İnsanlık tarihi cesetler ve yok oluşlar ile doludur. Her ne kadar doğal etkenlerde bir çok can kaybına sebep olmuşsa bir o kadar cani insanlıkta can kaybına sebep olmuştur. Öncelikle başka türleri yok ettik. Bir çok çıkar doğrultusunda bazen ekosistem yok ettik. Sonra birbirimizi yok etmeye başladık. Vicdansızca belkide hiç umursamadan.Sebep sorma hakkı da bırakmadık ne insanlığa ne de kendimize.
Çünkü çok iyi biliyorduk çıkarlarımızı.Bizi hep bu bencillik bitirdi zaten. Bir kez olsun insanlığı düşünmedik sadece kendimize ve bizim gibilere oynadık.Ve maalesef baskınlık çok tatlı geldi bize . Tabiri caiz ise tadı damağımızda kaldı .Sonra bir daha tatmak istedik bir kez daha bir kez daha derken bir baktık ki damağımızda bir tek bu baskınlık anlam buldu , tat verdi . Bağımlılık yaptı . Ama bu sefer ki diğer bağımlılıklardan farklıydı . Çünkü bunun tedavisi yoktu . Tek bir çözüm yolu vardı o damağı yok etmek. Ama biz bunun yerine başka damakları yok ettik. Sandık ki koyu olmak diğer renklerden sayıca az da olsak bile bizi galip getirir. Ama biz bir hata yaptık. Sadece damağa yoğunlaştık . Onu akabinde kontrol eden beyinlere dokunmayı unuttuk.Biz sandık ki dilini kesersek damağını yok edersek her şey biter . Ama o beyinlerde dönen gerçekliği unuttuk . Çünkü bizim koyuluğumuz bir nini gibi uyuttu gerçekliği . Ama sadece uyuttu. Adalete hükmettiğimizi sanıp herkesi kendi tesirimiz altına aldığımızı düşünüp insanlara aptal dedik. Ama asıl aptallar bizlerdik. Çünkü biz kendi benliğimizi aptal gibi ortaya koyarken onlar ise bizi inandıracak kadar iyi aptal rolü yapan zekilerdi.Ve şimdi devir değişti.
Artık uyuyan gerçeklik daha koyu daha fazla. Ve artık yerine sığamıyor , uyanmak istiyor gibi...
Gonca TAŞ