Yaşadığımız çevrenin üzerimizde birçok etkileri bulunmaktadır. İnsan bu çevrenin etkilerinden hiçbir zaman kurtulamaz. Bu sosyal çevre gücünü beğensek de, beğenmesek de sürekli üzerimizde hissederiz. Bu tesir bazen bizim şahsımızda olumlu etkilere sebep olurken, bazen de olumsuz gelişmelere yol açabilir.
Bir toplumun bilgi ve kültür ile inanç ve ahlak seviyesinin yüksekliği, o toplumun kendi fertleri üzerinde tabii olarak olumlu tesir yapar. Sosyal yapının bozulması veya dejenere olması oranında toplumun etkisi de azalmaya ve bozulma istikametinde rol oynamaya sebep olur.
Toplum, birçok sosyologların da belirttiği gibi yaşayan canlı bir varlıktır. Fertler ölür, gider; fakat toplumun manevi varlığı canlı kalır. Toplumdaki insanların yüklendiği inanç, kültür ve tecrübe birikimi nesilden nesile sürüp gider. Medeniyet, bir toplumun veya inanç ve kültür temeline dayalı toplumların ortak bir eseri olarak asırlar içerisinde kurulmuş büyük bir abide gibi ortaya çıkar. Toplumun bütün manevi ve maddi kıymetleri ile ferdin etkilemesi, kurduğu ahlak, eğitim, din ve h müesseselerle ferdi biçimlendirdiği bir gerçektir. Bütün bunlar, belirli bir plan ve program içerisinde yürütülebileceği oranda faydalı olabilmektedir.
Cemiyetin fert üzerinde belirli bir değer ölçüsüne dayanmayan ve faydadan çok zarar verici düzensiz de olabilir. Özellikle toplum değerlerinin sarsıldığı ve sosyal çözülmenin başladığı dönemlerde bu tür dengesizliklere rastlanır. İşte, temelsiz kınama olayı bunlardan biridir. Kınama, belirli bir değer ve anlayış ölçülerine uygun olarak yapıldığında, son derece etkili bir kontrol müessesesi olabilirken, temelsiz bir kınama, kişi üzerinde olumsuz etkiler yapabilmekte ve onu birçok yönden atıl hale getirmektedir.
Yersiz kınama, toplumda bazen cehaletten dolayı yapılır. Bazen de belirli menfaat çevrelerinin kendi menfaat düzenlerini sürdürmek istemelerinden kaynaklanan bir kampanyanın sonucu olabilir. Böyle bir durumda, kınanılan kişinin çevreden gelen bu tür asılsız gürültülere kulak vermemesi gerekir. İsterse bu tür kınama, toplumun büyük bir bölümünün desteklediği bir hareket haline gelsin, durum değişmez.
Türk milletinin medarı iftiharı büyük insan Mehmet Akif Ersoy, toplumun karşı karşıya kaldığı medeniyet değişiminde bazı değerlerin altüst edilmesinin sonucu, kamuoyunun yanlış yönelişi ve bu arada kendisine yönetilen suçlamalara karşı hiçbir eziklik duymaksızın şöyle haykırır:
Feryadı bırak, kendine gel çünkü zaman dar…
Uğraş ki: Telafi edecek bunca zarar var.
Feryat ile kurtulması me’mul ise hayır!
Yok yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
“İş bitti… Sebatın sonu yoktur!” deme, yılma.
Ey millet-i merhume, sakın ye’se kapılma
(Safahat, “Üçüncü Kitap”)
Bu mısralarda, doğruyu fark eden bir kişinin; çoğunluğun hatada birleşmesine veya yanlışı ifade etmekten çekinmesine rağmen, kendi bildiği gerçeği haykırmasını görmekteyiz. Bu tavır, sıradan insanların işi değildir. Doğru olan, insanın normal şahsiyetini bulup, menfi tutum ve davranışlara karşı direncini muhafaza edebilmesidir.
Emeğe saygı için site adresi : site