"Onunla kıyaslanabilecek bir şey bilmiyorum, Yüzüklerin Efendisi hariç."
- Arthur C. Clarke


Usta bilim kurgu yazarı Clarke'a Dune hakkında ne düşündüğünü sorduklarında böyle cevap vermişti. Frank Herbert'ın bir ömür harcayarak oluşturduğu bu evren hakkında yazılmış çizilmiş binlerce içerik vardır. Ben ise bu evrenle ilgili okyanusda damla sayılabilecek birkaç şey yazmak ve biraz da 2021 yılına damga vuran Dune: Çöl Gezegeni filminden bahsetmek istedim.





Dune kelime anlamı olarak kum tepecikleri anlamına gelmektedir. Yazar Frank Herbert'ın Oregon'daki kum tepelerinden ilham alarak oluşturduğu bu evrenin ilk kitabı 1965 yılında Dune ismiyle yayınlanmıştır. Türkçeye olarak da Dune: Çöl Gezegeni olarak çevrilmiştir. Altıncı ve son kitap ise 1984 yılında Chapterhouse Dune (Dune Rahibeler Meclisi) olarak yayınlamıştır. Frank Herbert yedinci kitabı yazdığı sırada 1986 yılında hayatını kaybetmiş ve orijinal seri altı kitapla sınırlı kalmıştır. Ancak Frank Herbert'ın oğlu Brian Herbert bu evrenin bu şekilde yarım bırakılmasına gönlü razı gelmediği için bir başka bili kurgu yazarı olan Kevin J. Anderson ile işbirliği yaparak Dune evrenini genişleterek yeni kitaplar yayınlamaya devam etmişlerdir. Öyle ki orijinal seri altı kitaptan oluşmasına rağmen bu ikilinin katkılarıyla birlikte seri şu anda 31 kitaba dayanmıştır.




Yahu bu kadar da kitap olur mu demeyin, olur. Neden derseniz; 1920 doğumlu Frank Herbert her ne kadar ilk Dune romanını 1965 (45 yaşında) yayınlamış olsa da sıfırdan kurguladığı bu evrenin altyapısını oluşturmak için uzun yıllar boyunca çalışmalar yapmış, notlar tutmuştur. Yazdığı altı romanın haricinde geriye binlerce sayfalık bu dökümanları da bırakmıştır. Ayrıca her ne kadar Dune serisi yaklaşık 3500 sayfalık altı eserden oluşsa da evren o kadar geniştir ki kitapların tamamında evreni tam olarak anlamamız imkansızdır. Frank Herbert birçok açık nokta bırakarak bunları okuyucunun anlamasını istemiştir. Özellikle ana hikayenin karakterlerinin geçmişleri, evren içerisindeki gezegenlerin keşifleri, insanlığın makineler ile olan savaşı vs. gibi birçok konuda açık noktalar vardır. Frank Herbert her ne kadar 60'larda yaşıyor olsa da yazdığı hikaye 10.000'li yıllarda geçmektedir. Evet yanlış okumadınız günümüzden sekiz bin yıl sonrasını anlatan muhteşem bir roman var karşımızda ve bunu basit bir bilim kurgu romanı olarak düşünmeyin. Bu evren her şeyiyle muhteşem. Bu sebeple de oğul Brian Herbert ve ve yazar Kevin J. Anderson bu evrenle ilgili kendi eserlerini günümüze kadar yazıp yayınlamaya devam etmişlerdir. Dune evrenine tam anlamıyla hakim olmak isteyen birisi tüm bu eserleri okumak zorundadır.



