Merhaba genç arkadaşım,
İtiraf etmeliyim ki , zor zanaat yaptığın.. Öyle ya, yaşamına yön verecek, geleceğinin temelini atacaksın. Binanın can damarı derler temeli için, şakaya gelmez.. Hesapsız, kitapsız olmaz. Her yönünü düşünmek, danışmak, tartışmak gerek. Bir de, ne çok parametre var üzerinden geçmen gereken değil mi, ne çok şeye dikkat etmen lazım. Dedim ya; zor zanaat..
Biz, şimdi bu satırlarda ahkam kesenler, yapmışız bir şeyler, gelmişiz buralara, demişler ki bize “ Işık tut gençlere “ Seve seve sarılmışız kaleme, çoğumuz döktürmüşüz, göstermişiz doğruyu sanki bir taneymiş gibi, sanki bulması çok kolaymış gibi, sanki biz yüksek dehalarımızla bulmuşuz gibi.
Yok öyle bir şey. Ne ben senden daha akıllıyım arkadaşım, ne de daha ileriyi gören. Ama sakın yanlış anlama “ tesadüfen buradayız, siz de gelişine yaşayın, varırsınız bir yerlere ” de demeyeceğim.
Ben sadece, bence işin püf noktasını kendimce anlatacağım.. Ama bu kez bulunduğu yerden daha doğrusu mesleğinden memnun olmayan bir adamı dinleyeceksiniz.
Şu anda, ağırlıklı olarak otomotiv ve beyaz eşya sektöründeki ana sanayi müşterilere, metal yarı mamül üretimi yapan 300 kişilik bir anonim şirketin fabrika müdürlüğü görevini yürütüyorum. Aynı zamanda da son 3 yıldır bu şirketin yönetim kurulu üyeliğini de küçük bir hisseyle de olsa sürdürüyorum. Kalite mühendisi diye almışlardı beni bu şirkete 16 yıl önce.. İlk işimdi.. Başka da olmadı zaten.
Makine mühendisiyim ben. Yıldız’dan.. Girdiğimde çok memnun olmuştum. Zaten bir sürü üniversitenin makine mühendislikleri tercihlerimde vardı. Endüstri mühendisliği de vardı.. Hatta sonlara bir yere garanti olsun diye daha düşük puanı olan Jeoloji mühendisliğini de eklemiştim. Haa bir de ben bu mühendisliklere matematik , fen ve Türkçe sorularını yaparak girecektim ya; tıbba ve dişçiliklere de , ağırlıkları farklı olsa da aynı soruları yaparak gireceğimden , toplumda çok müstesna bir yeri olan , kazandığınızda aile , yakın çevre ve hatta tanımadıklarınızdan bile bir dolu aferin alacağınız o güzide meslekleri bile eklemiştim listeme. Nasıl da kararlı , ne yapacağını bilen bir adammışım değil mi J Siz bakmayın öyle atıp tutanlara , çoğu benim gibi ama –mış gibi yapıyorlarJ
Bu tuttu , bunu oldum.. Sanki Türkiye’nin ağırlıklı ortalaması gibi… Olduğum yetmediği gibi 16 yıldır da bu işi yapıyorum. Fena da yapmıyorum ki, yukarıda okuduğunuz çok çarpıcı olmasa da “ idare eder işte “ diyebileceğiniz bir çalışma özgeçmişim var. Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu düşündüğüm bir maaş alıyorum. Eşimle beraber İstanbul’da bir ev alabildik. Bir de orta segment bir aracım var çok şükür. Borcum falan da yok..Vardı da bitti. Babam da annem de devlet memurluğundan emekli. Çok şey kaldı onlardan bana ama hiçbiri maddi değil. Çok tutumlu bir adam da değilimdir fakat kazandığımız bize yetiyor. Yatımız , teknemiz yok elbette ama geçim sıkıntımız da olmadı hiç çok şükür…
Hoş siz şimdi yan -üst-alt sütunlarda --deyim yerindeyse- - ağzınızın suyunu akıtan titrler, gelinen mevkiler , tanıdık simalar ve gıpta edilesi özgeçmişler göreceksiniz , benimkisi devede kulak kalacak . Ama yine de örnek örnektir.. Görün işte, öylesi de var böylesi de.
Ben kendimi anlatmayı hem beceremeyenlerden hem de bunu yapmayı hiç sevmeyenlerdenim. Ama bu sefer farklı. Bu sefer amacım fener olabilmek.. Ben ettim , siz etmeyin çabası..
