On Bir Ayın Sultanı
On bir ayın sultanı Ramazan ayı nihayet geldi. Sahur, İftar ve Teravihlerin doyumsuz beğenilerini ve eşsiz hayatı sürdürmekteyiz. Günlerin uzun ve mevsimin sıcak olması bizleri biraz zorluyor ama, olsun iftar zamanı hepsini unutuyoruz. ALLAH bu koşullarda oruç tutup tarlada, açık alanda güneşin altında çalışıp orucunu tutanlara yardım etsin. Ben buradan her Ramazan da hayat sürdüğümüz, bu Ramazanda da gözüme takılan birtakım hata sonuçları vazgeçilir umudu ile yazmak, sizlerle paylaşmak istiyorum.
– Camiler de namazlar arasında uzanıp yatan ahalimiz, bu davranış hiç hoş değil, ille de uzanacak san eviniz bu iş amacıyla İdeal bir yerdir.
– özellikle Urfa da Her yönü saran ciğer kebabı kokusu
– Gençler size tavsiyem toplu taşıma vasıtalarında yaşlılara yer verelim lütfen.
– İftarda soğan sarımsak gibi kokulu, baharatlı yiyecekler yemiş sek bir tutam nane ya da maydanoz yiyelim, ağız kokusunun giderilmesini iyi gelir ve teravihlere öyle gidelim.
– Namaz sırasında yüksek sesle geğirmek yapılan hatalar arasında
– Cami de yüksek sesle konuşmayalım.
neyse Aklıma malum Ramazan fıkraları geldi..
Eskiden toplu ramazan yemeklerinde, iftar ziyaretlerinden bir o kadar artan yemekleri, yemek masasına hizmet eden çocuklar yermiş.. Yani artan yemekler bilakis onların hakkı imiş.
Bir iftar yemeğinde çorba içildikten sonra hoca cemaate:
– Çorbayı arttırmayın israf haramdır. Yemeği bitirmek makbuldur der
Böylece çorba tamamıyla biter.
Sıra sebze yemeğine gelir, hoca tekrar :
-Arttırmayın haramdır” der yemek biter.
Sıra pilava gelir, tatlıya gelir.
Hoca:
-haramdır , diyerek, tüm şeyleri cemaate yedirir ve hizmet yapan çocuklar aç kalırlar.
Yemekten sonra hocanın ellerini yıkaması amacıyla su döken çocuklarla hoca şakalaşmak ister:
-Bir çocuğa sizin isminiz ne, der.
Çocuklar:
– Farz hoca efendi, derler.
Hoca:
-evlat hiç farzdan ad olur mu?” der.
Çocuklar da:
-Olur ya, sünnet diyelim de bizi de cemaate yedire sin öylemi ?” derler…
İki arkadaş Ramazan’da kadı kıyafetine girerek köy köy dolaşmaya ve birkaç kolay soru sorup, yanıt veremeyen köylüleri meşhur falakaya yatırıp para kazanmaya başlamışlar. Kadı Efendinin bu halden haberi olunca, şunları yakalatmış ve:
-Bu sabah namazının, bu öğle namazının, bu ikindi namazının, bu akşam namazının, bu yatsı namazının, diyerek kırk değnek attırıp bıraktırmış.
İki baş dar köyden uzaklaşınca birisi:
-Tabanlarım sızlıyor, şurada oturup dinlenelim, deyince öteki:
-Yürü yürü! Dinlenmenin sırası mı şimdi? Kadı Efendi teravihi unuttu. Hatırlarsa vay vay halimize der
Bu Ramazan günü yüzünüzde bir tebessüm bıraktıysak ne mutlu bize…
Orucu tutup, Bayrama erişmeniz isteklerimle
yazıma buradan son verip hayatınızda sağlık sıhhat esenlikler dilerim…
sosyalloca.com