(Braga Galatasaray maç özeti yazının sonundadır) Galatasaraylı olanlar hiç kızmasınlar ben de bir Galatasaray taraftarıyım ve herkesten önce tuttuğum takımı eleştirme hakkım var. Takımımız Braga‘yı deplasmanda yendi ve üst tura çıktı diye yapılan hataları ve oynanan kötü futbolu gözardı edemeyiz.
Benim beklentim Manchester’in Cluj’u güle oynaya yeneceği ve bizim de maçın skoruna bakmaksızın üst tura çıkacağımız yönündeydi. Ancak öyle olmadı. Önce Galatasaray yedi, sonra Cluj attı. Hepimiz Şampiyonlar Ligi‘nde turdan ümidimizi kestik.
İlk yarıda o kadar kötü futbol oynadık ki ben artık etrafımda maçı beraber izlediğim adamlardan utanmaya başladım. Her top rakibe verildi, hiçbir atak organizasyonunda etkili olamadı Galatasaray Braga karşısında. Sonucunda da golü yedik. Her ne kadar maç esnasında birlikte maçı izlediğim arkadaşıma GS’nin maçı kazanacağını gülerek ve şakayla söylesem de kalbim bir türlü buna inanmıyordu.
Fakat sonucunda öyle oldu ve biz bir üst tura çıktık. Burada hem kulüp politikasında hem de taraftarların davranışlarında eleştirdiğim birkaç nokta var.
Bir kere kadro konusunda gereksiz ısrarlar yapıyor Fatih Terim. Mesela Elmander ısrarı, mesela Emre Çolak ısrarı. Bu futbolcular belli noktada kalitelerini ispat etmişler, eyvallah. Ancak Emre daha çok genç ve neredeyse hiç Avrupa tecrübesi yok. Elmander ise aşırı derecede formsuz. (Yediğimiz golde de Melo’dan önce topu rakibe kaptıran Elmander’di.) Madem Elmander-Burak ikilisinde ısrar edilecekti, neden Umut Bulut’u aldık? Madem Amrabat bu kadar formda, neden Emre Çolak ile başlamakta ısrarcıyız? Bunlara bir türlü anlam veremiyorum. Fatih Terim umarım yumurta kapıya gelmeden doğru düzgün kadro sürmeyi öğrenir. Yoksa her maç şansımız bu kadar yaver gitmeyebilir.
Transfer politikası konusunda sene başından beri söylerim. Şampiyon olmuşsun, şampiyonlar liginden milyonlarca dolar gelir elde ediyorsun, ve dünyanın en kaliteli futbol liginde mücadele edeceksin ama aldığın oyunculara bak: Burak Yılmaz, Amrabat, Umut Bulut, Cris… Hadi Cris’e eyvallah, Ujfalusi sakatlandı ve son anda yapılan bir transferdi. Peki diğerlerine ne demeli? Yanlış anlaşılmasın, bu oyuncuları küçümsemiyorum. Süper Lig’de çok iyi iş yaparlar, eyvallah. Ama şampiyonlar ligi ayarında futbolcu değil hiçbirisi. Bunu en iyi ikinci turda karşımıza gelecek rakibe karşı oynayacağımız maçlarda göreceğiz. Burak Yılmaz’ın 6 gol atması sizi yanıltmasın. Bu, Türk futbolundaki klasik “Zafer Biryol sendromu”dur. Gol atacak fazla oyuncunuz yoksa golleri hep aynı kişi atar. Bu da o kişinin becerisini değil takımın gol yollarındaki eksikliğini gösterir. Zira Galatasaray 6 maçlık şampiyonlar ligi grubunda toplamda 7 gol atmış ve bunların 6 tanesi Burak’tan.
Son olarak eleştirdiğim nokta ise taraftarların yorumları. Bir oyuncu hata yaptı mı yerden yere vuruyoruz. İyi bir iş çıkardığı zaman da alkıştan avuçlarımız patlıyor. Geçen hafta Melo Elazığ penaltısını kurtardığında panterdi, herkes çok keyiflendi bu kurtarışa. Ancak yediğimiz golle beraber Melo’nun ve yedi ceddinin yemediği küfür kalmadı. Aynı şekilde Burak Yılmaz. Kaçırdığı ve harcadığı pozisyonlarda “kazma, işe yaramaz, beş para etmez” futbolcu iken, takımı kurtaran golü attığında birden kahraman ilan ediliyor. Bu da futbolun ruhumuzu ne kadar derinden sardığının bir göstergesi aslında. Bizi mutlu edeni hemen seviyoruz, üzeni ise asla affetmiyoruz. Taraftarlarımızın da daha aklı selim olması gerekir diye düşünüyorum.
Braga Galatasaray maçından benim çıkardığım dersler bunlar. Aşağıda bu maçın özetini de vereyim, yorumları okuyan arkadaşlar bir de özeti izleyip ona göre bir de kendileri değerlendirme yapsınlar.
(orjinal)
galatasaray hakkında sizler de düşüncelerinizi belirtirseniz memnun olurum arkadaşlar.