Kaynak: http://www.ilkan.org/universiteye-baslayacaklara-tavsiyeler/
LYS puanları açıklandı, herkes artık tercih ile kafasını yormaya başladı. Üniversite hayata atılım ve ana yuvasından uçmak için ilk fırsat. Türkiye’nin her şehrinde de üniversite olmasından dolayı, isteyen ailesinden epey uzaklaşırken kimisi de annesinin dizinin dibinden ayrılmamayı düşünmekte. Ben de kendi üniversite yaşantıma göre önerilerimi sıralayacağım. Tabi buna uymak tamamıyla size kalmış.
Ailenizden 5 saat uzaklıkta bir şehir seçin
Her ne kadar aileden ayrılmak zor olsa da, ailenin üzüntüsü görünür bir şekilde yaşansa da gerçek budur. 5 saat yol ile aileniz bulunduğunuz şehre sık sık gelemez. Ama siz rahatlıkla o 5 saat yolu çekebilirsiniz. Bu da üniversite ortamınızı ailenizden uzakta tutar, ilerde fazla başınız ağrımaz. Eğer İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerden istediğiniz gelemiyorsa 5 saatlik yolu olan şehirler seçin. Bunu dilerseniz komşu olan şehirlerin komşularına gitmek diye de yorumlayabilirsiniz.
Bölüm Seçimi
Bölümünüzü seçerken özellikle dikkat etmeniz gereken birkaç husus var.
Bölüm hakkında ne kadar bilginiz var?
Tercihe yazdığınız bölümler hakkında ne kadar bilginiz var önce kendinizi sınamalısınız. “Ben bu bölümü istiyorum be!” mi diyorsunuz yoksa “O bölümde de okurum” mu diyorsunuz? Eğer istediğiniz bölümse zaten zevkle ve şevkle okuyacaksınız bölümü. Ama eğer öylesine geliyorsanız okuma sürenize +1 yıl, dertlere kederlere milyonlar eklemeniz gerekecektir.
Bölümün geleceği açık mı?
Tercih ettiğiniz ve büyük ihtimalle de okuyacak olduğunuz bölümün geleceği ne kadar var? Yani okul bitince KPSS derdiyle uğraşacağınız ya da akademik kariyer yapmak zorunda olduğunuz bir bölüm mü yoksa okul biter bitmez havada kapılabilir bir bölüm mü seçeceksiniz bunu araştırmanız gerekmekte. Diyelim ki Eğitim Fakültesi bölümlerinden birine gittiniz, KPSS puanları, atamalar ortada, 4 yıl boyunca kendinizi geliştirip KPSS ile uğraşmamak için mi çabalayacaksınız yoksa KPSS çalışıp mutlaka atanacağım mı diyeceksiniz, bunun ayrımını yapmak zorundasınız.
Hocaları iyi mi?
Üniversiteye başladığınızda aksi, sıfırcı, devam zorunlukçu ya da tam tersi vurdumduymaz, umarsız hocalarla karşılacaksınız. Tabi tercih döneminde ya da okul başlayana kadar geçen o boş zamanda gidip hocalarla tanışmanız imkansız. Ama en azından kazandığınız ya da kazanacağınız bölümü internet sayfasında bulabilirsiniz. Buradan hocaların “rütbelerine” bakarak, ne kadar çok doçent, profesör varsa oraya gitmenizi öneririm. Evet yaş ne kadar ilerlerse öğretme hevesi o kadar düşmekte ama yine de donanım bakımından üst seviye hocalar daima size daha çok şey kazandıracaktır.
Şehre yerleşme
Her ne kadar eve çıkmak masrafsız gibi gözükse de aslında bir yurttan daha fazla masraflı olduğu aşikar. Özel yurtların genelinde sabah kahvaltıları ücretsiz, diğer öğünler makul fiyatlarda olmakta. Eve çıktığınızda 3-4 ay boyunca o çok iyi anlaştığınız arkadaşlarınız ile aranız bulaşık, yemek yıkama, çamaşır yıkama ve ev dağınıklığı konusunda bozulacak ve artık kimse ne yemek yapar olacak ne de bulaşık yıkayacak. Hal böyle olunca sürekli dışardan yemek söylemek de yurt yemeklerinin 2 katı maliyet olacak. Ayrıca yurtta su, elektrik, ısınma ve internet ihtiyacınız ödemelerinizle tek seferde karşılanırken evde ortantısız, eşit olmayan aylık ücretler gelecek ve bunlar da sizi fazlasıyla bunaltacak.
