Okuduklarımı hatırladıklarımı falan paylaştım . Vücudumuzun ne kadar değere ne kadar sürede ne kadar etkileneceğine yönelik net bir bilgim yok. Varsa paylaşırsan sevinirim öğrenmiş oluruz.
Bu 100 kat meselesi normal bir çay yaprağında olması gerekenle çernobil sonrası ölçülen değerler de olabilir tamamen uydurmaca abartılı da olabilir. Yanlış hatırlamış da olabilirim. Nihayetinde konunun aslı Lipton'un bu çayların satışı konusunda yalnız olmadığı Çaykurun da bu sıkıntılı çayları sattığı gerçeği idi
Şu yazıda :
http://daricahalk-der.blogcu.com/cernobil-sonrasi-radyoaktif-caylar-ve-gunumuze-etkileri/12294026
Şöyle yazıyor :
16 Aralık 1986’da çaykur genel müdürlüğü çay paketleme tesisleri’nde ölçümler yaptı. Not: harmanlanan çaylar, 15 çuval 1985 ürünü, artı 10 çuval 1986 ürününden oluşuyordu. harmanlanan çayın ortalaması 30-35 mikro röntgen’di. kazadan sonraki 8 ay boyunca Türk çayı denetlenmemişti. Sonra 1986 Aralığında, TAEK çayın 89.000 bqkg’a kadar radyasyon içerdiğini resmen itiraf etti.
Etkileri için karadenizde yaşanan kanser nedenli ölümler ispata yeter de artar, diğer ülke coğrafyasına dağılan çayların hayatımıza ne kadar etki ettiği yada etmesi gerektiğini de tam olarak bilmiyorum.
Başka bir kaynakta :
Hopa'da 2005 yılında, Türk Tabibler Birliği tarafından 1939 ev, 7831 kişiye ulaşılarak yapılan araştırma sonucu her iki kişiden birinin kanserden öldüğü ortaya çıktı. % 48'e ulaşan kanser ölüm oranı dolmaz denilen mezarlıkları doldurdu.
Nihayetinde işin ciddiyetiyle davranmamışlar. İmha edilmesi gereken on binlerce ton çay ama harmanlanarak ama eski tarih basıp piyasaya sürülerek ama bir şekilde satılmış işte. Gömülen kısmı ise profesyonelce havuzlar oluşturarak önlemler alarak değil bildiğin toprağa direk gömmüşler, bütün çevresine zarar vermeye devam etmiş.
Ayrıca Aral seneler sonra itiraf etmiş: Bakan Aral, 1992'de özel bir söyleşi sırasında şöyle dedi: “Hükümet gerçekten de Çernobil’in Türkiye üzerindeki etkileri konusundaki gerçekleri ve rakamları gizlemiştir.”
Bu 100 kat meselesi normal bir çay yaprağında olması gerekenle çernobil sonrası ölçülen değerler de olabilir tamamen uydurmaca abartılı da olabilir. Yanlış hatırlamış da olabilirim. Nihayetinde konunun aslı Lipton'un bu çayların satışı konusunda yalnız olmadığı Çaykurun da bu sıkıntılı çayları sattığı gerçeği idi
Şu yazıda :
http://daricahalk-der.blogcu.com/cernobil-sonrasi-radyoaktif-caylar-ve-gunumuze-etkileri/12294026
Şöyle yazıyor :
16 Aralık 1986’da çaykur genel müdürlüğü çay paketleme tesisleri’nde ölçümler yaptı. Not: harmanlanan çaylar, 15 çuval 1985 ürünü, artı 10 çuval 1986 ürününden oluşuyordu. harmanlanan çayın ortalaması 30-35 mikro röntgen’di. kazadan sonraki 8 ay boyunca Türk çayı denetlenmemişti. Sonra 1986 Aralığında, TAEK çayın 89.000 bqkg’a kadar radyasyon içerdiğini resmen itiraf etti.
Etkileri için karadenizde yaşanan kanser nedenli ölümler ispata yeter de artar, diğer ülke coğrafyasına dağılan çayların hayatımıza ne kadar etki ettiği yada etmesi gerektiğini de tam olarak bilmiyorum.
Başka bir kaynakta :
Hopa'da 2005 yılında, Türk Tabibler Birliği tarafından 1939 ev, 7831 kişiye ulaşılarak yapılan araştırma sonucu her iki kişiden birinin kanserden öldüğü ortaya çıktı. % 48'e ulaşan kanser ölüm oranı dolmaz denilen mezarlıkları doldurdu.
Nihayetinde işin ciddiyetiyle davranmamışlar. İmha edilmesi gereken on binlerce ton çay ama harmanlanarak ama eski tarih basıp piyasaya sürülerek ama bir şekilde satılmış işte. Gömülen kısmı ise profesyonelce havuzlar oluşturarak önlemler alarak değil bildiğin toprağa direk gömmüşler, bütün çevresine zarar vermeye devam etmiş.
Ayrıca Aral seneler sonra itiraf etmiş: Bakan Aral, 1992'de özel bir söyleşi sırasında şöyle dedi: “Hükümet gerçekten de Çernobil’in Türkiye üzerindeki etkileri konusundaki gerçekleri ve rakamları gizlemiştir.”
Kazım Koyuncu örneği .