Playstation Vita’mı Seviyorum.

İşi gücü bırakıp onunla saatlerce oynayabilirim. İBağımsız cenneti. Bir oyuncu daha ne isteyebilir ama değil mi? Ama bugünkü halini bilsem, almadan iki kere düşünürdüm. Çünkü donanım olsa da içerik olarak hiçbir AAA oyunun muadilini görmedik Vita’da. Genel olarak dövüş oyunları orijinallerine yakındılar ama pek çoğumuzun hayali olan konsol deneyimini elde yaşayamadık. En azından Killzone Mercenary çıkıncaya kadar.

Ne yalan söyleyeyim, AAA kalitesinde oyun umutlarım çoktan gitmişti. Killzone Mercenar/yi görünce de aynı hayal kırıklığını yaşamış bir oyuncu olarak heyecanlanmamayı tercih ettim. Kısa yolda inceleme tüyoları düşünürken kargo-dan gelen kartuşu çıkardım, hafiften tozlanmış Vita’ma taktım ve hayatımda ilk kez aslında Vita’nın potansiyelini gözlerimle gördüm.

Grafikler önemli değil, onlar için ayrıca bir paragraf açacak olmam da hiç önemli değil, önemli olan arkadaşımda kaldığım ilk gece elime geçen Killzone 2′yi oynadığım anda yaşadığım o duyguyu yıllar sonra bir daha yaşıyor olmamdı.

Oyunda bu sefer ISA’nın değil, ISA’dan bağımsız olarak para karşılığı orduya destek olan paralı askerlerin tarafındayız. Oyunun iyi kötü bir senaryosu var ama bu o kadar da önemli değil, Özünde yaptığımız “ordu buraya giremiyor orayı temizle, orduyu dövüyorlar sen tek başına her yeri kurtar” temalı görevler. Killzone oyunlarının korkunç derecede yüzeysel karakterlerini ve sıkıcı kişiliklerini biliyorsanız, anlayın işte: Tam bîr Killzone oyunuyla karşı karşıyasınız. Oyunun bu konudaki güzel yanlarından biri metninden dublajına Türkçe olması ki, Türkçeleştirme işi aşağı yukarı Killzone 3 ayarında olmuş. Gerçekten o duyguyu, atmosferi hissettirdiği yerler olduğu gibi, ölmek üzere olan bir karakterin “Aman Tanrım dostum! Galiba ölüyorum adamım!” havasında konuşulmuş yerler de var. Çeviri orta karar yani. Yine de bir el konsolunda görevleri baştan aşağıya Türkçe dinlemenin hoş bir yanı var.


Kafadan vuruş yapmak hiç de zor değil. Yeter ki Vita'nın Gyro algılayıcılarını kullanın.

TAKSİTLİ KREDİLİ CİNAYET

Killzone’un alışılagelmiş karanlık ama taktiksel dünyasını nasıl bıraktıysanız, avuçlarınızda öyle bulacaksınız. En büyük yenilik Bulletstorm kafasındaki puan-para sistemi. Oyunda her şeyin bir ödülü ve her ödülün bir karşılığı var. Bir düşmanı sessice mi hakladınız? Buyurun 100 kredi. Ard arda iki düşmanı kafasından mı vurdunuz? Alın paranızı. Sonra bu paraları etrafta bulunan sandıklarda zırh, ekipman, gibi araç gereçlere gömün.

Konsol deneyimi dendiğinde benim aklıma Vita kontrolleriyle FPS oynayabilmek geliyor. Daha önce bunu yaşayamasak da Killzone Mercenary düzgün çalışan bir FPS olmuş. Siper alıp, bomba kullanan düşmanlarıyla sağlam vuruş hissiyle görevleriyle konsoldan çıkıp gelmiş bir oyun olduğunu hissettiriyor. Çok oyunculu moda girmeden tek kişiliği bitirmek daha iyi oluyor, onu da belirteyim. Eski oyunların aksine daha hızlı ve seri bir yapısı var ve gayet iyi olmuş. Takım çatışmalarının yanı sıra, görevlere ve yakalamaya dayalı içeriğe sahip yapısı da Mercenary‘nin özgün kalmasını sağlıyor. Tamam, belki 8 kişilik arenalar sizi tatmin etmeyebilir, olabilir bu. Bana göre bu oyunun daha samimi kalmasını sağlıyor.

POLİSE KARŞI KİRALIK ASKER?

Grafikler önemli değil dedim ama işin aslı önemli (bu ne yaman çelişki anne? – Ahmet). Şu an piyasada Vita’dan güçlü mobil cihazlar cirit atıyor. Sıkı oyunlar da sardı etrafı. Ancak görsel olarak hiç biri Killzone Mercenary kadar iyi değil. Sadece doku kalitesi ve efektlerle alakalı bir durum yok ortada. Her şeyiyle olmuş.

Killzone Mercenary, bu haliyle Vita’nın rahatlıkla en iyi oyunu olmayı başarıyor. Bunda ciddi bir rakip olmaması da etkili. Yine de biz bardağın dolu tarafından bakıp Killzone’un, benzer kalitede gelecek oyunların habercisi olduğunu düşünmeliyiz. Ne de olsa hayal kurmak serbest.


Ortaklarınıza pek güvenmeyin. Ağızları iş yapsa da pek işinize yaramıyorlar.

Kaynak; Killzone:Mercenary PS Vita – İnceleme