Ama yok, ben illa eve çıkacağım diyorsanız herkesin odasının farklı olduğu, 3 kişilik, kimsenin kimseyle gereksiz samimiyet kurmadığı ve kafa yapısının aynı olduğunu düşündüğünüz insanlarla çıkmanızı tavsiye ederim.
İlk Gün Sendromu
sendrom
Üniversite eğer çok büyük bir kampüs ya da fakülte üzerine kuruluysa ilk gün kuşkusuz kaybolacaksınız, alakasız bir bölümün dersine gireceksiniz, kısacası çok mağdur olacaksınız. Bunu atlatmanın en keskin yolu üniversitenin akademik takvimine bakıp okul başlamadan 1 hafta önce şehre yerleşmek ve daha ortada hiç öğrenci yokken dersliklerin yerini, temel ihtiyaç giderme yerlerini, kantini ve yakınlardaki kafelerin menülerini keşfetmek gerekmekte. Bu sayede hem kimse ortada yokken rahat rahat keşif yapabileceksiniz hem de üniversite başlağında başkalarına da yardımcı olabileceksiniz.
İlk ders başladığında 12 yıldır aşina olduğunuz o zil sesini elbet duymayacaksınız. Bu yüzden ders saatinden 20 dakika önce gelip kendinize en uygun yeri seçmeniz gerekecek. İlk gün dışında diğer günlerde 10 dakika önceden gelmeniz yeterli ama herkes en az sizin kadar hevesli olacağından ilk gün erken gelmekte fayda var. Sıranızı seçerken de ne en arkaya oturun ne de en öne. Camlara ya da kapıya yakın, bulunduğunuz sıranın dış kısmında oturun. Bu hem kalabalık sınıflarda sizi daha rahatta tutar hem de tahta- hoca- sınıf arkadaşları üçgenini daha iyi gözlemleyebilirsiniz.
Gözlemcilik
gözlemci-ANd9GcTwCIiOev1RqMowF0QYZaxQyENtAdinN-5P3WbSpjhFr6wEu3FK
Üniversitenin en temel kuralı şudur: “İlk yıl çok iyi anlaştıklarının adını 4. yılda hatırlamazsın.” İlk yıl gerçekten çok güzel, en az 10 kişilik gruplarla arkadaşlıklar kurulur, çimlere oturulur, gökyüzünün o ferahlatan esintisinde kendinizi kaybedersiniz. O on kişilik grup ile yemek yemeye gidersiniz, kahve içmeye gidersiniz, derse bile birlikte girersiniz. Sonra o gruptan 2 çift sevgili, 3 dedikoducu kız çıkar ve siz diğer 3 kişi ise bu ortamın dışında kalır, sizler de dağılırsınız. Bu yüzden arkadaş edinirken tek gruba bağlı kalmayın ve genelde susan siz olun. İlk yıl sırları, ilk yıl aşkları her zaman 3. ve 4. sınıfta karşınıza gelecektir. Bu yüzden kendinizden bir bilgi vermeden, başkalarının bilgisini o gün unutacakmışçasına tutun, gözlemleyin. Zararlı davranışları, egosu yüksek insanlardan her daim uzak durun.
Dersler
Üniversitede belki de en az dikkat edilen şeylerdir dersler. İlk yıl arkadaşlıkları kurulurken, ders çalışmak yerine insanları tanımak, sohbet etmek isteyeceksiniz, not tutmayacaksınız, dersleri ekeceksiniz ve aklınıza ders adı altında hiçbir şey gelmeyecek bile. Vizeler başladığında ise kağıdın o beyazlığına, o berraklığına zerre zarar vermeden imzanızı atıp sıfırlık kağıdı asistana teslim edeceksiniz. Bunu hangi üst sınıfa sorsanız “ben de yaşadım” diyecektir. Ama önemli olan da bunları yaşamamaktır.
