Arkadaşlar uzun uzun sorunumu yazdım. kimisi pirim diyecek kimisi yalan ancak hepsi doğru ve fikirlerinize ihtiyacım var. Sorunum yaşadığım her dakika içerisinde aşırı düşünmek ve herşeyi yapmak istemek.
Ben hayatımın her anını sorgulayan, farklı yapıya sahip bir insanım. Bu özellik bazen beni öyle zor durumlara düşürüyor ki, takılıp kalıyorum. Örneğin herhangi bir hocam ders anlattığında konunun ya da sorunun en ufak ayrıntısına saplanıp kalıyorum ve o soruyu hoca tahtadan silse bile ben zihnimde devam ediyorum. Ders bitiyor, okul bitiyor eve yürümeye başlıyorum hala saplanıp kaldığım kısmın ayrıntılarını sorgulama çalışıyorum zihnimde..
Buna ne yazık ki engel olamıyorum, nasıl kurtulacağımı da bilemiyorum kendi benliğimde. Bazen de bu özellik bana çok şey katıyor.. Çevrem de duyduğum, gördüğüm, kokusunu aldığım, dokunduğum hatta ve hatta tattığım her şeyi sorgulama başlıyorum.. Sorgulamaktan kastım öyle saçma sorularla, nedenlerle değil.. Misal; klavye ile uzun bir metin yazarken (..şuan yazdığım metin gibi..) dakika da neden 110-120 kelime yazdığımı sorguluyorum. Bunun sebebinin ne olduğunu neden daha hızlı yazamadığımı sorguluyorum. Bu yüzden kafamda her saniye farklı konular beliriyor ve katlanıp duruyor. Bunları devamlı düşündüğümdendir belki, geceleri zor uyuyorum. Günde 3-4 saat uyku ile duruyorum genellikle.. Özellikle de son zamanlarda bu özelliğim iyice ön plana çıkmaya ve beni kendine esir tutup nefes almamı bile zorlaştırmaya başladı..
Başka bir örnek vermek istiyorum, daha iyi anlayabilmeniz için sorunumu; Örneğin okula giderken, yolda ki insanları sorguluyorum kafamda. Hayal kuruyorum.. Kurduğum hayalin ötesine geçmeye çalışıyorum, zihnimi zorluyorum. Diyorum ki kendi kendime, bu adam yolun sağ tarafından yürüyor ve adımlarını orta tempoda atıyor. Kafasını hafif eğik tutuyor ve her 2-3 saniye de bir yere bakıyor. Bunun gerçek sebebi ne olabilir acaba? Gördüğü eğitimden kaynaklı mı yoksa çocukluktan kalan bir özellik mi? Adımını atarken kafasının içinde ki dünyada neler gizli misal, ya da ben adamın yanından hızlı bir şekilde geçtiğimde benim hakkımda da aynı şeyleri sorguluyor mu? Üzerimde ki kokuyu içine çekip hayatım hakkında bilgi sahibi oluyor mu? Anlıyacağınız farklı geliyor her şey bana.. Allahtan asosyal bir yapıya sahibim.. Yani insanlarla fazla ilişki kurmak istemiyorum. Bu blogu açmamın temel nedeni de bu aslında. Fikirlerimi, düşüncelerimi ve sorunlarımı yazıp sizlerden bilgi almak..
Ön anlatımı tamamladıktan sonra gelelim gerçek konumuza, daha doğrusu sizlerin fikrini istediğim diğer bir konuya. Bundan 1-2 hafta önce çevremden bir söz duydum laf arasında.. “Herkes sevdiği işi yapacak kadar şanslı değildir. Ancak herkesin yaptığı işi sevme şansı vardır..” Buna benzer bir sözdü ve ben bu sözü işittiğimden itibaren devamlı bu söz üzerine düşünmeye başladım. Araştırmalar yaptım, zihnimde senaryolar ürettim hatta ve hatta o ürettiğim senaryolar da kendimi bile biryerlere koydurdum. Ancak net bir sonuç elde edemedim. Tekrardan denemek istiyorum, tekrardan incelemek istiyorum ve sizlerin de fikirlerini bekliyorum..
“Herkes sevdiği işi yapacak kadar şanslı değildir..” Şimdi buraya kadar incelemeye başladığımızda herkes şanslı doğmuyor (tabii şans kavramı da kişiden kişiye göre değişir..). Misal en yakın arkadaşımın birisi, kendi şirketini kurup iş adamı olmak istiyordu ve inanın çok zeki birisiydi. Üniversite sınavına girdi benimle birlikte ve çok yüksek puan aldı. Ailesi ise onun bu puanını görünce zorla tıp okutmaya başlattılar. Şimdi bu çocuğun iki seçeneği vardı bana göre.. Birincisi, ailesinin baskısına dayanamayıp, şuan yaptığı gibi istemeyerek tıp okumak.. İkincisi ise, ailesine karşı resti çekip istediği üniversite de istediği bölüme gitmek.. Şimdi çoçuk tıp okuyor, yani ikince seçeneği gerçekleştiremedi.. Bu durumdan sonra ise sözün ikinci kısmını incelemeye geliyor vakit; “..Ancak herkesin yaptığı işi sevme şansı vardır..” çocuk tıbbı bitirdi diyelim ve yüksek puanla mezun oldu. Bir kaç sene daha okudu TUS’u kazandı diyelim herneyse harika bir cerrah olarak çıktı.. Ancak çocuk mesleğini ne yaparsa yapsın sevmiyor. Zaten cerrah olmak için ömrünün yarısını vermiş, ee her hasta geldiğinde mesleğine lanet okuyup tedaviye başlıyor. Bu çocuğun mesleğini sevme gibi bir şansı yok ki.. Bu nedenle çok anlam ifade eden sözün ikinci kısmı çöp oluyor..
Böyle böyle çok parametreler oluşuyor kafamda ancak bir türlü sonucunu bulamıyorum. Bu yüzden aslında bu yazıyı kişisel bloguma yazıyorum. Şuan üniversite birinci sınıf öğrencisiyim ve birkaç gün sonra vize sınavlarım var ancak bu sorunlarımı sonuca kavuşturduktan sonra derslerime çalışmaya başlayabilirim..
Sizlerinde anlatmış olduğum aşırı sorgulama ve düşünme hakkında düşüncelerinizi almayı ve başlıkta ki sözün de gerçek anlamını yazmanızı istiyorum.. Bir çoğunuz bu yazıyı okumayacak bile ama umarım okuma zahmetinde bulunursunuz. İşte bakın, aklıma bir soru daha yerleşti.. Neden bu kadar yazıyı okuma zahmetinde bulunmayacak bir çok insan.. Al işte, çık çıkabilirsen işin içinden..
Kaynak: http://www.proyazar.com/herkes-sevdigi-isi-yapacak-kadar-sansli-degildir-ancak-herkesin-yaptigi-isi-sevme-sansi-vardir/