Konuyu dramatize etmeyeceğim , elbette şükrediyorum. Ama tabii ki sizler, mutlu olacağınız meslekleri seçmelisiniz..Bunu size herkes söylemiştir.. Yalnız bir önceki nesil olan bizlerden birkaç adım öndesiniz çünkü siz artık bilgisayar çağında yaşıyorsunuz arkadaşlar , boru değil. Dilediğiniz her bilgi , fikrini almak istediğiniz her kişi , irdelemek istediğiniz her fikir size Google kadar yakın. Asla ulaşamayacağınızı düşündüğünüz kişilere , şaşıracağınız kadar çabuk ulaşabilir , epostalarınıza enteresan hatta ummadığınız cevaplar alabilirsiniz. Yazın , işe yarayacaktır.. İlgilenirler.. Siz olsanız cevap vermez miydiniz ? Randevu verecekleri iddiasında bulunamam elbette ama en azından kısa - öz bir eposta alabileceğinizin ihtimali asla %90 dan aşağı değil. Mesela benim işim yok mu sizce? Vaarr , hem de sürüyle.. Yine de hepsi aşağıda simge durumunda küçültülmüş ve ben size bu satırları yazıyorum. Yardım etme isteği hepimizde var da bunun için pek kalori harcamak istemiyoruz. Ama nasıl olsa bilgisayarın başında , birkaç dakika da olsa yapageldiğimiz işten uzaklaşma isteği duyuyor, en azından sosyal paylaşım sitelerine birkaç dakika da olsa giriyoruz. O zaman bütün iyi niyetiyle , hayata yeni atılmaya çalışan , bunun için varını yoğunu ortaya koyan, 22-23 yaşımızdayken yolda bebek arabasında görüp yanağından makas aldığımız o şirin çocuk büyüdü ve alınan o makasın karşılığını istiyor bizden , olamaz mı? Madem aldın makası , katlan şimdi ricasına…
Üzerinizde doğrudan veya dolaylı bir aile baskısı olabilir. Belki de “ baba mesleği “ jargonunun ciddi basıncını hissediyorsunuzdur. Kimbilir belki de büyükleriniz, günümüz geçer akçe mesleklerin hangileri olduklarına çoktan karar vermiş lerdir.. Hatta kimbilir , geleceğiniz hakkındaki en önemli kararların arifesinde bile olabilirler J Belki de ailede hiç doktor yoktur ve şiddetle gereklidir. Belki de avukat sıkıntısı çekiliyordur. Zaten bütün avukatlar köşe değil midir , oturdukları yerden , bir-iki duruşmaya girip yüzbinleri götürmüyorlar mıdır ? İşletme artık çok geçerli değildir mesela , daha spesifik branşlar tercih ediliyordur büyük şirketler tarafından. Finans geleceğin mesleğidir örneğin. Artık paraya para kazandırmaktır marifet , gerisi hamallıktan başka bir şey değildir ki. Amerika , İngiltere ne yapıyordur ki?
Yaa arkadaşım boşversene. Hepsi palavra. Mesela bana bak bana…
Ben mutsuzum.. İşimi , mesleğimi sevmiyorum.. Hiç bana göre değil. Matematiğim biraz iyi diye bana biçilen don bu oldu. Kimse zorlamadı ama akan bir suydu bu çevremde çağlayan , beni de aldı içine götürdü işte. Yok yok, amma da pasif , dirayetsiz bir adammışsın demeyin sakın , öyle değilim çünkü. Kolaydır sizi de çekmesi içine , fark etmezsiniz. İlla aile de gerekmez haa.. Çok bilen , sözüne güvenilen tanıdık başarılı bir iş adamı , ağzınızın suyu akarak gelişimine baktığınız üst kat komşusu , ya da kalbinizi attıran o özel kişinin değerleri de bayağı etkilidir.
Peki ya sonra ? Okul bir şekilde bitiyor nasıl olsa. İngilizceyi de öğrendiniz mi ( aman iki eliniz kanda da olsa öğrenin şu İngilizceyi. Size vereceğim iki tavsiyeden ikinci olanı budur arkadaşım. İn-gi-liz-ce-yi çok ama çok iyi öğ-ren !!!! Ne olursan , hangi mesleği seçtiysen seç , İngilizceyi iyi öğren. Öylesine değil ama sanki İngiliz, Amerikalıymışçasına, telaffuzuyla beraber .. Sıradan değil , okuldan hatırladığın kadar değil.. Bu olmazsa olmazındır , haberin ola ) al sana önünde koca bir hayat.
Jeofizik mühendisi olduysan o çok ilgi duyduğun ekonomi bültenleriyle ilgilendirmezler adamı , gömerler başını fay hatlarına , tektonik tabakaların taaa dibine. Ya da hukuk fakültesiyse bitirdiğin , o çok sevdiğin çocuklara rağmen öğretmenlik yaptırmazlar adama , formasyon dedikleri duvarı örüverirler önüne. Bilgisayar uzmanı olduysan hasbelkader , o bayıldığın şiir- edebiyat dünyasına ancak bir iki dergi ya da internet sitesinde yazacağın bir-iki makaleyle dahil olabilirsin. O da şanslıysan tabii. Belki de mühendisliği kazanmışsınızdır bir şekilde. Beyninin hem sağı hem solu Nacar saat gibi çalışıyordur kardeşim. Hem IQ hem EQ yani… Yaa arkadaş , ben müzisyenim , benim yerim konservatuar , mühendislik okumayacağım“ dedirtmezler adama.. “Yuh artık” derler ama , “sen de buldun da bunuyorsun” “ İnsanla işim benim , iletişimim kuvvetlidir , seviyorum konuşmayı, yardım etmeyi” desen de bağıra bağıra , “O zaman ne diye matematik öğretmeni oldun , psikolog , sosyolog olsaydın kardeşim “ derler gözünün içine baka baka. Diyemezsin o zaman “ Ama bana - sosyologlar aç olum memlekette , matematiğin iyi işte , hiçbir şey olamasan özel ders verir , geçinir gidersin işte- demişlerdi “ diye. İçin gider ama ancak TV programlarında giderip susuzluğunu , bakarsın körelen yeteneğine yıllar yılı. Hollywood stüdyosu da değildir ki burası , öyle istediğin zaman vazgeçip yeni bir hayat kurup , sıfırdan başlayıp ,olmayı istediğin meslekle bu saatten sonra imrenilesi bir başarı yakalayasın. Hikayedir … Senaryodur , filmlerde olur. Veya cebinde balyalar olan baba lazımdır şiddetle ki , onlar zaten özel üniversitelere kapağı atmışlardır çoktan.
