Henüz el değmemiş zamanların, yaşanmamış hayallerin varken bu umutsuzluk niye?
Gelecek günlerin henüz karanlıklara bürünmemiş aydınlıkları varken bu karamsarlık niye?
Şimdi hayatın hangi mevsiminde olduğunun ne önemi var. Ağaçlar son yapraklarını yeniden yeşerebilmek için dökmüyür mu? Her kışın ardında bir bahar olduğunu, yeniden yeniden yeşeren umutlar olduğunu bilmiyor musun?
Öyleyse senden gidenlerin peşinden hala ne diye hayıflanıyorsun? Ve ne diye hala onların peşinden koşup gidiyorsun?
Tepelerin üzerinden aşığ giden güneşe bakarak hüzünleneceğine, yepyeni ve taptaze bir hayata başlangıç yapabilmek için ufuktan yeniden doğacak olan güneşin aydınlığına çevir gözlerini.
Acılarını ve kötü hatıralarını artık küllenmeye bırak.Onları iki de bir deşeleyip yeniden kor haline getireceğine hükümsüz say gitsin. İçinde çoğalttığın acılarını gözyaşı ırmaklarıyla akıt gitsin. Unutma ki acılarla solan bir hayat gözyaşlarıyla yeniden yeşerip hayat bulabilir. Boşuna “İnciler denize karşı ağlayanların gözyaşlarıdır.” dememişler. İşte bu yüzden ağlayabilmek bazen ne büyük bir nimettir…
Sevgiden mahrum kaln ruhlar hastalıklı ruhlardır. Bu duygunun uzağında kalanlar tedavisi ihmal edilmiş hastalar gibi inleye inleye bir hayat sürerler. İşte bu yüzden iç dünyamızın paha biçilmeyen zenginliği olan”sevgi”den mahrum kalma.
Sen de bir gün kurtlu meyveler gibi hayat ağacının dibine dökülmek istemiyorsan, her şeyi ve herkesi sev. Çünkü sevmek ibadettir… Allah’ı sevmek de ibadetle başlar.
Gece yarıları keyif değiştiren denizler misali elbette senin de bazen durgun, bazen hırçın ve dalgalı bir hayatın olacaktır. Hatta zaman zaman nefesinin iştahını kabartan ve seni bir mıknatıs gibi kendine çeken günahların da olacaktır. Böyle hallerde Allah’tan başka sığınacak bir iman yoktur.
Dertlerin satılıp dermanın alındığı kutsal mekanlarda yüreklerimizi yeniden arındırabilmek ve Mevla’mın nuruyla aydınlanmak için dualara sarılmak gerek.
Duaların kabülü konusunda sakın umutsuzluğa düşme. Şayet dualar kabulsüz olsaydı hayat devam ediyor olur muydu? Bunu bir düşünsene…
Yakasını kötülüklerin elinden kurtaramadığın gömleğini çıkar, yerine yeni ve güzel elbiseler giy ve kendini tazele. Tatil ettiğin güzel ilişkilerin ve alışkanlıkarın varsa onları yeniden devam ettirebilme hamlesini başlat. Hiçbir zaman duygularını ıskalama. Söylenecekleri vakti gelince söyle.
Her his zirveye ulaşınca kişiye bıkkınlık ve zarar verir. Unutma, acılar baş kaldırırsa mutluluk diz çöküp yalvarır. Şayet mutluluk baş kaldırırsa acılar diz çöküp yalvarır. İşte bu yüzden acılarını ve mutluluğunu dengede tut. Kainatımızın muhteşem sanatkarı ve edebi hayranlığımızın nazımı olan Allah, dünyaya da bir ahenk vermiştir. Ahenk bozulursa denge de bozulur…
Eline fırsatlar geçtiğinde başını büyüklük ve gurur edasıyla dik tutma. Başını bir de kalbinin üzerine koy. Acıyı, merhameti ve göz yaşını tanı. İnsanlığı ve hayatı tanımak ancak bunları tanımakla mümkündür.
Kainatta bir tek güzel vardır. Bütün güzellikler bir tek güzelin yansımasından ibarettir. Şayet, Yüce Mevla’mızdan bir iz, bir renk, bir koku taşımasaydı bülbüller güle, arılar çiçeklere, kelebekler bahara, Mecnun da Leyla’ya aşık olur muydu?
Hadi ne duruyorsun ?..
İçinde kilitli kalan umutsuzluklarını boşalt denizlere. Yelken aç yarınlara. Masmavi bir hayatın coşkusunu kanatlarında taşıyan martıların düş peşine. Onu uçsuz-bucaksız maviliklere aşık eden sırrın ne olduğunu sen de anlamaya çalış.
Hadi hazırlan…
Emeğe saygı için site :
link