Derslere çalışmaya gerek yok aslında. Dönem başında kalın bir defter, 3 farklı renkli kalem ve bir kurşun kalem ile tüm derslerden geçme formülünü yazıyorum: Not Tutun. Not tutmak hayat kurtarır ve üniversitede en iyi öğrenme yolu not tutmak, yazmaktır.
Kulüpler
59_1549ogrenci1
Okullar her ne kadar siyasi amaç güden kulüplerle dolup taşsa da, her üniversitede hobi ve ilgi alanlarına yönelik kulüpler bulunmaktadır. Japonca kulübü, Fotoğrafçılık kulübü, Sinema kulübü, Gezi ve Keşif kulüpleri gibi kulüpler varken aynı zamanda tuttuğunuz takımın da kulüplerini göreceksiniz. Siyasi kulüplerden uzak durun demiyorum ama sadece bir tanesine saplanmaktansa diğerlerine de katılın, farklı görüşler edinin. ODTÜ gibi üniversiteler siyasi muhalif çizgide olduğundan burada tabiki de siyasi kulüplerin vazgeçilmez üyesi olacaksınız ama siyasi geçmişi büyük olmayan bir okula giderseniz, tek taraflı düşünceye iten kulüplerden uzak durmanız faydanıza olacaktır.
Arkadaş İlişkileri
Üniversite, insanların yarıştırıldığı bir düzendir. AA alan ile BB alanların kanka olabileceği, size “bu konuyu bilmiyorum” diyenlerin yüksek not alacağı, “gel ben seni çalıştırırım” diyenlerin FF’ten burnunun çıkmayacağı bir yerdir. Bu yüzden ders konusunda arkadaşlara güvenmek, en büyük yanılgıdır. Size “kanka bak bunlar çıkacak” deyip hepsinden 20-30 almanızı sağlayabilecek insanların bulunduğu bir yerdir. Tabi eşşek değilseniz bu insanların hatalarını görebilirsiniz. Eğer ki üniversiteye memleketten bir arkadaş ya da üniversite öncesi tanıdığınız biri ile geldiyseniz bu kişinin uyarılarını dikkate alın. Dış gözlemlerle sizi kollayacaktır.
Bunun dışında ise arkadaş çevrenizde aynı memleketten olan ikiden fazla insan olmaması gerekir. Bir zaman sonra iç gruplaşma ile sizi dağıtacaktır. Ayrıca sevgili gruplarında sayıyı tek haneye çeken kişi de olursanız kendinizi boşlukta hissedeceksiniz ve çiftler gezmesi yaparken çağrılmadığınızda üzülen taraf siz olacaksınız.
Duygusal İlişkiler
Aslında bu başlık çok ayrı bir konuda, en az bu yazı kadar uzun bir şekilde incelenmesi gerekir. Duygusal ilişkilerde dikkat edilecek hususları yazsak, söylesek ya da önersek bile istisnalar, imkansızlıktan doğan imkanlar da var olabilir. Bu yüzden bu başlık altında yazılacak olanlar genellemedir, uzak durmayın demem ama çok da dikkatli olunmalıdır.
Eğer aynı sınıftan biri ile sevgili olma hayaliniz varsa bunu önce aklınızdan silin. Bırakın sosyal yaşantıyı, sınıf ilişkilerinizde bile kopukluk olabilir. Ama eğer “ben çok seviyorum”, “bütün dünyam o olacak” diyorsanız ve karşı tarafta bundan bahsediyorsa, bu konunun istisnası olmaya çok yakınsınız demektir.
