Baharın ilk günü, liseli genç kızla sevgilisi mutlulukla parkta bir bankta otururken… Yapraklar yeni yeni fışkırıyor. Coşkuyla etraftaki ağaçlara bakınıyorlar. Polis arabası gelir ve zınk diye önlerinde durur. Kimlik sorar. Bela getirici güvenlik kuvvetleri. Sabah sabah sevgilileri karakola götürür. Manzaraya dalıp hayallere daldıkları o anda kendilerini polis arabasının arka koltuğunda bulurlar. Neye uğradıklarına şaşırmış , panikle, ağlamaklı konuşurlar. Kızcağız kimliğini unutmuş.
Akşama doğru, onlarca motosikletli polis parka gelir, bütün sevgililere tek tek kimlik sorar, günlerce, her gün. Kimlik soruş tarzları, yürüyüşleri, bakışları, aralarında gülüşleri. Ağaçkardaki çiçekler korkunç bir çığlığa dönüşür. Polisin o kadar haklı güvenlik sebepleri vardır ki, birşey söyleyemezsin. Baharın tatlılığı, yumuşaklığı yok olup gider. Bir değil, iki değil. Uykunun ortasında sabahın beşinden uyandırılmış bir surat hediye edilir sana. Oturup ne yazacaksın, böyle bir toplumda yazar olup ta ne olacak. Polis görevini yapıyor, hepsi doğru, bin yıldır doğru. Birazdan öfkeyle birini tartaklayan, sinirleri gerilmiş bir adam olursun ! Laf anlatmak mümkün değil. Toplumdan ve hayattan umudun kalmaz. Bir uğursuz gün daha başlar. Polis konuşur, oydu, buydu, şuydu, sonuna kadar haklı çıkar ! Basit bir sabah yürüyüşü, en ağır yükün altına girmiş bir köleye dönüştürür seni.
Bakıyorsun, yukarı semtlere güçleri yetmiyor. Aşağı semtlerde önüne gelene. Parayı bulan polisten kurtuluyor. Bilkent’te, insanlar toplumun elli yol önünde bir hayat sürerken, burası, toplumun elli yıl gerisinde. Devletin siyaseti de bu: Ver Allah’ın verdiğine, vur Allah’ın vurduğuna.
Kaynakça :" Nihat Genç-Edebiyat Dersleri "
Emek veren : Marjinal Yazar
Etiketler :Bahar , park , sevgiler , polis , kimlik