Dünya barışı gerçek anlamda sağlanabilir mi ? Peki biz, bireysel olarak dünya barışına ne kadar katkıda bulunuyoruz ? İşte bu noktada bizden yıllar yıllar önce 1930'lu yılların karanlık dönemlerinde iki bilim insanı insanlık için bir şey yapmak istemiş. Şimdi sizlerle "dünya barışı için bir şey yap" temalı yazımızı paylaşıyoruz.
Dünya barışı gerçek anlamda sağlanabilir mi Düşüncesi Üzerine

Albert Einstein; hayalin de ötesinde düşünceleri, formüllere döken bir dahi. Bilim dünyasına kattıkları ile yüzyıllar geçsede konuşulmaya devam edecek inanılmaz bir bilim insanı. Sigmund Freud; yaşadığı dönem içerisinde çoğu zaman anlaşılamamış, itelenmiş bir bilim insanı. İnsan ruhunun benliğini anlatan, insana insanı anlatmanın en güzel yollarından biri olan psikanaliniz yönteminin kurucusu.




1930'lu Yılların Trajik Öyküsü

1930'lu yılların başıydı.. Savaşın yıkımı, tüm dünyada inanılmaz bir felaket yaratmıştı. Hayatın insanlara sundukları artık çok azdı. Doyarak yaşamak bile çok önemli bir karar ve şanstı. Birinci Dünya Savaşı'nın bitişine denk gelen bu dönem, şimdinin sömürücü devleti olan Amerika Devleti'nin de büyük buhranı atlattığı dönemlerdi. İkinci Dünya daha hayal bile edilemiyordu. Bu durumdan dolayı insanlar kafalarını dağıtmak ve bu korkunç trajik savaşın etkisinden kurtulmaya çalışıyorlardı. O zamanlardan bugüne ulaşan kayıtlı belgelere ve fotoğraflara ulaşıldığında şaşırmamak elde değildi.
Timsahlarla birlikte kahvaltı edenler, çılgın icatlar, neşeli bilim insanları vb... İşte böyle bir dönemde bilim adamlarından bazıları gelecekte olan tehlikeyi fark etmiş olacaklar ki kendi kendilerine bu olumsuz yaşam döngüsünün tekrar yaşanmaması için bir şeyler yapmaya çalışmışlar.



İki Efsane İsim Savaşın Kötü Yüzünün Tekrar Yaşanmasını İstemiyordu. Bu Yüzden Kendilerince Barış Üretmenin Bir Yolunu Aradılar


Bu arayış, bu iki güzel yürekli insanın bir şeyler uğruna verdiği mücadele sonucunda bir fikir buldular. Çare, iki dahinin aralarında mektuplaşmalarıydı.
İlk okuduğunuzda saçma gelen bu cümle bakın nasıl bir mektuplaşmaya doğru gitmiş. Sizlerle birlikte inceleyelim. Sizin için mektuptan bazı kesintiler ve alıntılar yaptık. Umarım yeni dünyadaki olası bir 3.dünya savaşına karşı insanlar biraz daha bilinçlenir diye düşünüyorum.
“Çok sevgili Bay Freud,
Gerçeği bulma özlemi sizde başka bütün özlemleri nasıl bastırıyor, şaşılacak şey. Savaş ve yok etme güdülerinin insan ruhunda sevgi ve yaşama gücü ile nasıl içice girmiş olduğunu su götürmez bir açıklıkla ortaya koyuyorsunuz. Ama, inandırıcı açıklamalarınızdan bir de şu büyük amaca ulaşma özlemi çıkıyor ortaya: İnsanın iç ve dış bütün savaşlardan kurtulması. Bu büyük özlemde, çağlarının ve uluslarının üstüne çıkan, düşünce ve ahlâk alanında birer yol gösterici olarak saygı gören bütün büyük insanlar birleşir. İsa’dan Goethe’den Kant’a kadar hepsinde bu kurtuluş özlemi vardır. Her ne kadar insanlar arasındaki ilişkileri düzenleme istekleri pek gerçekleşmiş değilse de, yalnız bu türlü insanların bütün dünyaca birer önder sayılmış olmaları anlamlı bir gerçek değil mi ?