2648652-asiklar
Kimseyi hayatınızın ilk planına almayın. Biri ile kurduğunuz bağda eğer siz birinci plana karşınızdaki kişiye alırsanız, bu hayatınızın hatası olur. Karşınızdakini yanlış tanımış olabilirsiniz ya da karakterindeki hataları görmenize engel olabilir. Siz kafanızda farklı bir karakterle sevgili iken karşınızdaki kişi apayrı bir insan olabilir. Hayal kırıklığınız da bu farklılığın boyutu kadar büyük olur.
Farklı kültüre ait biri ile alakanız olmasın. Eğer kültürleriniz, yaşam şekilleriniz farklıysa o iş zordur. Üniversite eğitimin son noktasıdır ve günümüzde birçok üniversite mezunu, üniversitedeki sevgilisiyle evlenmektedir. Şimdi bu bilgi size çok cazip gelebilir ama boşanmaların da en çok kısmı üniversitede sevgili olup evlenenlerden oluşmaktadır. O yüzden ilk planda sizin, ikinci planda da ailelerin uyuşamayacağı bir ilişki sadece hayal kırıklığı olacaktır.
Güvenmeyin. Sevmenin en temel yapıtaşı güven olsa da, unutmayın ki siz evli değilsiniz. Herkes aldatabilir, aldanabilir, üzebilir. Bu yüzden güven duygusundan tamamen arının, hayal kırıklığının boyutu en azından düşük olur.
Üniversiteyi kazanmadan önce tanıdığınız biri ile sevgili olmayın, eğer o da aynı şehri kazandıysa mutlaka ayrılın. “Hoayda?!” dediğinizi duyar gibiyim. “İnsan sevdiğinden vazgeçer mi bir üniversite için” lafınız buraya kadar geldi hatta. Efendim, şöyle ki; üniversite ailenin yanından ayrıldığınızdan “adam olduğunuzu sandığınız” yerdir. Sevdiğiniz, o kusursuz güvenip uğruna ölebileceğiniz insan bile öyle bir değişiyor ki üniversite ortamında, Beymen’in, Koton’un yüzde 90 indirim yaptığında çullanan insanlar kadar değişiyor en az. Sevdiğiniz insanın değişimini yıllar boyu göremeyebilirsiniz ama bu zaman sarfında aldatılmış, yalanlar söylenmiş, nefret edilmiş ve sevilmeyen bir halde bulabilirsiniz kendinizi. O yüzden eğer farklı zamanlarda aynı şehri kazandıysanız o gün ayrılın. Bu konu başlığındaki “genelleme” tavrından uzak, istisnası olmayan, katı bir kuraldır.
Hocalar ile İlişkiler
20130919_667532
Hiçbir öğrenci üniversitede hocasıyla “enseye şaplak göze parmak” ilişkisine giremez. Lisede o laf sokmalı, aşağılamalı, eğlenmeli derslerin yerine “tek adam tek hoca” kıvamında işler bu çark. Hocaların tek lafı ile okulunuzu 20 yıl bile uzatabilecekken yine tek lafıyla çok rahat bölümü bitirebileceksiniz. Bu aşamada ne yavşaklığa ne de sert mizaca gerek yok. Hocalarınızı sevebiliyorsanız sevin, sevemiyorsanız saygı duyun. Onlar size kelam, cümle öğretti diye değil o üniversite adı altında araştırma yapıyor diye maaş alıyor bunu asla unutmayın. Gerekiyorsa hocalarınıza yardımcı olun ama bu boyut hiçbir zaman “hocam da şu dersi halleder işte” düşüncesine gelmesin. Her zaman saygılı olun ve asla arkadaşlarınıza bir hoca hakkında kötü söz söylemeyin. Çünkü her arkadaş ortamında bir hocanın adeta ajanı vardır ve bu işi bu ajanlar gönüllü yapmaktadırlar.
Özet
Maddeler ile özetleyecek olursak:
Gönlünüzden geçen yeri okuyun.
Derslere önem verin.
Aileden uzaklaştım diye “adam oldum” demeyin.
Aşık olmayın.
Ortamlara kendinizi kaptırmayın.
Sosyal aktivitelerden uzak kalmayın.
Hocalarla yeterli mesafade kalın.
İyi bir gözlemci olun.
Not tutun.