HAKÛNA MATÂTA FELSEFESİ (!)

Afrika’da bizim bulunduğumuz bölgelerde Swahili dili konuşulur.

Swahilice Arapça ile Afrika yerel dillerinin karması harika bir lisan.

Arapçanın “İtalyanca” versiyonu desek yeri.

Bir çok kelimenin sonu i ve u harfleri eklenerek uzatılır.

Mesela Arapça “Berd” soğuk demek.

Swahilice de “Baridi” soğuk demek.

Rakamlar da aynı şekilde.

Erbain; Erbaini, Hamsîn; Hamsini gibi.

Neyse asıl konumuz bunlar değil.

Asıl konumuz Afrikadaki “hakûna matâta” felsefesi.

Derin kökleri olan, yüksek duygu içeren bir felsefedir bu.

Afrika’nın bütün kültür kodları bu felsefe üzerine yazılmıştır.

Çözümlemem yirmi yılımı aldı.

Yirmi yılda bu felsefeyi anlayabilmek için yollarda, çöllerde, ormanlarda gezdim. Kabile kabile dolaştım. (!)

Sonunda erdim.

Şükür, artık ben de “Hakûna matâta” diyenlerden oldum.

Aynen yazıldığı gibi okunur “hakûna matâta”

Anlamını benim Afrikalılarım o pek kibarcık Avrupalılara “problem yok” diye kelime kelime çevirseler de gerçek bağlamıyla anlamı “takma kafaya, salla gitsin” demektir. 😂

Hatta bizim memlekette “s” harfiyle başlayan i ve k ile davam eden, ortasında t ve r harfi olan sonu da ..et ile biten hemen her Türk vatandaşının önemli önemsiz tüm durumlar için kullandığı, o rahatlama, o içten gelip patlayan, o söylendiğinde kişiyi bir anda nirvanaya ulaştıran kelime var ya, hah işte tam da onun yerine kullanılır.

Yani bi can simidi gibidir Hakûna matâta!

Afrikalılarda neredeyse yaşamlarındaki her durum için bu iki kelimeyi kullanırlar ve siz de Afrika’ya adım attığınız andan itibaren bu iki unutulmaz kelimeye alışır, ağzınıza pelesenk edersiniz.

Doğasında bir tılsım vardır sanki; kullan ve rahatla. 😂

Şaka bir yana gerçekten de Afrika’da benim kısaca “Hakûna Matâta Felsefesi” diye özetlediğim enteresan bir yaşam anlayışı var arkadaşlar.

Biraz bundan bahsedeyim size bugün.

Afrika enteresan bi yerdir.

Fiziken bizden faklı oldukları kadar anlayış ve hayatı kavrayış olarak ta bizden oldukça farklıdırlar.

Mesela bize göre derbederlik, dağınıklık, düzensizlik onlara göre hakuna matata dır.

Bize göre geç kalmak, bugünkü gideceğin randevuya yarın gitmek onlar için hakûna matâtalık bir konudur.

Bizim için boşvermişlik, tembellik, ağır canlılık onlar için hakûna matâtanın yüksek tepelerinde olgunlaşmaktır.

Şöyle anlatayım.

Bir gün Komor Adaları’ndan birindeyiz. Anjuan; Komorların tepeleriyle meşhur sevimli yemyeşil bir adası.

Üç gün kaldık ve tekrar büyük adaya, Moroniye döneceğiz. Orada ulaşım ya konforsuz gemilerle uzun saatlere katalanarak yapılır ya da pır pır uçaklarla eğlenceli bir şekilde...

Benim tercihim tabiki her zaman olduğu gibi uçaktan yana.

Uçağımız sabah 9:00 da kalkacaktı.

Normalde nasıldır, limana vakitlice varırsınız ki check in, valiz vesaire için vaktiniz olsun istersiniz dimi?

Bu tertiplilik bende fazlasıyla vardır.

Geç kalmayı hiç sevmem. Hava limanlarına “ n.ş.a “ da 2-3 saat evvel giderim.

Bu ahval ve şerait içinde sabah erkenden kalktık ve beni bir yol telaşı sardı.

Doğal olarak yanımdakilere sordum.

“Saat kaçta çıkmamız lazım buradan havalimanına yetişmemiz için?”

“08:00 gibi çıksak yetişiriz” dediler.

Düşündüm “heralde 10-15 dakikada varırız limana. Yeterince vakit kalır bize de; nasıl olsa liman küçük, çok vakit almaz işlemleri yaptırmak.”

