Facebook’ta dolaşırken, çok güvendiğim bir hocamın paylaştığı (kendi yazmamış) bir yazıyı gördüm. Kendisi, vucut geliştirme üzerine kitapları olan milli bir sporcudur. Tanışıklığımız uzun yıllar önceye dayanıyor. Bende bir aralar bu işlerle uğraşıyordum. Yazıyı, hem arşivlemek ve hem de sizlerle paylaşmak istedim.
ilginc-zayiflama-yazisi
Not: Üslub için kusura bakmayınız.
Merhaba. Bakın alt kat komşum olan 87 yaşındaki Ayşe teyzeye anlatır gibi anlatmak istiyorum bu sefer. Zira normal bir şekilde anlatınca anlamıyorsunuz arkadaşlar, niye anlamıyorsunuz ben de onu anlamıyorum. Ayşe teyzeye anlatır gibi anlatıyorum anlamıyorsunuz, Ahmet amcaya anlatır gibi gibi anlatıyorum yine anlamıyorsunuz. IQ 23’e anlatır gibi anlattım onu bile anlamadınız daha ne yapayım ben. Bu sefer de Fatma teyzeye anlatır gibi anlatmayı deneyeceğim bakalım neler olacak.
Öncelikle; “yaktığın kaloriden daha az alırsan otomatik olarak kilo verirsin, kasmana gerek yok” diyen arkadaşlar, sözüm size: biraz zor kilo verirsiniz o şekilde. bırakın bu köhnemiş dandik düşünceleri, kolaya kaçmayın tembel tenekeler. kalori saymak siz tembellerin işi değil. öyle olsa hepimiz alırdık günlük 1500 kaloriyi zayıflardık. bazal metabolizma harıl harıl çalışıyor nasıl olsa, öyle değil mi? öyle değil işte. zira önemli olan kilo vermek değil; önemli olan yağ yakmak. bakın siz az kalori alınca neler oluyor kısaca anlatayım size: vücut önce aldığınız her karbonhidratla birlikte depoladığı suyu (1 gram karbonhidrat 3 gram su depolar) bi güzel atıyor vücuttan. ki bizim “ödem atmak” dediğimiz şey bu. siz tartıya çıkıp da “ooo 1 haftada 2 kilo verdim” deyip seviniyorsunuz ya, bu hep vücuttan atılan su oluyor. halbuki o gebeş göbeğiniz tüm ihtişamıyla varlığını muhafaza ediyor. neden? az önce dedim ya Ayse teyze su attınız işte, ondan tartıda hafif çıktınız. vücudun üçte ikisi su nasıl olsa, at at bitmiyor. oysa efendi gibi 2 kilo yağ yaksan bel çevresinde bir incelme, etinde bir sıkılaşma olur ama yok. çünkü yağ yakmadın; su attın. sonra sen böyle düşük kaloriyle beslenmeye devam edince ne oluyor peki? vücut diyor ki dışarıda bi olaylar oluyor, ben şu yağları bi korumaya çekeyim de bu arkadaşın iç organlarına zarar gelmesin, hormonların üretimi durmasın, hücre yapısı bozulmasın, iyi kolesterolü düşmesin, bağışıklık sistemi çökmesin de ölmesin bu kurbanlık yanlışlıkla. neden peki? çünkü tüm bu faaliyetlerin devamlılığı o yağlarla oluyor, çünkü sen kilo verecem diye yağı kestin tuzu kestin proteini kestin her şeyi kestin. bu vücut nasıl ayakta kalacak arkadasım nasıl yaşayacak? olm hücrelerin yarısı yağlardan oluşuyor . östrojeni testosteronu hep o yağlar sayesinde artan iyi kolesterol sayesinde üretiliyor . hiç düşünme bunları, onu da ben düşüneyim. neyse, ne oldu peki bu durumda? şu oldu: vücut enerjisiz kaldı, enerji arayışına girdi. çünkü senin aldığın kaloriler ancak hayati fonksiyonların devamlılığı için kullanılıyor, o da yarım yamalak. bazal metabolizma hızı düşürülerek idareli kullanılıyor ama yetmiyor. peki gerekli olan enerjiyi nerden bulacak bu vücut? şuradan bulacak: sen vücuda adam gibi yağını proteinini verseydin, efendi gibi sebze tüketseydin, vücut senin o göbeğindeki yağları kullanıp sana şahane bir enerji sunacaktı. yani yemek yedikçe yağ yakacaktın, yemek yedikçe glukogan