Ben burada size bu sonradan yayınlanan kitaplarla ilgili vs de bilgi vermeye kalkışırsam bu makale de büyük bir kitaba dönüşmek zorunda kalacak. O nedenle kitaplarla ilgili bilgilere burada nokta koymak istiyorum. Talep olursa belki ileride kitaplar tek tek ele alınabilir. Böylesi daha sağlıklı ve aydınlatıcı olacaktır. Gelelim bu evrenin beyazperdeye aktarılmasına. Bunu birçoğunuz ilk olarak David Lynch 1984 yılında yaptı diye biliyorsunuz ama bu tam olarak doğru değil. Bu cüretkarlığı göstermek isteyen ilk kişi Alejandro Jodorowsky'dir. Kendisi zamanın ünlü yapımcılarından olup henüz 70'lerde Dune ile ilgili bir sinema filmi çekmek istedi. Dune gibi kült yapımların sinemaya aktarılmasıyla ilgili şöyle bir problem var; bu tür yapımlarda yararlandığınız evren o kadar geniş ve detaylıdır ki her şeyiyle dört dörtlük bir film yapmak imkansız yakındır. Aynı şeyi Yüzüklerin Efendisi için de söyleyebiliriz. Alejandro Jodorowsky bu hayaliyle ilgili 3 yıl boyunca çok detaylı araştırmalar yaptı ama bunu bir türlü gerçekleştiremedi. Zira Alejandro Jodorowsky'nun istediği Dune evrenini tam olarak yansıtmak olduğu için filmin bütçesi haddinden fazla yükselmiş ve bu sebeple de en nihayetinde proje iptal edilmek zorunda kalınmıştır. 1984 yılına geldiğimizde ise yine bir diğer ünlü yönetmen David Lynch bu göreve soyunmuş ve nihayetinde filmi çekmeyi başarmıştır. Tek film olarak vizyona giren 1984 yapımı Dune olumlu eleştiriler aldığı kadar olumsuz olarak da eleştirilmiştir. Orta şekerli bir yapım olmuş desek yanlış olmaz sanırım.



Dune yıllar boyunca ünlü yönetmenlerin hayallerini süslemeye devam etmiş ancak hiçbirisi bu muhteşem şaheseri sinemaya tekrar aktarmaya cesaret edememiştir. Ta ki Fransız Kanadalı yönetmen ve senarist Denis Villeneuve'ye kadar. Daha önce Arrival, Blade Runner, Sicario, Incendies gibi oldukça başarılı filmlere imza atmış olan Denis Villeneuve, ben bu işi yaparım diyerek Frank Herbert'in hayallerindeki evreni, baharatın (Melanj) insanlığın en önemli varlığı olduğu, bir damla suyu dahi ziyan edersen ölümle burun buruna kalabileceğin Dune: Çöl Gezegeni filmini çekmek için kolları sıvıyor. Ünlü yönetmen adeta kitabın da en önemli sözlerinden biri olan "I must not fear. Fear is the mind-killer." (Korkmamalıyım. Korku aklın katilidir.) sözünden cesaret alır gibi film için elinden gelenin en iyisini yaparak yapımcılar ve şirketlerle de anlaşarak çekimlere başlıyor.



Tüm insanlığın Corona'dan dolayı evlere hapsolduğu, sokağa çıkmaya korkar hale geldiğimiz, pandeminin pençesinde kıvrandığımız 2021 yılının Eylül ayında vizyona giren film dört duvar arasına hapsolmuş insanlığı gezegenler arası yolculuğa, galaktik bir medeniyetin muhteşemliğine götürüyor. Acziyetinden yakınan insanoğlunun kendisinden daha zeki yaratıklar yaratıp daha sonra bunlarla kıyamet savaşına tutuşup bundan sağ çıktıktan binlerce yıl sonra yok etmek üzere oldukları gezegen üzerinde keşfettikleri bir baharat ve bu baharatın etrafında dönen siyaset, felsefe, din konularını izliyoruz. Filmdeki felsefi derinlik öyle fazla ki üzerine sayfalarca yazılınabilir.



Bu yazımda Dune ve felsefesine küçük bir bakış atmak istedik. Filmle ilgili detaylı anlatım yapmak istemiyorum, belki buna başka bir yazımızda değinebiliriz. Yazımı bitirirken son olarak Dük Leto Atredies'in bir sözünü aşağıya bırakacağım. Bu söz size başka bir evreni hatırlatabilir. Dune kendisinden sonra gelen birçok bilim kurgu, fantastik roman yazarına ilham olmuş ve bize muhteşem filmler, diziler, kitaplar okuma fırsatı tanımıştır.



"We are House Atreides. There is no call we do not answer. There is no faith that we betray. The Emperor asks us to bring peace to Arrakis. House Atreides accepts!"
"Biz Atreides Hanesi'yiz. Cevap vermediğimiz çağrı yok. İhanet ettiğimiz inanç yok. İmparator bizden Arrakis'e barış getirmemizi istiyor. Atreides Hanesi kabul ediyor!"



İşte her şey İmparator Şaddam'ın Atreides hanesine Dune (Arrakis) gezegeninde baharat madenciliğini devralmasını istemesiyle başladı.



Kaynak: Ecmel'in Blogu - Dune Analizi