Sonunda söyleyeceğimizi başında söyleyelim; SEO'da 'Anahtar Kelime Yoğunluğu' (Keyword Density) diye birşey yoktur!

Şimdi X Uzmanı arkadaşların derisi kaşınmaya başlayacak ama sabrederlerse onu da hem kendilerine hem de sayelerinde doğru yapıyorum zannederken yanlış iş yapan diğer arkadaşlara açıklayacağım.

Yanlış algılanan birşey var. O da; insanlar zannediyor ki, eğer bir anahtar sözcük seçilip de makalede belli bir yüzdelik dilimde içeriğe serpiştirilirse, bu makaleyi bir yandan Google dostu yaparken, diğer yandan da o anahtar sözcükle çıkan aramalarda sayfalarının önlerde yer alacağı.

Modern arama motorlarında zaten böyle bir gereksinim bulunmuyor. Bugün Google bir sitenin ölçümlemesinde 200 ayrı metrik değere bakıyor. Bu metrik değerler içinde de size hiçbir zaman yemek tarifi verir gibi ölçeklerle tam sayıyı tutturursanız en üstte siz çıkarsınız demiyor.

Arama motorları bildiğiniz gibi sayfaları robotlarla ziyaret ederek önce bu sayfaları kategorize eder. Sitenizin ne sitesi olduğu doğru şekilde anlaşıldıktan sonra, kategorinize uygun içerik girip girmediğiniz kontrol edilir.
İçeriğinizde Anahtar Kelime Yoğunluğu olarak bilinen 'Keyword Density' değeri değil, Anahtar Kelime Varlığı diye çevirebileceğimiz sözcük yani 'Keyword Presence değeri SEO bakımından önem arzeder.

90'lı yıllarda bilgisayarlar daha yeni yeni yayılırken, arama motoru optimizasyonu dediğimiz şeyin daha ilkel versiyonlarıyla uğraşan kesim de azdı. Düşünün ki siz 90'larda daha MIRC'a girip nasıl arkadaş edineceğinizi araştırırken site yapan adamlar vardı. Onların çoğu da bu işi deneme yanılma yöntemiyle bir yerlere getirmeye çalışıyordu çünkü bugün olduğu gibi her bilgi interette iki tıkla bulunamıyordu. Bahsettiğim ilk Webmaster platformlarından bazılarında bu fikir bir tartışmada ortaya atılmış. Bir grup Anahtar Kelime Yoğunluğu'nun yüzdesel bir değerle girildiğinde SEO bakımından daha iyi sonuç alınacağını savunmuş. Bu bir teori tabii ki. Kimseye bir teori sundu diye kızamazsınız. Fakat sonrasında geçen zamanda bunun birebir bir değerlendirmesinin yapılamayacağı ya da ortalama değer verilemeyeceği görülmüş. Zaten 2000'lerle birlikte ciddi manada bu işi yapan ya da bugün SEO konusunda otorite kişilerin yazdıkları makalelere bakarsanız tebessümle yad ettiklerini görürsünüz.

Genelde insanlar arama motoru ya da robot sözcüklerini duyduklarında, gri bir alan varmış hissine kapılıyor. Oysa arama motoru ve robotun yaptığı ya da yazılan algoritmaların mantığı kullanıcı deneyimini maksimize etmektir. Eğer siz bir 'Seçim' haber makalesini;

''İstanbul'da açıklanan seçim sonuçlarına göre, seçimin galibi yani seçimi kazanan partinin seçim çalışmaları hakkında seçim görevlileriyle görüştük ve seçimle ilgili deneyimlerini seçmenlere anlatmalarını istedik''

gibi bir yazı yazarsanız, burada anahtar kelimeniz 'seçim' ise; alacağınız neticenin olumsuz olacağını söylemek için illa Google ya da başka bir platformun resmi görüşüne ihtiyaç duymazsınız. Bu artık IQ seviyesiyle alakalı bir konudur. Siz nasıl ki bu cümleyle karşılaştığınızda devamını okumadan sayfayı terk ediyorsanız, arama motorunun kullandığı algoritma ya da robotlar da işte bu olumsuz deneyimin önüne geçmek için programlanmış enstrümanlardır. Yani burada az önce verdiğim örnekte, sizin arama sıralamanızı etkileyecek şey anahtar kelime yoğunluğu değil, ziyaretçi performansıyla alakalı bir sonuçtur.

Çok uzun yazılar yazıp bu tip konularda insanların canlarını sıkmamak ve tadında bırakmak adına bu anahtar kelime yoğunluğu konusundan çok, faydası olacak asıl mesela olan 'Anahtar Kelime Varlığı hakkında kısa birşey yazıp bitireceğim.

Sayfanızda belirlediğiniz kelimelerin sıralamada daha yukarıda çıkması için yoğunluklarını bir kenara bırakıp varlığını önce bir hedefe yerleştirmelisiniz.
Anahtar sözcüğünüzün başlığınızda, içeriğinizde ve açıklama alanınızda kullanıldığından emin olun. Bunu bir defa bile yapmanız sizin için çok önemli geri dönüş sağlar. Yoksa 0,77 - 7,77 - 77,7 falan gibi rakamlarla bir işimiz yok.Önemli olan az önce de bahsettiğim gibi ziyaretçi deneyimini olabilecek en optimum noktada tutacak 'ÖZGÜN ve DOĞAL' yerleşimdir. Siz anahtar sözcüğünüzü bu iki duruma uygun hale getirirseniz zannediyorum ki gezegenin en parlak beyinlerinin yıllarca oturup yazdığı algoritma bir kelimenin başlık, açıklama ve içerikte birlikte kullanılan sözcüğünü görüp de sonra 'dur ya emin olamadım %3,2 yoğunlukta kullanılmamış, herhalde bu anahtar kelime değil' demez.

Netice olarak 'Google sen mi büyüksün yoksa ben mi' tribine girmeye gerek yok. Karşında kurulu bir sistem var. Uyarsan sana torpil yapmakla yükümlü değil. Sen sisteme uyarsan, sana göre göreceli olarak uymayan sitelerin üstüne çıkarsın. Bu kadar basit. Dur ya şimdi robot anlamaz benim anahtar sözcüğüm hangisi. Ben iyisi mi yüzde şu kadar kullanayım ki kafası karışmasın demek amiyane tabirle kendi aptallığını robota yüklemek gibi birşey olur.

Bu konuda hala 'yok o öyle değil' diyecekler varsa Matt Cutts'un, Tad Chef, Matt Ridout, Bill Hartzer gibi adamların zamana yayılmış makalelerini; MOZ ve AHREFS gibi kaynakları bir tarasınlar. Ha onlar da bilmiyor ben biliyorum diyen de varsa, ben zaten cehaletimi baştan kabul ediyorum.

Kolay gelsin.