Çıkmadan önce bile oynanış videoları ile ortalığı kasıp kavurmuş bir oyundu Dishonored. Oyunun, bir görevi yerine getirmek için size sunduğu imkanlar o kadar fazlaydı ki, çıkış tarihi Ekim 2012’den beri hala da aynı görevlerin farklı çözüm yöntemleri Youtube gibi platformlarda paylaşılıyor.
Oyunun incelemesine geçmeden önce, küçük bir tanıtım yazısı iliştireyim şuraya, oyun hakkında fikir sahibi olmayanlar da biraz fikir edinebilsin.
Dishonored Konusu
Dishonored, Viktorya İngiltere’sini baz alan ve adı “Empire of the Isles” olan bir ülkede geçiyor. Bu ülke bir süredir farelerden kaynaklanan “Kara Veba” benzeri bir vebadan kırılmaktadır ve bu vebaya karşı bir çözüm bulunamamıştır. Bir de vebadan ölenler yetmezmiş gibi, bazı insanlarda “Weeper” denen zombimsi canavarlara dönüşmektedir. İşte tam bu sıralarda oyuna dahil oluyoruz.
Biz, Corvo Attano karakteri ile, bu ülkenin başkenti olan Dunwall’da İmparatoriçe Jessamine Kaldwin’in Lord Protector’ıyız. Makamımız dolayısıyla, biz imparatoriçeye en yakın ve onun en güvendiği kişilerden biriyiz. Fakat bir gün yaptığımız bir yolculuk hakkında imparatoriçeye rapor verirken beklenmedik bir olay oluyor ve imparatoriçe suikastçiler tarafından saldırıya uğruyor. Her ne kadar önlemeye çalışsak da sevgili imparatoriçemiz bu suikaste kurban gidiyor. Bunu fırsat bilen ishtibarattan sorumlu Lord Hiram Borrows, suçu bize yıkıp hapse tıkıyor bizi. Hapishaneden ise, kralcılar tarafından kurtalıyoruz. Aslında kurtarılıyoruz demem çok doğru olmaz, çünkü bize silah sağlamaktan fazla pek bir yardımları dokunmuyor, hem hapishane kaçışında hem de oyun süresince. Hapishaneden kaçıp bu “kurtarıcılarımız” ile tanıştıktan sonraki gecede akıl almaz bir varlıkla karşılaşıyoruz. “The Outsider” adlı bu tanrı gibi varlık bize isteğimizce kullanmamız için özel güçler bahşediyor ve hem intikam için hem de yeni imparatoriçeyi bu kötü adamın elinden kurtarmak için olan yolculuğumuz başlıyor.
Normalde yazdığımdan biraz daha uzun bir tanıtım yazısı oldu çünkü hikayeyi de eksik yazmak istemedim, kusuruma bakmazsınız umarım. :)
Grafikler
Öncelikle bahsetmem gereken nokta, belki de oyunda en çok eleştiri konusu olmuş şey: grafikler. Grafikler her ne kadar ortalamanın üstünde olsa da, bu kadar büyük bir yapıma yaraşmayan bir kalitede. En yüksek grafiklerde oynasanız dahi, grafiklerin aceleye gelmişliği bayağa göze çarpıyor. Yine de, sağladığı atmosfere ve karakter tasarımlarına diyebileceğim bir şey yok. Tam anlamıyla vermek istediği atmosferi sağlamış bir oyun, Dishonored.
Sesler ve Müzikler
Grafiklerden bahsetmişken, ikiz kardeş olan oyunun sesleri ve müziklerinden devam edelim konuya. Kapanış jeneriğinde çalan parça dışında her ne kadar kulağıma öyle çok akılda kalıcı bir parça gelmemiş olsa da müzikler hakkında ortalamanın üstünde denebilir. Oyundaki hem sesler hem de seslendirme ise iyi denebilecek bir düzeyde. Karakterlerin sesleri onlardan bekleyeceğiniz şekilde ve çoğunlukla doğal geliyor. Silahlardan çıkan sesler de her ne kadar bir “Middle-Earth: Shadow of Mordor” kıvamında olmasa da yine de kötü denemez. Genel anlamda oyundaki müzikler ve sesler yapması gereken işi çok başarılı bir şekilde olmasa da yapıyor.
