Altın insanoğlunun ilk uygarlıklarından itibaren önemli bir maden türü olmuş ve önemini bugüne kadar devam ettirmeyi başarmıştır. Hâlen hem bir yatırım aracı olarak, hem ziynet eşyalarının ana veya yan maddesi olarak ve hatta diğer sektörlerde bile lüksün simgesi olmuştur.
Her şeyden önce altın, parlak sarı rengi ve ışıltılı görünümü ile tarih boyunca insanların ilgisini çeken bir maden olmuştur. Işıltılı ve güzel görünümü sayesinde insanlar tarafından değer verilen bir maden haline gelmiştir. Bunun yanında altın kolay kolay tepkimeye girmediği için havadan ve sudan etkilenmez ve buna paralel olarak da altın madeninde paslanma ya da karama meydana gelmez. Altının bir başka özeliği de saf halinin çok yumuşak olmasıdır. Böylelikle kolayca işlenerek şekil verilebilmektedir. Kısacası altın kolay işlenebilen bir maden olup , çok uzun yıllar çevresel faktörlerden etkilenmeyen dayanıklı bir madendir. Bu yüzden de diğer madenlerden çok değerli bir maden haline gelmiştir. Ayrıca talebi yüksek ve arzı yetersiz/düşük olan her şey değerlidir. Altının da arzı kuşkusuz azdır; çünkü hem bilinen rezervlerin çok düşük bir kısmı bugüne kadar çıkartılıp işlenmiştir, hem de çıkartılıp işlenen madenin yaklaşık yarısı merkez bankalarınca stoklanmaktadır. Böyle olunca da, piyasaya sürülen altın miktarı, ona olan ilgiyi karşılayamamaktadır.
Bu tıpkı şöyledir: Örneğin AB avroyu Bölgesi’nde İspanya, Portekiz, İtalya ve Yunanistan’da eş
zamanlı olarak farklı ölçeklerde ekonomik kriz olduğunda, ABD, Japonya, Türkiye gibi harici ülkelerdeki yatırımcılar krizden endişe edip ellerinde avroyu satmıştır. Böyle olunca da avro, hemen her para birimi karşısında değer kaybetmiştir. Arz olsa bile, talep eksi yönlü olduğundan değerini yitirmiştir. Tersi örnek Türkiye’den de verilebilir: Ekonomik teşvik ve yardımların artıp terör olaylarının yaşanmadığı dönemlerde yabancı yatırımcı hem maddi olarak, hem de doğrudan yatırım için Türkiye’yi seçmiş ve ihtiyaç duydukları Türk Lirası’nı piyasada kullanmak zorunda oldukları için talebi yükseltmiş ve böylece Türk Lirası’nın döviz karşısındaki değeri yükselmiştir.
Altın da tıpkı para birimleri gibidir. Yalnız altını banknotlardan ayıran en önemli özelliği, piyasaya sürülebilme durumunun sınırlı oluşudur. Şöyle ki, herhangi bir hükumet, istediği durumlarda yeni madeni para ve banknot üretip piyasaya sürebilir. Kendince haklı gerekçeleri bulunmaktadır. Talep bir şekilde kısmen de olsa karşılanır; ancak altında böyle bir şey söz konusu değildir. Bunun iki nedeni bulunmaktadır: Birincisi, altın üretilemez. İkincisi, bir ülke merkez bankasındaki altınların bir kısmını piyasaya sürerse, diğer merkez bankaları bir an önce bunları kendi stoklarına dahil etmeye çalışacaklarından, piyasaya sürülen altın çok kısa süre açık kaldıktan sonra bir başka kasanın içine yol alır. Bu da piyasanın talebinin karşılanmasını olanaksız kılar.
Altın, uzun vadeli bir yatırım aracı olarak görülmüştür. Altın günlerinde toplanan çeyrek altınlardan tutun da yeni doğan bebeğin yastığına takılan altınlara, sünnet ve düğünlerde takılan altınlardan kuyumculardan alınan çeşitli ziynet eşyalarına kadar eski ziynet özelliği yavaş yavaş kaybolmaktadır. Yatırımcı, yastık altında, kiraladığı kasada veya açtığı hesapta altınını muhafaza etme yolunu seçmiştir. Gerçekten de altındaki değişiklik kısa veya orta vadede güven vermez. Tatmin edici değildir ve zarar olasılığı bulunmaktadır. Diğer yandan beş yıl ve üstü muhafaza edilen altının doğru bir yatırım aracı olduğu görülmektedir. Buna istinaden, altına olan talebin artan nüfus ve zenginlikle daha da değerlenmesi olağan bir sonuçtur.
Kaynak : http://www.altinzen.com/2015/07/altin-neden-degerlidir.html