Tüm canlıların sahip olduğu bir yetenek, hissetmek.. Ayçiçekleri güneşi hisseder ve ona dönerler yüzlerini, ağaçlar gün ışığını hisseder ve ona göre şekillendirir, yerleştirir yapraklarını.. Önemsiz gördüğün, belki de üstüne basıp hayatına son vereceğin bir böcek bile hisseder bir şeyleri.. Köpekler hisseder korkuyu, dostu, düşmanı, sevgiyi, bağlılığı..
Bunca yaratık hissedebiliyorsa eğer, insan da hissedebilir elbet.. Sayısız duygu var insanın hissedebildiği: üzüntü, mutluluk, utanç, korku, endişe, sevgi, tutku.. Üstelik, insan hissettiğini yorumlayabilir de.. Gördüğünü, duyduğunu, bunların kendisine hissettirdiklerini.. İnsan ne kadar iyi ve mantıklı yorumlayabilirse, o kadar emin olur ulaştığı sonuçtan, o kadar inanır hislerinden doğan düşüncenin doğruluğuna..
Bu övünülecek bir şey değil, belki de kötü bir şey.. Eğer siz de "iyi ve mantıklı yorumlayabilenler" grubundaysanız ve hissettikleriniz olumsuz bir düşünce oluşturduysa kafanızda, o düşüncenin doğruluğuna inanmak rahatsız edecektir sizi.. Yanılmayı isteyeceksiniz, buna verdiğiniz ihtimal az bile olsa.. Gerçeği aramaya çalışacaksınız, haklı olup olmadığınızı merak edeceksiniz.. Bulamadıkça daha çok sorgulayacak, daha çok yorumlayacak ve daha çok merak edeceksiniz.. Gerçek cevaba ulaştığınızda -olumsuz düşünceye kapılmıştınız ya hani-, yanıldıysanız sevineceksiniz, haklı çıktıysanız başka düşünceler alacak yerini eski düşüncelerin..
Şayet olumluysa hissettiklerinize karşı yorumlarınız, bu sefer siz daha gerçeği öğrenmeden yeni düşünceler zihninizde yer etmeye başlayacaktır.. Hislerinizi unutur ve yorumunuzla başlayan iyiler zincirine git gide yeni halkalar eklersiniz.. Hayaller kurar, düşüncelere dalar ve bundan keyif alırsınız.. Gel gelelim, en büyük yanlışı da burada yapmış olursunuz.. Gerçeği bulduğunuzda, eğer cevap sizin düşündüğünüz gibi olumlu değilse, siz çoktan hazırlamışsınızdır hayal kırıklıklarınızın temelini!
Bazen beni de alıyor hislerim, düşüncelerim.. Ya kendimi müzik dinlerken buluyorum öyle zamanlarda, ya dizi izlerken, ya da blogla ilgilenirken.. Müzik dediğin dost gibi, sanki konuşuyor seninle.. Doğru şarkıyı bulursan derdini anlatıp derman bile bulabilirsin.. Sevdiğin bir şeyler izlemek dağıtıyor kafanı, ona kanalize oluyorsun çünkü.. Blog dediğin meret de meşgul ediyor seni.. Bazen içini döküyorsun, bazen uğraşayım derken sıyrılıyorsun tüm düşüncelerinden..
Elbette hepimizin oluyordur olumlu/olumsuz hissettiği zamanlar.. Hayat boyu da olacak.. İnsan iç güdüsü bu ya, olumlu bir şeyler yaşayınca gidip paylaşıyoruz birileriyle; olumsuzla yüzleştiğimizdeyse içimize kapanıyoruz genelde..
YANLIŞ!
Bir dost sohbeti -sıcak bir çay/kahve eşliğinde-, ya da bir uğraş, bir hobi.. Ruhunuza işleyen, sizi rahatlatan müzik.. Kaleminizden dökülenler, dökülenleri paylaşmak..
Bunlar varken, rahatlamak varken, neden içinize kapanasınız ki?
Can ATASEVER
Kaynak: http://www.candanblog.com/yazilarim/hissetmek-hissettikce-sessizlesmek/