ikinci konu aslına bakarsanız daha akla yatkın gibi geliyor. Önümüzdeki müsait günlerde fırsat bulabilirsem kaynaklı bir araştırma yapma planım var, en çok merak ettiğim konuda zamanında Atatürk de Türk tarihini araştırmaları için çeşitli ülkelere seçtiği konsolosları göndermiş diye kısa bir yazı okudum buda çok ilgimi çekti.
Eshâb-ı kirâmdan. Kureyş’in Abdü’d-dâr kabilesindendir. Nesebi, Osman bin Talha bin Ebî Talha Abdullah bin Abd-ül-Uzzâ bin Osman bin Abdü’d-dâr bin Kusey’dir. Nesebi, Kusey’de Peygamber efendimizin nesebi ile birleşmektedir. Annesi, Sülâfe binti Sa’d bin Şüheyd olup, Medine’nin Kubâ köyünden Amr bin Avf kabilesindendir. Doğumu bilinmemesine rağmen, 42 (m. 662) senesinde Mekke-i Mükerreme’de vefât etti.
Görüldüğü gibi kendisi Peygamberle (as) aynı dededen gelen bir torundur. Yani bir kavmin dışarıdan gelip arapların incisine muhafız olmaları akla hayale uygun değil. Zaten soyları da biliniyor. Ayrıca böyle bir durum varsa muhakkak dillerini muhafaza ederlerdi. Yani az çok Türk dilini bilirlerdi.