“Hadi geç kalacağız, nerde bu millet” derken 8:00 da çıkarız dediğimiz yola 8:30 da çıkmayı başardık.

Arabamız harikaydı bu arada.

Korna hariç her yerinden ses gelen arabalardan.

Neyse burası Afrika deyip bizi götürecek bir araba bulduğumuza şükretmenin sükunetiyle toprak yollara revan olduk.

Dereleri tepeleri birer ikişer aşarken şöföre sordum “limana saat kaçta ulaşırız inşaallah?”

Gayet kendinden emin “takribi 9:15-9:20 gibi” demesin mi!

Ne!!!

Dedim.

“Uçak 9:00 da kalkıyor ve sen bizim oraya 9:00 dan sonra varacağımızı mı söylüyorsun! Siz dalga mı geçiyorsunuz benimle!”

Şöför sükunetini hiç bozmadan “hakûna matâta, geç kalırsak yarın ki uçağa yetişmeyi deneriz patron” demesinmi.

Ben ki acayip sakin bir adamımdır (!) başlatma senin “hakûna matâtana”, hele bir uçağı kaçıralım sen o zaman görürsün “hakûna matâtayı” diye çıkıştım.

Korkma patron, bişey olmaz, burası Afrika, “hakûna matâta” diye pişkin pişkin cevapladı.

Tabi bendeniz yolculuğun kalan dakikalarını burnumdan soluyarak nasıl geçirdim siz tahmin edin.

Sonunda saat 9:30 gibi gelebildik limana.

İçimden söyleniyorum. “Hele bir kaçırmış olayım uçağı, sağlam bi sopa çekecem sana şöför!”

Geldik gelmesine limana ama o da ne, limanda tahmin ettiğiniz gibi bizim uçak yoktu.

Telaşla sordum oradakilere “kusura bakmayın filanca numaralı uçağı kaçırdık mı yoksa?”

Yok dedi görevli, o uçak daha gelmedi.

“Gelmedi mi? 🤔”

“Evet.”

Tüm kızgınlığım bir anda geçti.

Derin bi nefes aldım.

Çantamı elinde tutan şöförü kucakladım, yanaklarından öpüp teşekkür ettim.

Yine görevliye dönüp sordum.

“Peki bizim uçak ne zaman gelecek?”

“Bilmiyorum tam olarak ama oradan çıkınca gelir inşaallah” dedi.

Vay canına, geç kaldık ama şükür ki uçağı kaçırmamışız diye şükürle karışık hayret içinde mırıldanınca bunu duyan görevli “hakûna matâta” diye cevapladı.

“Hay ben sizin hakuna...!” 😂 Diyecektim ki demedim tabii.

Ben beni havalimanına yetiştirmeğe çalışan “Afrikalı arkadaşlarıma” kızarken uçağı kullanan pilotun, uçağın kalktığı ve ineceği limandaki çalışan personelin, biletçilerin, yolcuların yani benden başka herkesin “doğuştan hakuna matata evliyası” olduğunu unutmuştum.

Küçük salonda diğer bekleyenlerle beraber boş bulduğum bir yere oturdum uçağın gelmesini beklemeye koyuldum.

Biliyor musunuz bizim saat 9:00 uçağı kaçta geldi limana? Saat tam 11:30 da.

Kaçta kalktık peki? 14:00 da.

“Ahmet dedim bir kere daha kendi kendime, unutma Afrika’dasın.”

Evet arkadaşlar bu kısa hatıramla birazcık karikatürize etmeğe çalıştım “hakûna matâtayı” ama inanın gerçekten bir derinliği var bu iki kelimelik felsefenin.

Binlerce yıllık bir tevekkül felsefesi.

“Bizce” yavaşlıklarının, bizce tembelliklerinin, başarısızlıklarının, gelişmemişliklerinin temelinde yatan ana amillerden birisi.(!)

Bana göre ise bu, Afrika insanının Allah’a olan güveninin ete kemiğe bürünüp kelimelere dökülmüş halidir aslında.

Afrika insanı acele etmez. Her zaman yeterince vakti vardır.

Acele ettiğinde adeta işe şeytanın karışacağını bilir.

Tamam az düşünür gibidir Afrikalım. Detaylı düşünmez.

Ama Şeytana fırsat vermez böylece.

Bakarsınız o gün yiyeceği bir lokma ekmeği yoktur.

Ağlamaz, dövünmez. Vurur başını kirli yastığına, karnı aç olsa da huzurla uyur.

Varıp “nasılsın” dediğinizde size “yürekten” iyi olduğunu söyler.