Dostlar , ne acıdır ki , hayatımızın en deli , en heyecanlı, en dinamik çağında karar vermemiz isteniyor geleceğimizin inşasına. Küçük dağları yaratacak kudretimiz daha da önemlisi zamanımız olduğuna inandığımız döneme tekabül eder ne yazık ki bu zorlu karar.
” Neyse yaa , bir paramı kazanayım da , düşünürüz sonra gerisini “ ya da benzeri bir iç geçirmeyle devam eder genellikle.. Hele bir de iş bulduysak bir şekilde , 3-5 kuruş da para gördüyse cebimiz , işte zehir iyiden iyiye damarlarımıza yerleşti demektir.. Sonrası genelde hüzündür. Çünkü zamanı geldiğinde isyan etmenin , kendinize bile izah edemezsiniz haklılığınızı.
İşte bu nedenle karşı dur arkadaşım. Herkese , her şeye. Saygısızlık değil bu, senin için canını feda edebilecek anneye babaya. Emin ol ki , hayatta yaşayabileceğin muhtemel mutsuzlukların , mutsuz evliliklerin , kaçamakların en önemli sebeplerinden birisidir işteki hatta meslekteki mutsuzluğun. Birbirini tetikler mutsuzluk dediğin şey , başka öznelere de sirayet eder.. Sonucunu görseler babanlar da istemezdi öyle olmasını. Onlar belki anlayamazlar haklılığını ama kabullenirler o ya da bu şekilde. Güven verdiysen bugüne kadar inanırlar ,akılları almasa da. “Vardır bir bildiği “ derler. Yok veremediysen , bundan sonra bir de bunu inşa etmen lazım senin. İşin biraz daha zor anlayacağın.
Karıştır interneti , göreceksin , Bernard Shaw kesin birkaç veciz söz söylemiştir sevdiğin işi yapmanın insanı mutluluğa , başarıya ve bu sebeple de sağlığa götürdüğüyle ilgili.. O etmediyse de Çiçero kesin..
Uzattım hatta sıktım ama bir tarafı hoşunuza gitmezse belki diğeri gider diye . İçinizden ne olmak geliyorsa onu olun arkadaşım. Ne şaa şaa lı titrler mutlu edecek seni , ne de al benisi yüksek, jan janlı, kahve makineli , dizilerde gördüğümüz plazalar… Seni sadece yapmaktan keyif aldığın iş mutlu eder. Yaratmak mutlu ediyorsa Argeci ol , tasarımcı ol , mühendis ol. İster haberleşme ağı tasarla ister mekanik bir valf istersen de güzel abiye bir elbise. İnsansa birlikte olmak istediğin , yaşamına dokunmak istediğin , psikolog ol , sosyolog ol , koç ol. Kurtarmak mutlu ediyorsa , doktor ol , polis ol, itfaiyeci ol , veteriner ol , biyolog ol , avukat ol. O kadar çok alternatif var ki.. Çocukları seviyorsan onları eğitmek , öğretmek istiyorsan öğretmen ol . Bilimi seviyorsan akademisyen ol , profesör ol , patent al . Sonu yok arkadaşım cidden bak. Mutlaka seni de can evinden vuracak , başarılı olduğunda zülfiyare dokunacak bir meslek var. Sen seviyorsan gerçekten , mutlaka para kazanırsın. Payelendirirler.. Kaliteli personele ihtiyaç var memlekette , bırakırlar mı seni? Ne yapıyorsan yap , işini iyi yap. Saygı duyulmak öylesine besleyici bir şeydir ki , şaşırırsın..
Sen yeter ki olmak istediğini ol , olman gerekeni değil.
Son rica ; hangi mesleği seçersen seç , ne olmaya karar verirsen ver , SORUMLULUK VE ÖZEN iş hayatında , HOŞGÖRÜ ve FEDAKARLIK aşk hayatında vazgeçmeyeceğin yol arkadaşların olsun.
En içten sevgilerimle..
http://www.siralamam.com/contents.asp?id=232
Ek Olarak: teklifiniz düzenlendi