Ekonomist Prof. Dr. Korkut Boratav, Seyr-i Sabah programına yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin şu anda bir krizin içinde olduğunu ancak çok daha büyük bir krizin kapısında olduğunu dile getirdi. Boratav, istihdamdan milli gelire, üretime kadar birçok alanda büyük düşüşlerin yaşanacağını söyledi
‘ORTADA ULUSLARARASI BİR DÖVİZ KOMPLOSU YOK'
"Kriz algılamasının esas nedeni döviz fiyatlarındaki sıçrama, tırmanma ya da yükselme değil, sıçramadır. Bunun henüz büyüme rakamlarına yani üretim istihdam ve milli gelire yansıması istatistiklerde yer almadı. Belirtiler var. Ama en genel istatistiklerde büyüme devam ediyor. Haziran ayına kadarki verilerde büyüme yüzde 5.2 gözüküyor. Bu kadar güçlü bir döviz krizi koşullarında ekonomide küçülmenin daha çabuk başlaması bekleniyordu. Niye gecikti? Hükümet 2017 ve 2018 Haziran ayına kadar seçim ekonomisi nedeniyle kredi pompalaması yaptı, buna ilaveten kamu maliyesinde açıktan harcamaları hızlandırdı. Kredi ve mali politikalarda genişleme devam ederken dövizdeki sıçrama ters yönde iki etkinin birleşmesiyle sonuçlandı. Ocak ve Mart aylarında yüzde 7.3 büyüme gerçekleşti. Bunlar mali politikalar yüzünden oldu. Döviz neden yükseldi? Çünkü Türkiye'ye yönelik kredi ve portföy akımları eksiye döndü. Doğrudan yabancı yatırımlar bir miktar pozitif seyretti ama sert bir düşüş oldu ve rezervler eridi. Bu erime döviz piyasalarındaki daralmayı önleyemedi. Döviz fiyatları tırmandı. Bundan sonra sadece kötü haber duyacağız. İstihdamda düşme, işsizlikte artma, üretimde düşme ve milli gelirde önce sıfır büyüme yılın son çeyreğinde de düşme göreceğiz.
Ortada bir uluslararası bir komplo yok. Türkiye ekonomisi birkaç yıldan beri uluslararası finans çevrelerindeki likidite genişlemesinin varsayımındalar. Nitekim başladı bu. Merkez bankalarının pompaladığı likidite daraldı. Doları pompalayan ABD merkez bankası, doları elindeki tahvilleri sürerek çekmeye başladı. Bu, dünya ekonomisinin zayıf halkalarından, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden para çekilmesini gündeme getirdi. Türkiye ekonomisinin dış kırılganlığı yüksekti. Türkiye çok ciddi cari açık veren ülkelerin başında geliyor. Türkiye'den en hızlı çıkan para sıcak para. Borsadaki hisse senetlerini satıp dolara çevirip çıkıyorlar. Fonları yöneten merkezlerin beklediği ki Cumhurbaşkanı buna faiz lobisi diyor, merkez bankasındaki faizlerin yüksek tempoyla yukarı çekilmesi. Şimdi 17.75 olan faizin yüzde 25 olması bekleniyor. O zaman Türkiye'ye geliriz diyorlar. Bu da döviz hareketini hafifletebilir. Bazı çevreler IMF'ye git diyorlar.
'12 AY İÇİNDE 230 MİLYAR DOLAR ÖDEMEMİZ VAR'
Türkiye'nin 12 ay içinde dış dünyaya ödenmesi gereken borçları 180 milyar dolar. Buna 50 milyarlık cari açığı da eklerseniz 230 milyar dolar yapıyor. Sıcak para faizleri yükseltirsen geliriz diyor ama gelecek para 230 milyarı karşılayamıyor. Bunun çözümü IMF'ye Arjantin gibi gidip büyük kredi çekmek. Bizde de bazı çevreler bunu bekliyor hükümet istemiyor çünkü IMF demek, kemer sıkma demektir. Bir de siyasi iktidarın önem verdiği kamu yatırımlarını ve bütçedeki harcama kalemlerinde daralma bekleyecek IMF. Bunu kimse göze almak istemiyor çünkü yerel seçimler geliyor. Bu seçim takviminin son aşamasına zayıflayarak girmek istemiyor siyasi iktidar. Nereden gelecek bu para? Katar'dan 15 milyar dolar gelecek deniyor ama bunlar da ihtiyacı karşılamıyor. Bir şekilde IMF'ye gidilmese de bu talepleri karşılayacak kemer sıkma olmalı.
Katar'dan gelecek paranın faturası şu: Arap alemi fabrika açmak, maden işletmek turistik yatırımı için yatırım yapmıyor. Gayrı menkul almak istiyorlar. Bunun ekonomiye katkısı çok olmaz yabancılaşmış olur. Bu 15 milyarın 3 milyarı SWAP tarafına gidecek kalanlar değerli arazilerin satışına gidecek. Döviz piyasasını canlandırıyor ama Türkiye ekonomisi yabancı ekonomiye devrolmuş oluyor.
Maalesef Türkiye'de sendikalaşma oranı yüzde 12 civarında. Türkiye tarihi boyunca sendikalaşmanın bu kadar düştüğü bir dönem yok. Buna paralel olarak meslek örgütleri kuvvetli. Mühendis odaları tabipler odaları barolar birliği güçlü. Ücretiyle yaşayan örgütlerin sendikaları meslek örgütlerinin emekçi haklarını koruması lazım. Emekçiler enflasyonun aşındırdığı gelirlerinden çok sert darbe yiyecek. Enflasyona koruma olarak düzenleme yok. IMF programı kabul edilirse enflasyona karşı koruma kalkabilir.
Büyük beklentilerle oluşturulan ama bunların hiçbirini gerçekleştirmeyen bir fon oldu varlık fonu. Bu tür fonları oluşturan ülkeler büyük ölçüde uluslararası rezervleri çok yüksek olan, dış ticarette fazla olan rezerv biriktirebilen ülkelerdir. Bunları dış fonlarda kullanırlar. Türkiye'nin birikmiş bir rezervi yok. Bütün kamu varlıklarını bir havuzda toplayıp olası kredi imkanlarında karşılık ve güvence olarak gösterilecek bir fon olarak düşünüldüğü söyleniyor. Hiçbir faaliyette bulunmadılar ve ölü doğdu. Kağıt üzerinde varlıklarını sürdürüyorlar. Bir de varlıklarını tamamen fon yönetimine devretseler bambaşka bir problem çıkacaktı. Cumhurbaşkanının yönetim yetkisi o kadar geniş ki bunun başına geçmesi o kadar gerekli değil. IMF'den gelen rapor da bunun kaldırılması gerektiğini söylüyor."
KAYNAK SPUTNİK:
https://tr.sputniknews.com/amp/seyr_u_sabah/201809121035161332-ekonomist-korkut-boratav-ekonomide-kotu-haber/?__twitter_impression=true