Hikaye ve Kurgu
Hikaye ve kurgu ise, sanki biraz olması için olmuş gibi bir his uyandırıyor. Yani, bir hikaye var ama çok da önemsenmemiş gibi bir havası var. Öyle “BioShock: Infinite”teki gibi heyecanlı ve üstüne iyi kafa yorulmuş bir şey beklemezseniz, pek bir sıkıntı olmayacaktır. Fakat oyunlarda hikaye ve kurgu olmazsa olmazınız ise Dishonored ağızınızda biraz yavan bir tat bırakabilir. Kurguda gerçekten beğendiğim şey ise kurduğu dünya. Her ne kadar “The Elder Scrolls” serisi kadar büyük bir dünyaya sahip olmasa da genişletilmeye çok açık ve hakkında ne kadar çok öğrenirseniz bir o kadar şey daha öğrenmek isteyeceğiniz bir dünyaya sahip Dishonored.
Oynanış
Oyunun asıl parladığı nokta ise bir oyundan beklenilecek şekilde oynanışı bana kalırsa. Giriş paragrafımda da değindiğim gibi gerçekten de çok yönlü bir oynanışa sahip Dishonored. Örneklendirmek gerekirse, oyunu herkesi kesip biçerek bitirebileceğiniz gibi kimseye görünmeden de bitirebilirsiniz. Oynayış tarzınıza göre hikayedeki bazı noktalar da bu değişimlere uyum sağlayacaktır. Mesela, eğer herkesi öldürmeyi seçerseniz oyun boyu karşınıza daha çok “Weeper” gelecektir ve büyük ihtimalle kötü sona ulaşacaksınızdır. Oynanışın özgürlüğü bununla sınırlı değil ama yine bir örnek üzerinden gideceğim: Mesela bir eve sızıp orada maskeli birini bulmanız gerekiyor. İlk önce eve sızmak için çatılardan atlayarak balkondan girmeniz mümkün, fakat bu şekilde girerseniz biri tarafından görülebilirsiniz. Ya da size verilmiş olan özel yeteneklerden birini kullanarak bir farenin içine girebilirsiniz ve böylece mazgallardan yürüyüp mutfak tarzı bir yere çıkabilirsiniz. Eve sızmayı halletikten sonra ise sıra maskeli karakteri öldürmeye geliyor. Fakat bu karakterin 3 kardeşi var ve 4’ü de aynı maskeyi takıyorlar. O zaman ne yapabilirsiniz? Açık söyleyeyim benim yaptığım ilk şey 4’ünü de öldürmek olmuştu, yine de üst kata gidip günlükleri okuyarak hedefinizin hangi elbiseyi giydiğini öğrenmek de mümkün.
İşte bu da Dishonored’ın bize sunduğu en büyük özelliği: İstediğimizi yapma kabiliyeti.
Fiyatı ve DLC Tavsiyesi
Son sözlerime geçmeden önce, oyunu bu yazının tarihi ile Steam üzerinden 31,00 TL‘ye almanız mümkün, fakat bir indirimi beklemeniz bence daha akıllıca olur ki Dishonored çoğunlukla %75 indirime giriyor. DLC’leri hakkında ise söyleyebileceğim şey Dunwall City Trails ve Void Walker Arsenal’ı almamanız olur. İkisi de genel anlamda oyuna pek bir şey katmıyorlar. Fakat eğer harcayabileceğiniz ekstra bir 18,00 TL var ise The Knife of Dunwall’u ya da The Brigmore Witches’ı alabilirsiniz. The Knife of Dunwall size yeni özel yetenekler ile imparatoriçenin katili Daud’u oynama fırsatını verirken The Brigmore Witches, ilk DLC’de başladığınız yolculuğun devamını sunuyor. Güzel bir indirim yakalarsanız hem oyunu hem de bu iki DLC’yi kaçırmayın derim.
Son söz olarak da, her ne kadar eksikleri olsa da Dishonored’ın son derece zevkli bir oyun olduğunu söylemek istiyorum. Daha çok oynanış ağırlıklı olan oyunları seven oyuncular için tam anlamıyla biçilmiş bir kaftan. Ayrıca Dishonored’ın 2. oyunu da çıkmaya yakınken hemen alıp oynayın derim. Başka bir incelemeye kadar görüşmek üzere.
Kaynak: Dishonored İncelemesi- Yazarbaz.com