Şiir seven arkadaşları bu başlıkta görmek istiyorum :)
İlk şiirde benden olsun.
Sözün başlamamak üzere bittiği yerdeyiz, tutulmamış sözler sokağının yeminleri bozma parkında, iyi bilirsin orayı beklemekteyiz.
Yalanların asılması için kurulan doğruluk mahkemesindeyiz, bilir misin orayı? Hani en çok gittiğimiz.
Karamsarlık yok artık.
Ne olur ki nisan da bi gül solsa yada açsa kasım da ?
Ne çıkar ki sen olmasan iki damla göz yaşında, altı üstü sensin işte, bi yoksun, bi olsan keşke...
Hoşgeldin Kadınım
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
“şunları bir araya toplayayım. Bir güzel muhabbet edelim” diye düşündüm.
Mutfak işinden de anlarım. Donattım sofrayı. Bayağı uğraştım. Hepsinin, ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim. Bayağı da para gitti.
Birinin yediğini öbürü yemez. Ötekinin içtiğini beriki içmez. Dört kişilik sofra kurdum.
Mumları da yaktım. Bak hepsi, Erick Satie severdi. Hatırladım. Müziği de ayarladım.
Geldiler.
20 yaşında ben, 35 yaşımda ben, 40 yaşımda ben ve bugünkü ben dördümüz.
Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum. Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim. Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu. Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
Yatıştırayım dedim. “Sen karışma moruk” dediler. Büyük hır çıktı. Komşular alttan üstten duvarlara vurdular. Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
Evin de içine ettiler.
Bende kabahat. Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …
Saygılar ve Sevgiler ile Fakir.
Not: Şiir Can Baba'ya Aittir. Can YÜCEL en sevdiğim şairlerden biri.