Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular: “Receb-i Şerîf’in ilk cuma gecesinden gâfil olmayınız. Çünkü bu geceye melekler Regâib ismini vermiştir. Bu gecenin üçte biri olduğunda gökyüzünde ve yeryüzünde hiçbir melek kalmaz, hepsi Ka’be-i Muazzama’da ve onun etrâfında toplanır. Cenâb-ı Hak, hallerine muttali’ olur ve ‘Ey meleklerim! Benden dilediğinizi isteyiniz.’ buyurur. Onlar da: ‘Ey Rabbimiz! Receb ayında oruç tutanları bağışlamanı istiyoruz.’ derler. Allâhü Teâlâ ‘Bağışladım’ buyurur.”
Bu gecenin feyiz ve bereketinden istifâde etmek için uyanık olmalı, bu geceyi ibâdet ve tâatla ihyâ etmelidir.
[COLOR=#F37934]KALBÎ HASTALIKLAR İBADETLERİ YAPMAYI ZORLAŞTIRIR[/COLOR]
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri buyurdular: “Bir hastanın hastalığı devam ettiği müddetçe, en güzel, en nefis yiyeceklerin bile hastaya asla fayda vermeyeceği hekimler tarafından kat’î olarak ifade edilmiştir.
Aynen bunun gibi insan da, ‘fî kulûbihim merazun’ ("Kalblerinde bir maraz vardır." meâlindeki) Bakara Sûresi’nin 10. âyet-i kerîmesinde bildirilen kalbî hastalıklara mübtelâ olduğu zaman, ona ibâdet ve tâat asla menfaat vermez.” (Mektûbât-ı Şerîfe, c. 1, m. 105.)
Binâenaleyh nefs-i emmâreden neş’et eden kalbî hastalıklardan, nefis ve şeytanın tasallutundan kurtulamayan insanın, hakkıyla namaza hazırlanması mümkün değildir. Esasen böyle bir kimseye bütün ibâdetler ve bilhâssa namazın edâsı ağır ve zor gelir.
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri şöyle buyurdular: “Bilinmesi lâzımdır ki, zâhirî hastalıklar, nasıl şer’î hükümlerin edâsında zorluğa sebep oluyorsa bâtınî hastalıklar da aynı şekildedir.” (Mektûbât-ı Şerîfe, c. 1, m. 219)
Cenâb-ı Hakk bizleri Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat çatısı altında, kalbî birlik rûhî ahenk içerisinde bir ve diri eylesin. Yüzü birbirine dönük olup da birbiri ile uğraşan değil, yüzü Hakk'a dönük olup omuz omuza Rızâ-i İlahî için koşturanlardan eylesin.
Regâib Kandilimiz Mübarek Olsun WM Aracı Ailesi...