salgılayacaktın leptin salgılayacaktın yağ yakacaktın. yani kılını bile kımıldatmadan yağ yakabilecektin arkadaşım. vücut ihtiyacı olan tüm o enerjiyi deri altındaki yağlarından karşılayacaktı. zira göbeğin göbek değil adeta hidroelektrik santrali . öyle devasa bir enerji üretme potansiyeli var ama sen o yolu seçmeyince ne oldu peki? şu oldu: vücut en kolay şekilde enerjiye çevireceği maddeye koştu; yani proteinlere. yani kaslarına. sen kendini aç bırakınca vücut evvela dokularda ve karaciğerde bulunan 500 gramlık karbonhidrat yapılı şekeri yakıp beraberinde su attı; sonra yeterli besini vermediğin için 30 kiloluk devasa enerji kaynağı olan yağları korumaya çekti ve gitti proteinleri glukoza çevirdi. en basiti buydu çünkü. çünkü vücut kolaycıdır, tembeldir. aynı senin gibi. kendisine kolay gelen neyse ona yönelir. onu eğitmek sizin göreviniz ama sizde nerde onu anlayacak kapasite. neyse. bu sefer ne oldu peki? proteini glukoza çevirince kas kaybettiniz. glukoz kan şekerini yükseltince insülin salgıladınız. insülin salgılayınca yağ yakımını durdurup yağ depolamaya başladınız. yani hem var olan birkaç kiloluk dandirik kaslarınızı kaybettiniz hem de kilo vereyim derken tekrar yağ depoladınız. yaptığınızı beğendiniz mi? zaten kurbanlık koyun gibi geziyordunuz , iyice sağlıksız ve şekilsiz bi tip oldunuz çıktınız.
peki hocam çözüm ne? çözüm şu: yemek yiyin arkadaşım . yemek yemekten korkmayın ama gidip de hamburger yemeyin, gidip de kola içmeyin, gidip de cips yemeyin, çikolata kemirmeyin; et yiyin, sebze yiyin, peynir yiyin, kuruyemiş yiyin. doyana kadar yiyin. lifli gıdalar yiyin. zeytinyağı ve tereyağı kullanın. bu yağlarla sizin poponuzdaki göbeğinizdeki yağlar aynı yağlar değil, bunları kullanmaktan korkmayın. onların olayı sadece isim benzerliği. bunları yiyin. bakın size ne kadar yiyeceğinizi söylemiyorum; eğer ayı gibi bir oturuşta 3 kilo et gömmeyecekseniz bunları yemekle kilo almazsınız. size kilo aldıran şeyler tükettiğiniz an insülin salgılatan basit karbonhidratlardır. insülin dediğiniz hormon 1 numaralı depolayıcı hormondur. siz kan şekerinizi yükselttiğiniz an insülin sahne alır ve kandaki şekeri hücrelere sokar, ama siz kıtlıktan çıkmış gibi yemeye devam ederseniz kalan şekeri karaciğere gönderip yağ sentezi yapar dombili olursunuz. kanda insülin varsa yağ yakma sürecini başlatan glukagon hormonu olmaz, dombili olursunuz. leptin olmaz, dombili olursunuz. growth hormon olmaz, dombili olursunuz. her şekilde dombili olursunuz yani. o yüzden insülin salgılatan bir şey gördüğünüzde kutsal su görmüş iblis gibi kaçın o ortamdan. beslenme yoluyla ancak bu şekilde kilo verebilirsiniz, kalori açığı falan hikaye, istersen 1000 kalori açık bırakın, kalan kaloriyi sağlıksız yerlerden alırsanız insülin nedeniyle yağ yakamazsınız. sağlıklı yerden alırsanız bu sefer de yeterli kalori almadığınız için vücut hayati fonksiyonların devamlılığını sağlamak adına metabolizma hızını düşürür, yağ yakımını durdurur yine yağ yakarak kilo veremezsiniz. kalori açığı verecem diye yanlış yanlış hareketler yapmayın o yüzden. alemin tek kurnazı siz misiniz arkadaşım biz bilmiyor muyuz baklava börek gömmeyi. lap lap yediğiniz poğaçalar yüzünden su böreğini dönmüş beyninizle bu tip mini çakallıklar yapmanıza gerek yok. bırak şimdi o tavuk döneri ve yazının devamını oku.
