Elimdeki küçük çakmağın ateşiyle ısınıyor birden yüzüm. Az daha yaklaşsam sakallarım tutuşacak aniden. Odam ise sadece bu küçük titrek ateş ile aydınlanır. Saniyelik, sessizlik, yağmur şırıltısı. Rüzgar kadın sesi edasında bugün ve camın kenarından hafif hafif içeri süzülüyor. Dışarı soğuk odam da soğuk benim. Sıcağı da sevmiyorum zaten bilirsin. Titremek, üşümek gerekir anlamak için söylenenleri, yapılanları.
Bir piyano notası …
Sessizliğe kısık bir piyano notası karışır ve ardından keman sesi. Gözlerimi nereye diksem zaten karanlığı görüyorum. Kendimle başbaşa ve kim bilir hangi duygularlayım, bilmiyorum ! Hissiz, kimsesiz gibi çoğu zaman. Kişiler anlamını yitirmiş oluyor çoğunlukla bu saatlerde. İçimdeki hangi kişilik bunları söylüyor çözümleyemiyorum. Kaçıncı bir ben bu ? Gerçek mi yazdıklarım bilemiyorum.
Saniyelik
Tekrar aydınlatmak için küçük çakmağıma bir daha abanıyorum. İşte bu saniyelik fakat sanki bir saatmiş gibi. Gündüz bile karanlık bir odada oturmak için saniyelik bir ışık bile saatlerce yanıyormuş gibi. İşte tam da burada bu odanın köşesinde yazmak bunları huzur veriyor insana. İçinizi dökmekten korkarak yaşamak, barışık olmamak kağıtlarla ve kalemle bir ok gibi saplanıp gidiyor kalbe.
Sessizlik
Kalemin kağıtta bıraktığı izin sesini biliyor musun ? Ne anlatıyorsan ona bürünüyor aniden. Sessizliği anlatırken yok oluyor kalemin sesi, yahut bir bahar akşamını anlatıyorsan geliyor kulağına güzelim fısıldamalar. Gözünde ağaçların beyaz çiçekleri, bak kiraz da açmış senin o güzel gözlerin gibi.
vee ardından susmak kadar güzel şey var mı hayatta ?
Kaynak: http://www.sosyaldeli.com/sessizlik-saniyelik/