Dahiler Aslında Dahi Değiller
"Dahilik" toplumsal olarak kapıldığımız bir ön yargıdır. Dahilik kavramı; korkularımız ve kendimize karşı inançsızlığımız yüzünden ileri sürdüğümüz bir kaçış yoludur. Kendi güvensizliğimizden; başkalarına verilmiş olduğuna inandığımız bir armağandır. Hepimiz dünyaya gelirken "Dahilik" kavramının içine koyduğumuz her şeyi yanımızda getiririz. Sahibizdir, kaybedene kadar. Bir çocuğun öğrenme hızını düşünün. Yürümek, konuşmak, yorumlamak gibi o kadar çok şeyi, o kadar kısa sürede öğrenir ki, tam bir dahidir!
Bunu yapmalarını sağlayan tek şey; her iki beyni de birlikte ve aynı oranda kullanıyor olmalarıdır. Kabul edin ya da etmeyin; sizde bir zamanlar dahiydiniz. Dahilik dediğiniz şeye sahiptiniz. Tarihteki kaşiflere, mucitlere bir bakın. Dahi oldukları için mi tarihe geçtiler? Yoksa çabaladıkları, araştırdıkları ve öğrendikleri için mi? Eğer bizlerden farklı olsalardı, o zaman bebek Newton'un ilk söylediği sözcük "Yerçekimi" olurdu. Edison zihninde ampulün tasarımıyla doğardı. Yıllarca çalışmalarına, emek sarf etmelerine, defalarca başarısız olmalarına gerek kalmazdı. Sahip olduğunuza, sanki sahip değilmişsiniz gibi davranmak ve adını da "Dahi" koymak sadece kendinizi kandırmaktır. Einstein izafiyet teorisini bir tepede hayal kururken bulmuştur. Sağ beyniyle kurduğu hayali, sol beyninde işleyerek başarmıştır bunu. Galatasaraylı Hagi'yi iyi bir futbolcu yapan hem sol hem de sağ ayağını aynı şekilde kullanabilmesidir. Bu da ancak beyninin sol ve sağ yarım kürelerini işbirliği içinde kullanmasıyla mümkündür. Nike ayakkabılarının tırtıklı taban fikri bir tost makinesinden çıkmıştı.
Kaynak : https://paranominalx.blogspot.com/2020/04/dahiler-aslnda-dahi-degiller.html