriye. Başının üstüne tacını geçirmişçesine meydan okur bütün renklere. Ben varsam siz yoksunuz der göğsünü gere gere. İnsanlığın minik ışıkları ne de çaresiz kalır onun karşısında. Korku, gizem ve hayal, hepsi alır ilhamını siyahtan. Her ne kadar mahallenin serserisi olsa da yazıp çizenler için renklerin daha berrak, düşüncelerin daha elle tutulur halidir aynı zamanda. Gecedir, siyahtır bu renk ve her renk saygıyla eğer başını karşısında.

Dedim ya insan da bütün bir renk paleti gibidir. Kimi zaman içimizdeki bir renk bütün renklere galip gelse de önemli olan bütün renklere sahip olduğumuzu unutmamaktır. Gökkuşağını yukarılarda aramaktansa gökkuşağının kaynağı olduğunun farkında olmaktır.


Not: Bu ilan birkaç farklı sitede yer almaktadır.