Browland adlı üyeden alıntı
Etiket için öncelikle teşekkür ederim.
Tekrardan merhaba,
Sözüme atasözü ile başlayım, "davulun sesi uzaktan hoş gelir"
Benim ya da diğer üyelerin anlatacakları size hoş gelebilir, ancak mutlaka son kararı siz özgür iradenizle vermelisiniz. Hata yapacaksanız, sizin hatanız olsun. Başkasının hatasını veya başarısının yükünü taşımayın. Zira başkasının başarısına ulaşırsanız, o sizin değil başkasının hayatı olacaktır.
Şimdi,
Ben 1996 yılında bir piknikte can sıkıntısından amcamın arabasında bulunan tempo dergisini okumaya dalmıştım. Haktan Akdoğan'ın (muhtemelen) bir röportajını okuyordum. Eve gelince içim içimi yiyordu. Yazı kısaydı ama kendimi alamıyordum. Ertesi gün Avcılar da bulunan kitapçıdan "bilim ve teknik" dergisini almaya içini karıştırmaya başladım. Artık her ay, ta ki lise3 sınıfa kadar içeriği kalitesizleşene kadar aldım okudum. İlk yılların dergileri hala yanımdadır(kapalı kolide, malum çok kitabım var)
Aklıma düşmüştü "uzayı araştıran bilim adamı olacaktım) araştırdım nasıl olunur diye.. daha orta okuldayken "üniversite okumaya" üniversitede "astronomi ve uzay bilimleri" okumaya karar verdim.
Resim öğretmenimden gelen teklifi üniversite için reddettim. Lisede sayısal okumam lazımdı. Başladığım lisenin 2. Yılıydı açılışı(başka liseye gitmek istedim ama ailem göndermedi) 1. Sınıfta taktir aldım(artık her sene alıyordum) lise öğretmenim (Aylin Özdemir (bozkurt oldu soyadı)) bir şaka bile yapmıştı. Biliyordu amacımı.
"Öcal bu sene astronomi bölümü açacağız" çok sevinmiştim. Ama şaka olduğunu da biliyordum. Sayısal tercih edecektim ancak sayısal bölüm için öğrenci yok(en az 15 olması gerekiyordu) yani bir kaç kişi dışında çalışkan öğrenci yok.
Bende arkadaşları tek tek arayarak sayısalı seçmelerinde ikna etmeye çalıştım. Sonuçta 17 öğrenci ile sayısal bölümü açıldı.
Lise bitti... Sınava girdim... İzmir Ege üniversitesi Astronomi ve uzay bilimleri bölümünü kazandım.
----- davulun sesi uzaktan hoş gelir -----
4 yıldır istediğim bölümü kazanmıştım. Ancak gel gör ki üniveristede gerçekle yüzleştim. Türkiye 50 yıldır bilime yatırım yapmıyor, her şey göstermelik. Özellikle astronomi, tarihi binlerce yıla dayalı bilim dalında ülkemizde iş yok. Uzay istasyonu yok.
Davulun tokmağı kaçtı içime... İş yoksa nasıl bilim adamı olacağım... Nasıl ailemi geöindereceğim...
Bıraktım okulu, yeniden sınava girdim iş bulacağım bölüm seçtim. Mühendis oldum.
--------
Senin önünde lise, üniversite, toplam 10 -12 yıl var. Bu sürede çooook şey değişir. Dünya aynı hızla dönüyor ama bilim çok hızlı gidiyor.
12 yıl sonra öğrenmeye çakışacağın programların daha iyisi çıkar, yıllarını verirken baştan başlarsınız, ticaret bozulur, internet platform değiştirir.
Ne yapacaksan okurken yap. İyi bir liseye git (eğer ben gidebilseydim, yine astronomiyi seçerdim) iyi bir üniversite oku. 12 yıl içinde çok vaktin olacak, istediğini öğrenirsin. Ama iş hayatına girersen önce liseyi bırakmak zorunda kalabilir, üniversite hep hayal olarak bir köşede durabilir. Belki zengin olursun ama kültürsüz bir zengin olursun. Çağın gerisinde kalır, kazandığını parayı tüketerek ömrünü tamamlarsın.
Ama okursan, yaşadığını anlar, diğer insanlardan farklı olmanın gururunu taşırsın. Fakir kalsanda kültürlü fakir olursun.
Ömürünün sonuna kadar "keşke üniversite okusaydım" demezsin.
Saygılar
Nedense her yazından etkileniyorum abi. Demek ki herkesin bir bildiği var. Tüm gücümle çalışıp (sınava 2 ay kaldı) güzel bir liseyi kazanacağım. Söz veriyorum.
Çok çok teşekkürler düşüncelerin için. :)