Şuna inanıyorum ki, çalışmalarıyla yol göstericilik yapan üstün insanlar – dar bir alanda da olsa – aynı ülküyü büyük ölçüde paylaşmaktadırlar. Ne var ki, politik gelişim üzerinde pek etkileri olmuyor. Ulusların kaderini çizen bu alan hemen hemen kaçınılmazcasına dizginsiz ve sorumsuz politika adamlarına bırakılmış görünüyor. Politik önderler ve yönetimler yerlerini ya zorbalığa, ya da yığınların oyuna borçludurlar. Ulusların düşünce ve ahlâkça yüksek bölüklerinin temsilcisi sayılamazlar. Ama, seçkin aydınlar, bugün halkların tarihi üzerinde doğrudan doğruya hiç bir etkide bulunamıyor; oraya buraya dağılmış bulunmaları günün sorunlarının çözümlenmesine doğrudan doğruya katılmalarına engel oluyor. Yaptıkları ve yarattıklarıyla yetilerini ve iyi niyetlerini göstermiş olanların kendiliklerinden bir araya gelmesi, dünyaya bir değişiklik getiremez mi dersiniz? Üyeleri birbirleriyle sürekli düşünce alışverişi içinde bulunacak olan bu uluslararası birleşme, tutumlarını basında ortaya koyarak, imzalarının sorumluluğunu yüklenerek, politik sorunların çözümü üzerinde önemli ve uyarıcı bir etki sağlayabilir. Bilim akademilerinde de rastlanan insan yaradılışının eksikliklerinden doğan sakıncalar burada da görülecektir şüphesiz. Ama, yine de öyle bir çabaya girişmek yerinde olmaz mı? Doğrusu ben, böyle bir işe girişmeyi büyük bir ödev sayıyorum. Böyle bir yüksek aydın topluluğu kurulunca, sistemli olarak dinsel kurumları da savaşa karşı harekete geçirmeye çalışmalıdır. İyi niyetleri bugün acı bir boyun eğme ile felce uğrayan bir kişiye içten destek olurdu. Düşünce ürünleriyle yüksek bir saygınlığa ulaşmış olan kişilerin kurduğu böylesi bir topluluk, Milletler Cemiyetinin güçleri için değerli bir dayanak olacaktır.
Bu düşüncelerimi, dünyada herkesten çok size sunuyorum, çünkü, siz isteklere herkesten daha az kapılırsınız ve sizin yargınız ciddiliği en ağır basan bir sorumluluk duygusuna dayanmaktadır.



Albert Einstein”



Ben Diyorum Ki:


İşte böyle bir sorumlulukla başlayan bu mektuplaşmalar, gerçek anlamda iki dahi, kendi türlerinin tekrar yaşayabileceği korkunç gerçekleri öngörebiliyorlardı. Fakat onları dinleyen oldu mu ? O dönem de veya şimdi. Dünya gerçek anlamda doğru, gerçek anlamda ahlak sahibi, eşit, insan haklarına gerçek anlamda değer veren ülkeler ve insanlar tarafından yönetilmiyor. Her şeyin başı maalesef para ve ham madde olmuş. Ham madde ve çıkarlar uğruna kadın, çocuk, yaşlı demeden öldüren bu dünya düzeni, tüm bilim adamlarının, sanatçıların ve en önemlisi de içinde insanlık adına herhangi bir kırıntı bulunan insanları asla dinlemiyor. Ve dinlememekte de ısrarlı. Zor günlerin geleceğini önceden öngörebilen insanlar bunun için bir şeyler yapmak yerine bencilce sadece kendilerini düşünüyorlar. İşte bu noktada hayat insana acı acı gülümsüyor.Belki de insanların korkaklığı ve sadece kendilerini düşünmeleri yüzünden yüzbinlerce insan hayatını kaybedecek. O yüzden bu mektup çok anlamlı ve önemli. Bu tip insanların daha çok yetişebileceği ve en önemlisi de kötü olan şeyleri durdurmak için söyleyecek bir sözü olan insanların yaşayabildiği toplumlarda ve dünyada görüşmek üzere. Unutmayın herkes için özgürlük kavramı tam anlamıyla şunu ifade eder; bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğerinin özgürlüğü biter. Bu demek oluyor ki herkes özgürdür. Ancak kimsenin kimseye kendi özgürlüğünü korumak için kötülük yapmaya, hakkını yemeye hakkı olamaz.



Kaynak