buraya kadar olan kısım kalori açığı bırakma heveslisi tayfaya gelsin.
gelelim kilo verecem diye bi yanı yanmış tavşan gibi saatlerce koşan arkadaşlara. lan oğlum mal mısınız siz? bakın bunu ciddi soruyorum; mal mısınız? ya arkadaş biz her zaman ne diyoruz? kilo vermek demek yağ yakmak demektir. şimdi iki elinizi göbeğinize götürün ve bi avuçlayın orayı. ne var orada? yağ var. oğlum onu yakacaksınız ya, bunu anlamayacak ne var arkadaşım ya, yağ yakacaksınız yağ. protein değil şeker değil yağ yakacaksınız. bu yağı nasıl yakacaksınız peki? mal gibi 10 saat koşarak değil. evet yanlış duymadınız; koşarak yağ yakılmaz. yani düşündüğünüz anlamda yağ yakamazsınız. şimdi nedenlerine geliyorum:
arkadaşlar bakın her insanın bir maksimum oksijen alım düzeyi vardır, yani antrenman esnasında tükettiğiniz maksimum oksijen sınırı. biz buna vo2 max. diyoruz. misal siz mal gibi 14 km/h ile 2 saat koştuğunuzda ne oluyor biliyor musunuz? vücut yağ yakmıyor. çok garip değil mi? değil. siz mal gibi kan ter içinde koştuğunuzda vo2 max sınırını, yani oksijen alım sınırınızı geçmiş oluyorsunuz, bu dokulara yeterli miktarda oksijen gitmediği anlamına geliyor. hani soluk soluğa kalıyorsunuz ya, hani arkadan nefes almaya başlıyorsunuz ya. bunun nedeni hep bu işte: oksijen alım sınırını geçmeniz. öyle olunca ne oluyor peki? şu oluyor: vücut oksijensiz solunuma geçiyor. oksijensiz solunumda ne olur peki biliyor musunuz? vücut yağ yakmıyor, yağ yerine şeker yakmaya başlıyor. tabi yağda yakılıyor hiç yakılmıyor değil, ama olimpiyatlarda yarışmayacaksan kendini paralama vücuttaki hazır şekeri yakmaya calışma… oksijensiz solunumun da böyle bir olayı var işte. peki sonra ne oluyor? şu oluyor: vücut strese giriyor. vücut strese girdiğinde ne oluyor peki (bakın hala Ayse teyzeye anlatır gibi anlatıyorum) vücut strese girdiğinde şu oluyor: böbreküstü bezlerinden kortizol dediğimiz bir hormon salgılıyor. bu hormon normalde vücut sisteminin efendi gibi çalışmasını sağlayan, misal sabahları kana ufak ufak salgılanarak güne başlamamıza yardımcı olan bir hormonken spor esnasında salgılandığında kana aminoasit salınımı yapan ve bu yolla kas kaybı yaşanmasına neden olan ve proteinin glukoza çevrimi nedeniyle kan şekerini yükseltip insülin salınımı yaşatan ve yağ yakımını durdurup yağ sentezini başlatan çok dandirik bir hormona dönüşüyor. bu ne demek oluyor peki? şu demek oluyor: bisey varmış gibi 2 saat koşmayın. böyle uzun uzun koştuğunuzda yağ yakmıyorsunuz, bilakis kas kaybedip kilo alıyorsunuz. zira ne dedik? insülin, depolayıcı hormondur . kanda insülin varsa şeker de var demektir. şeker varsa vücut onu depolama işine girer. bu depolama dediğimiz şey de bildiğiniz yağ sentezi işte. sizi şişko yapan süreç.
