Bu yazı, bugün yapılan kpss lisans sınavına ithafen kaleme alınmış.
Bu bir haykırıştır;
Mesleğe başlayalı 15 yıl oldu ve bunun yaklaşık 14 yılını KPSS kurslarında Tarih öğretmenliği, idarecilik hatta yayınevlerinde yazarlık yaparak geçirdim. Bu cümleleri yazmak inanın benim için de zor ancak duygularımın kaleme dökülmesini engelleyemedim.
Bugün sınav sonrasındaki sizlerin o haykırışları aslında yılların birikimiydi, kiminiz çok sinirlenmiş çatacak yer arıyordunuz, kiminiz sinirden gülüyor hatta internette, “telefon kulübesinde halay çekmek” gibi şakalar yapıyordunuz. Büyük çoğunluğunuz ise sessiz kalıp gözyaşlarınızı ve öfkenizi içinize akıtıyordunuz. Çünkü hayalleriniz geleceğiniz ve umutlarınız belki de ÖSYM’nin optik formlarında kalmıştı. Biliyordum kiminiz bunun sonucunda evlenecek, evli olanlarınız çocuk yapacak, çocuklu olanlarınız ise o çocuğa daha insancı ve rahat bir hayat kuracaktı. Hatta kiminiz yıllardır sizi sırtlamış yaşlı ananız ve babanızın yorulduğunu fark etmiştiniz ve biraz da onları sırtınıza almak istiyordunuz.
Bir yönetici olarak ben şahidinizim, sadece dersanemde olan arkadaşların değil tüm ülke genelinde arkadaşların aynı süreçten geçtiğini biliyorum. Dershanem ülkenin genelinin bir kesitiydi. Dersse çalıştınız, soru ise çözdünüz, tekrar ise yaptınız. Çoğunuz geçici işler yaparak yol parası ve kurs parasını ucu ucuna denkleştirdiniz çoğu zaman öğle yemeği yemiyordunuz yerine belki farklı bir yayının soru bankasını ya da deneme sınavını alırım diye, kantinden alışveriş yapmıyordunuz çünkü karşıdaki BİM’de kahve, su ve bisküvi daha ucuzdu ve kalan parayla bir sonraki günü de kurtarıp ailenize daha az yük olacaktınız.
Yirmili yaşları geçmiştiniz herkes sizden maddi ve manevi bir beklenti içindeydi. Atanacaktınız aileden yükünüz kalkacak hatta onlara destek olmaya başlayacaktınız. Ancak gerçek şuydu sabah çıkarken babanız ya da annenizin veyahut eşinizin elinize tutuşturduğu birkaç kuruş para ağrınıza gidiyordu. Bu bitecekti bunun ağır yüküyle sabah kalktınız ve o ağır sorular daha da ağırlaştırdı yükünüzü.
Netice olarak bu bir sıralama sınavıydı ve sınavınız kötü geçse de belki de diğerleri sizden daha kötü yapmıştı ve atanacaksınız. Ancak en verimli çağlarınızı dershane köşelerinde, kütüphanelerde hatta yayınevlerinin o iğrenç isimli kitaplarının arasında bıraktınız. Atandınız ancak yaralı bir ruh haliniz var elinizde, mesleğinize heyecanlı bakamıyorsunuz, içinizde bir şeyler paslanmış yorgunsunuz.
Son anlattığım cümleleri siz değil devlet büyükleri düşünmeli. Genç beyinlerini “Afrasyab” “Voynuk” gibi boş beleş şeylerle harap etmişti. Onların o enerjilerini ellerinden almıştı. Sonra da çıkıp neden ülkemizde üretkenlik yok neden insanlarda bir Japonya’daki gibi hareketlilik yok diyordu. Devlet yöneticilerine bu bir haykırıştır. Bunu sen yaptın ve kızma ve bedelini bi zahmet öde…
Çünkü yıllarca süründürdüğün bu gençler senin yüzünden evlenemedi ve evlilik çağı geçtiği için artık evlenemiyor. (Herşey zamanında güzel)
O gençlerin bir kısmı geçim sıkıntısı yüzünden boşandı, atandıktan sonra yıkılmış bir yuvanın nafakasını ödüyor. (Paranın hayrını göremedi)
Bir kısmı çocuklarına daha iyi bir sosyal ortam kuramadığı için serseri çocuklarıyla boğuşuyor ve sana hizmeti ikinci plana atmış, iş yerinde ne olacak bu çocuk diye düşünüyor.
Bir kısmı ise ölen annesi ve babasına bir gün yüzü yaşatamadığı için vicdan yapıyor ve kendinden ve senden nefret ediyor.
Cavit Ardıç