bu yazıyı çok önce yazdım fakat şu ana kadar en çok okunmuş yazım olarak gözüküyor. o yüzden 2. için hazırlanıyorum. yakında o da sizlerle olacak. buyrun yazım.

Kaynak: http://teknorbit.com/2011/02/artik-bilime-ilgi-duymuyoruz/
______________________________________________

Aslında bu soru hepimize bir yerlerden tanıdık geliyor. Belki uçuk bir arkadaşınızın sizi tetiklemeye çalışırken kurduğu, belki de televizyona dalmışken yanlışlıkla bir bilim kanalını açtığınızda duyduğunuz cümle.

Peki nedeni ne? Bilime ilgi duymuyoruz, bu bir gerçek, fakat elimizden uçup giden bu merak tohumları, hayaller nereye gitmek istiyor?

Şimdi kendinize sorun, gerçekten hedefinizi belirlerken neleri ölçü aldınız? Maddiyat mı? yoksa İlgi ve yeteneklerinizi mi? Buna çoğumuzun vereceği cevap aynıdır: Maddiyat. Herkes geleceğini düşünür ve işini garantiye almaya çalışır. Ülkenin genç ve dinamik beyinleri bu uğurda harcanır.

Güzel bir senaryo değil mi? Ne kadar parlak…

Artık başlayalım. Bilim derken neyi anlıyorsunuz önce bir düşünün.

Türk Dil Kurumu, Güncel Türkçe Sözlük’te “bilim”i şöyle tanımlamaktadır:

«“
1. Evrenin bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi.
2. Türlü duygusal yaşantıların mantıkça bir örnek düşünce dizgesine uydurulması için gösterilen çabalara verilen ad.
”»

Diğer bir tanım ise şöyle der:

Bilim veya ilim;neden, merak ve amaç besleyen bir olgu olarak günümüze kadar birçok alt dala bölünmüş, insanların daha iyi yaşam koşullarına kavuşmasına, var olmayan olguları bulmasına ve yeni şeyler öğrenmesine ön ayak olan genellemedir. Bilim sanat tarafından temelleri atılmış olup her aşamada sanat ve yaratıcılıkla beslenerek insanların hayat koşullarını iyileştirmek için yapılan çalışmaların bütünüdür. Bilim, temelde, deney ve gözleme dayalı bilgi bütününü anlatır.

Aslında tanımlara bakılırsa gözümüze zor görünüyor fakat şunu bilmenizi isterim hepimiz bilim insanı olarak doğuyoruz.

Şu yorumu da katmak isterim, ” Bu biraz da Bilime karşı takınılan tutumdan kaynaklanmaktadır. Söylenilenlere bakılırsa herkes eğitim sistemi vs. gibi bahanelerle kendilerini kandırıyor ve yine söylenilenlere göre eğitim sistemi bu şekilde olmasaydı hepimiz başarılı birer bilim insanı olacaktık. Fakat bilim insanı dediğimiz kavram ve ya kişi gerçekle bilim arasında kaybolmak yerine varolan şartlarda en iyisini yapabilen kişi değil midir ?

Yeterince açık bir yorum bence ve sizi neyin engellediğini merak ediyorum. Ev ortamı, iş hayatı, okullar, sistem … Bahane bulmaya başlarsak yerde yürüyen karıncadan bile hesap sorabiliriz. Fakat beni yanlış anlamanızdan korkuyorum. Çünkü ben bunların hiçbiri etken değildir demiyorum, Einstein’ın bir sözünü hatırlayalım “Her bir küçük merak tohumu toplumun kendisi tarafından eziliyor.” , fakat bu demek olmuyor ki köşemize çekilip sonsuza dek böyle yaşayalım.

Sizden isteğim şudur ki, bu dünya bizim ve bunu araştırmak, incelemek bize düşüyor. Lütfen bilimin korkutucu yüzüne değil de aydınlık ve gelecek yüzüne bakalım. Her şey çalışmamızı gerektirir ve zor olan şeyler için biraz daha çalışmak gerekir. Çalışmaktan korkmayalım. Yeni nesil için örnek olalım ki onların önü kesilmesin ve sınavlarla korkutulmasın. Bilim’e ilgi duyun ve onu araştırın.

Devamının gelmesi dileğiyle A. Oğuzhan Özdemir - şu an bu yazının 2.si için hazırlanıyorum…