YENİ BİR FON GARABETİ
Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet bütçesi dışında oluşturulan ilk ve en büyük fonunun hem kuruluş mevzuatını hazırlayan komisyonda ve hem de fonu yönetecek olan İdare’nin kuruluş çalışmalarında yer aldım. Daha sonra kurulan İdare’nin ilk Daire Başkanlarından birisi olarak da fonun yönetiminde yaklaşık olarak 7 yıl görev yaptım. Kurulan İdare’nin adı: Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi idi ve İdare’nin yönetimi altında iki fon vardı: Toplu Konut Fonu ve Kamu Ortaklığı Fonu. Ben bu idarenin “Kamu Ortaklığı Fonu” bölümünde görev yapmıştım.
Kamu Ortaklığı Fonu, 29/02/1984 tarihli ve 2983 sayılı “Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanun” ile kurulmuştu. Kanunun amacı, adından açıkla belli oluyor; Tasarrufları teşvik etmek ve kamu yatırımlarını hızlandırmak. Bu hedefe ulaşmak için planlanan şey ise son derecede açıktı. Öncelikle bütçe gelirlerinde her hangi bir eksilmeye meydan vermeden, yeni yaratılan bazı kaynaklar bu fona aktarılacak ve sonra da bu kaynaklar bazı önemli kamu yatırımlarının hızlandırılması için kullanılacaktı.
Nitekim aynen öyle oldu: Önce bazı otoyol ve köprü geçiş gelirlerinin gelecekteki 5-10-15 yıllık gelirleri karşılık gösterilerek “Gelir Ortaklığı” senetleri çıkartılıp büyük bankalar aracılığıyla halka arz edildi ve buradan elde edilen gelirler Kamu Ortaklığı Fonunda toplanarak bu kaynaklar mesela 5 yıl sonra bitmesi planlanmış kamu yatırımlarının 1-2 yıl erken tamamlanması için hızlı finansman imkanı olarak kullanıldı. O dönemde yapılan tüm otoyollar ile Karakaya ve Atatürk Barajları, ayrıca Fatih Sultan Mehmet Köprüsü bu şekilde yapıldı.
Devlet Bütçesi dışında oluşturulan fonlar bu mantıkla kurulur ve ancak böyle olursa ondan olumlu bir sonuç elde edilir. Şimdi ülkemizde bir Fon garabeti yaşanıyor. 26 Ağustos 2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6741 sayılı Yasa ile bir “Varlık Fonu” kuruldu. Yasa’nın 1. Maddesinde Fon’un amaçları “Sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurt içinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek” şeklinde açıklanıyor. Aynı yasada fonun kaynakları ise şöyle sıralanıyor; “Özelleştirme kapsamında bulunan ve fona devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar, Özelleştirme fonundan bu fona aktarılmasına karar verilen nakit fazlası, kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklarından Bakanlar Kurulu kararı ile bu fona aktarılanlar”
İşte bu Varlık Fonu Yönetim Kurulu’nun Başkanlığına Özelleştirme İdaresi Başkanı Mehmet Bostan atandı. Yönetim Kurulu üyeliğinde ise çok tanıdık bir isim var: Recep Tayyip Erdoğan’ı çifte tabancasıyla ve kanının son damlasına kadar koruyacağını ilan eden Yiğit Bulut. Bunların maaşlarını ise tam bir serbesti ile Başbakan belirleyecek.
Uygulamanın ilk 3 ayında Fona devredilen şirket sayısı 14 (Bunların arasında BOTAŞ, TPAO, Ziraat Bankası, PTT, Borsa İstanbul, TÜRKSAT, THY, Halkbank, Türk ******* gibi kamu orijinli şirketler var) Bunların dışında fona devredilen 50’ye yakın taşınmaz ile Fon’un varlığı daha şimdiden 50 milyara yaklaştı ve kısa sürede 200 milyara ulaşması hedefleniyor.
Aslında dış dünyada “Varlık Fonu” uygulamaları var ama tüm dünyada bilinen uygulamasına göre varlık fonlarını bütçe ve gelir fazlası olan ülkeler gelecek nesillere kaynak transfer etmek için kuruyorlar. Bunun en yaygın uygulaması ise maden ve petrol gelirinden kaynak fazlalığı olan ülkelerde görülüyor.
Bizde ise sanki bu ülkede hiç kimsenin dünyadaki “Varlık Fonu” uygulamalarından haberi yokmuş gibi, tüm ülke aptal yerine konularak, en sağlam yapılı, en istikrarlı gelir kaynaklarına sahip olan, bu yapılarıyla devlet bütçesine destek sağlayarak kamu açıklarının azalmasına katkı veren kamu orijinli kuruluşlar Varlık Fonu’na devredilerek, zaten açık vermekte olan kamu dengesinin beli iyice kırılıyor ve aynı zamanda bu kuruluşlar Sayıştay denetiminden kaçırılıyor. İşin en vahim yönü ise Yasa’nın 1. Maddesinde fonun amaçları arasında yer alan “dış kaynak temin etmek” ibaresinden, bu fon varlıklarının teminat gösterilmesi suretiyle kamu borçlarının bundan sonraki dönemde artık ölçüsüzce artırılacağı anlaşılıyor. Tüm bunlar ekonomik çöküş sinyalleridir.
İşin en traji-komik yanı ise tüm bu gerçekleri halkın gözünden saklamak için Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un ortaya çıkıp; “Büyük bazı kamu şirketlerinin Türkiye Varlık Fonu’na devri ile daha etkin yönetilmeleri amaçlanıyor. Bununla ayrıca devletin elinde çok etkin bir kaynak olması sağlanmakta. Varlık Fonu’nun bizatihi kendisi milli bir kuruluştur, milli bir oluşumdur. Ekonominin milli tarafını güçlendirmek için atılan bir adımdır” diyebilmiş olması.
Tabii ki, adı “MİLLİYETÇİ HAREKET” olan bir partinin genel başkanını “millilik” anlayışında şu gördüğümüz hallere düşürebilen AKP yönetiminin, böylesine gayri-milli bir tezgah için, böylesine milli bir tasvir ortaya koyma arsızlığına da şaşırmamak lazım.
Kaynak:
HABER58.COM