“Ama bugün yemek bulamadın, üzgün değil misin” diye sorduğunuzda gayet mütevekkil bir şekilde “ hakûna matâta” diye cevap verir, tevekkülüne hayran kalırsınız.

Evet arkadaşlar,

Eğer her işin eninde sonunda “takdir olunana” varacağını hesap etmiyorsanız bu iki kelimeyi anlamanızı beklemem sizden.

Afrikalının kendisi bile farkında olmasa da dervişane bir teslimiyetçilik vardır bu iki kelimenin sesleri arasında.

Bir gün ölüp gideceğimizin hatırdan çıkmaz şuuru vardır.

Nasıl olsa hesap günü görüşüleceğine olan şüphesiz inanış vardır.

Varsın bizi sömürsünler, varsın bize kötülük etsinler yarın nasıl olsa hakkın huzurunda hesaplaşacağız, o hesabı Allah hepimizden iyi görüre tam iman ediş vardır.

Dünya için, para için, makam için bu kadar çırpınıp huzuru huzursuzlukta aramama bilgeliği vardır.

Eğer bir şey imanınızı yüreğinizden almıyorsa, ruhunuzu elinizden çalmıyorsa boş ver hepsi geçip gidecek nasıl olsa teenni ve temennisi vardır.

Dünya’nın oyun ve halayına, kötülerin alayına “hakuna matata” seslenişiyle bir ders verme vardır.

Modanın, lüksün, hep bir yerlere yetişmek için geçen aceleci hayatların tamamına sessizce “kardeşim ne bu telaş, ne bu hırs, hele bir durun, hakûna matâta” haykırışı vardır.

İşte bu yüzden yer yüzünün en huzur dolu coğrafyalarından biridir Afrika.

Eğer bu felsefeyi bilir ve içinize sindirebilirseniz, benim gibi yıllarca her durum için “kızamık geçirip durmazsınız” Afrika’da.

Hakûna Matâta!

İlaç gibi bir söz.

Psikolog gibi, psikiyatrist gibi bir söz.

Tavsiye ederim yeri geldiğinde kulanın “hakûna matâtayı.”

Bakın, bir yere geç mi kaldınız, telaş etmeyin. Ölüm yok ya sonunda. “Hakûna matâta.

Bir işiniz tam olmadı mı?

Trafik istediğiniz hızda akmıyor mu?

Bu sene ailecek güzel bir yere tatile gitmeyi planlıyordunuz, işler ters mi gitti?

Karınız bir türlü sizin istediğiniz gibi yemek yapmayı beceremiyor mu?

Hafta sonu çocuklarla pikniğe gidecektiniz ama hava raporu “gitmeyin, bugün fena yağmur yapacak” mı diyor?

Toplantıya yetişecektiniz, alarmı kurmayı unuttunuz ve elbiseleriniz ütülü değil öyle mi?

Tam duşa girdiniz, suyu açtınız, tısss! Sular kesilmiş. Boşverin, bir gün de kirli gezseniz nolur! Hakûna matâta.

Hiiç takmayın kafanıza.

Ilacağına bakın siz.

Dünya fânî ve her şey geçip gidecek.

Hepsi ve hepsi için “hakûna matâta” deyin ve rahatlayın.

Evet bu günlük söyleyeceklerim bu kadar.

Bitirmeden sormak isterim, çok mu garip geldi size bu anlattıklarım yoksa?

Evet mi?

O zaman bir kere daha okuyup anlamaya çalışın.

Yok olmuyorsa, dert etmeyin.

Darılmam size.

Zira biz Afrikalı sayılırız; “Hakûna Matâta!”

Selamlar.

Kardeşiniz Ahmet Kemal Öncü/İstanbul/Mauritius/Afrika

Not: “Hakûna Matâta Felsefesi” Kapitalist Dünya ile tanışmış Afrika için pek geçerli değildir. Maalesef vahşi kapitalizmin dünyevileşme virüsü bu güzel kıtayı da hızla sarmakta.

Umarım bizim “huzurun ülkesi” dediğimiz Afrika taşrasındaki bu felsefe yıllar sonra bile orjinal olarak yaşamaya devam eder.

Fotoğraf: Ahmet Kemal Öncü / 2013 Tanzanya/Darüsslam Balık Pazarı’nda kaygısız bir Afrikalı.

Kaynak: https://m.facebook.com/1299508369/posts/10215794532558485/?from_close_friend=1¬if_id=1569744222844364¬if_t=close_friend_activity&ref=notif