neyse…
hiç mi koşmayalım peki? hiç koşmayın, oturup baklava börek gömün arkadasım . tabii koşacaksınız -ki asıl yağ yakma programı ağırlık çalışarak olur fakat bu yazımda o konuya girmiyorum- ama insan gibi koşacaksın, efendi gibi koşacaksın. taze insan görmüş zombi gibi koşmayacaksın. ne yapacaksın peki? şunu yapacaksın: vo2 max. sınırını geçmeden koşacaksın. şimdi normalde gidip bu sınırınızın ne olduğunu öğrenmek için test yaptırın (cooper testi) diyecem ama siz ona da üşenirsiniz , o yüzden söylemiyorum. daha pratik bir yol sunacam şimdi size: hiit yapacaksınız. koşarak ancak bu şekilde yağ yakabilirsiniz. zira bu yolla nabzınız sürekli yüksek olmayacağı için oksijen alım sınırını geçemeyecek, haliyle oksijensiz solunuma geçmeyecek, haliyle şeker yakmayacak, haliyle kortizol salgılamayacak, haliyle sürekli yağ yakacaksınız. üstelik bu koşu sadece 35 dakika sürecek. üstelik epoc nedeniyle 48 saat yağ yakmaya devam edeceksiniz. üstelik hiit esnasında kaslarınızı mitokondriyal seviyede etkileyeceğiniz için düşük miktarda da olsa kas uyarımı da yaşayacaksınız. yani tam da siz tembellere göre: 25-35 dakika sürecek, saf yağ yakacaksınız, kas kaybetmeyeceksiniz ve düşük de olsa kas kazanacaksınız. daha ne istiyorsunuz arkadaşlar ? tabii ki hiit nedir nasıl yapılır epoc ne icattır bunları açıklamamı istiyorsunuz. onu da siz öğrenin her şeyi de benden beklemeyin.
buraya kadar olan kısım da yağ yakmak için mal gibi 15 km. koşan arkadaşlara gelsin.
peki ben şişkoyum koşamıyorum, koşarken g.tüm göbeğim bıngıl bıngıl oynuyor koşmaya utanıyorum. ben ne yapayım anasınısatiiiim öleyim mi diyen arkadaşlara gelelim. evet ölün :))) , zira otobüste 3 kişilik yer kaplıyorsunuz başlarım böyle işe. yok lan şaka yapıyorum ölmeyin, size de çözümüm var ama önce o dürümü bi bırakın masaya, ayıp artık basacam gırtlağınıza o dürümü şimdi.
arkadaşlar yürüyün. bakın çok ciddi söylüyorum yürüyün. çıkın dışarı her gün 5 km 10 km allah ne verdiyse yürüyün. yürüdüğünüz zaman ne oluy… lan bırak şu lahmacunu laf anlatıyoruz burada!! neyse. bakın yürüdüğünüzde oksijen alım sınırınızı geçmeden, %50/60 seviyesinde oksijen tüketimi yaşadığınız için, ki bunu belirleyen ana unsur nabızdır. nabzınız çok fazla yükselmediği için anaerobik solunuma geçmez, sürekli aerobik solunumda kalır, vücudunuz sürekli yağ yakma sürecinde olur ve yağ yakarak kilo verirsiniz. bu kadar basit. bununla ilgili çok fazla detaya girmeye gerek duymuyorum. bu paragraf zaten 90+ kiloluk dombililer için geçerli. şimdi ekstra bilgi verip su böreğine dönmüş beyinlerini bulandırmayayım. çözüm bu: yürüyüş. yürüyün arkadasım. eşek gibi yürüyün. yürüyebildiğiniz kadar yürüyün. sınırsızca hudutsuzca yürüyün. yarın yokmuş gibi yürüyün. bu kadar.
Gelelim direnç egzersizlerine, ağırlık çalışmak gibi, hani aman çok kaslanmayim dediğiniz vücut geliştirme yapmak gibi… Bayanlar kas öyle hemen olmuyor, haftada 3 gün, gün aşırı 30-40 dakika yapın bu işi, hem sıkılaşır, hem yağ yakımını artırır, hem de kemik erimesini minimuma indirirsiniz, erkekler sizin zaten kaçacak ve yatacak yeriniz yok….
Gördüğünüz gibi, yağ yakma olayı çok da sizin düşündüğünüz gibi olmuyor, her şeyin bir matematiği var. o nedenle “ya ben spor yapıyorum yemek de yemiyorum neden kilo veremiyorum ki” diye ağlamayın boşuna. bi iş yapıyorsunuz adam gibi yapın, gereksiz hareketler yapıp üzmeyin beni. gerçi siz bunu okurken bile yarım ekmek arası domates peynir gömen tiplersiniz size ne kadar faydası olur bilmiyorum ama ben yazayım yine de. belki bir tane hafif kilolu arkadaş yola gelir de insan gibi beslenmeye karar verir dünya da bir dombiliden kurtulur böylece. güveniyorum size, umudumu yitirmedim henüz.
Yazıyı sözlükten bir Ahmet amca yazmış, bende eklemeler yaptım…
Bol sporlu günler … ☺
Kaynak:
http://www.bcankara.com/kos-recep-insanlar-zayifliyorlar.html