Üzgünüm ama evet haksızsın.
1. Bu görev her öğretmene verilmiyor, isteyen gidip alıyor. 17 yıllık öğretmenliğim boyunca toplasan 5 tane sınavda görev almamışımdır çünkü istemem. Kaldı ki çoğu öğretmen bu sorumluluğu almak istemiyor ama bazen resmen görev almak için zorlanıyoruz! "Parası batsın ya istemiyorum!" diyemiyorsun.
2. Sınav yönetmeliği, kuralı, işleyişi/işlenişi her sınavda ve hatta aynı sınavın tekrarlarında ha bire değişir. O onbinlerce memur emeklisine sor bakalım en son hangi sınava girmişler? Neyi, hangi müfredatı ya da değişikliği takip etmişler? Bundan 12 yıl kadar önce görev aldığım ehliyet sınavında Tapu Dairesi'nde çalışan bir memur kağıdını onun için kodlamamı istemişti hiç unutmam.
3. Bir öğretmen hangi okula giderse gitsin, hangi sınava girerse girsin hiç zorluk yaşamaz. Okur anlar, kağıdı nereden alacağını, nasıl teslim edeceğini, poşeti yırtması mı gerekiyor yoksa kesmesi mi gerekiyor bilir. Neden, çünkü bizim İŞİMİZ BU. Yılda kaç tane sınav yapıyoruz. Kaç kere aynı şeyleri yaşıyoruz.
Aynı deneyimi bir başka memur emeklisine, atıyorum bir vergi memuruna kazandırmak için kaç tane kurs ya da eğitim açılması gerekiyor bir düşün bakalım.
Sonuç olarak; o bahsettiğin memur emeklilerinin HİÇ BİRİSİ o sınav yükünün altından KALKAMAZ.
Son zamanlardaki şu öğretmeni aşağılayıcı ya da küçümseyici tavırlara da bir anlam veremiyorum. Emin ol ki 2 tane bebeyle uğraşamayan ama kendilerine göre muhteşem çocuk yetiştiren ebeveynlerin gönderdiği 30-45 çocuklu sınıflarda haftanın 5 günü boğaz patlattıktan sonra haftasonumuzu yine okullarda geçirmeye çok da hevesli değiliz.
Devlet o "Şefkatli elini" bu karda kışta soğukta dışarda olan, yatırım yapmadığı için selin/soğuğun vurduğu insanlara (Mersin mesela, resmen afet bölgesi - seferberlik ilan edildi) uzatabilir.
Bence sen de bu işler hakkında çok da düşünme. Eğer çok istiyorsan da gel misafirim ol bir gün seni sınava götüreyim. İşleyişini, sorumluluklarını / yükümlülüklerini gör sonra karar verirsin. Amaaaa sınav sonrası kahveler senden! :)