Yardım diyor Henry. Henry bir psikolojik rahatsızlıkta.. İnanılmaz bir şekilde rast gelmiş bu hastalığa.. "Bir gün evinde televizyonunu seyrederken bir şimşek çakmış. O da korku ile cama koşmuş. Bir anda bir gök taşı ona çarpmış." Öyle diyor.. Sonrasında artık 91 cm uzaklıkta yapabiliyormuş her şeyi. Kapı açarken, televizyon seyrederken, işindeyken, sonra işinden ayrılmış, annesi aramış ama evinde her yerde çizimler varmış her nesnenin 91 cm uzaklığına çizmiş aynı nesneyi. Öyle kullanabiliyormuş nesneleri. Nefret ediyormuş bir kez daha şimsek çakmalı, meteor düşmeliymiş.



Kendine gelmeye çalışırken aslında hiç bir şekilde ileriye gidememiş. Yenilmiş. Filmi sonuna kadar seyrederseniz daha iyi anlayacaksınız. İnanılmaz bir atmosfer, kurgu, animasyon ile çekilen bu film gerçekten de inanılmaz değerlere sahip bir film. Bir Fransız yapımı ödüllü bir anime.
Skhizein, kendisine meteor çarpan -astroid değil- bir adamın öyküsünü anlatan Fransız yapımı 13.30
dakikalık ödüllü bir anime. Henry, bu çarpmayla kendisinden tam 91 cm uzakta kalan ve yeni dünyasını
una göre şekillendirmesi gereken yeni bir hayata başlangıç yapar. Telefonu 91 cm uzaktan açması
gerekmektedir, koltuğa 91 cm uzaktan oturması gerekmektedir, hatta daktilosunun tuşlarını 91 cm uzaktan basması gerekmektedir… önce kendisinden uzaklaşan Henry, tüm bu zorunluluklarla toplumdan da uzaklaşmaya başlar. Çözüm için en iyi yol meteoru takip etmektir, o da meteorun peşine düşer ve normale döneyim derken bu sefer yerden 75 cm aşağıya kayar ve tüm normal uzamın dışına düşerek iyice görünmez olduğuna inanmaya başlar. Dışarından aslında normal görünmektedir ama Henry bunu fark edemez, tek bildiği insanların onu görmediğidir ve iyice karanlıkta kalır. İstediği tek şey, “Burada” olduğunun bilinmesidir.
Buradayım, burada, buradayım…Henry oradadır. Karanlığın içinde, silikleşmiş, küçülmüş, sessizleşmiş, insanlardan uzaklaşmış. Ona baktığımızda tek düşündüğümüz onun şizofren olduğudur. Çünkü gerçekte/normalde teleskoptan bakarken (Burası çizim hatası değilse ki olmadığını düşünüyorum) doğru noktada dururken, onun 91 cm uzakta olduğuna inandığını görürüz.

Kendinden 91 cm uzağa düşmek, soyut olanı somutlamak, eşyayla arana mesafe koymak, tam 91 cm, insanlar seni normal görürken onlar tarafından görülmediğini düşünmek, bu görülmezlik/hiçlik olgusunu aşmaya çalışırken iyice sevdiklerinden ve tanıdıklarından uzaklaşmak, kendini karanlığa hapsetmek ve oradan çığlık atmak, ama tereddürlü bir çığlık, kendinden emin değil, fazla da gürültülü değil, silik bir çığlık, sesleniş aslında:

Buradayım, burada, buradayım…


İlk başlarda Henry’nin ruhu ile bedeni arasında bir ayrılık yaşadığını düşünüyor insan. Beden orada ama ruh ona uzaktan bakıyor ve o da kendisini bedene göre değil, ruha göre ayarlamak zorunda hissediyor. Zaten, Skhizien, Greekçede “split” (bölünme, kırılma, parçalanma) ya da “cleave.” (ikiye ayrılmak) anlamına geliyor ve “schizophrenia” kelimesinin ilk yarısını oluştuyor, diğer yarı ise, “phren,” yani spirit (ruh)Henry şizofren ya da değil, ki obsesyonları da var, çok titiz ve düzenli, çizgisel doğrulara takıntılı, kalabalık bir iş ortamında tekdüze bir hayatın, klasikleşmiş sessiz kalabalığın içinde kendisinden uzakta kalarak, normal bildiğimiz gerçekliğin dışına düşmüş bir karakter ve bu kadar kısa bir animede de ortaya bir karakter konması da bu animenin farklı olduğunu gösteren başka bir özellik. Başına gelenin de 100 kişiden birinin başına geliyor olması, normal olmayanın normalleştirilmesi olarak karşımıza çıkıyor. Henry ol
arak uyanabiliriz bir gün, ya da günden güne Henry’leşiyoruz ve bunun farkına varamıyoruz ya da farkındaymış gibi yapıyoruz. Çırpındıkça daha derine ve karanlığa, sessizliğe ve yok oluşa daha da yaklaşmamız mümkün, Henry’leşmek zorunda kalmak var sonunda, Henry’leşmeyip Henry’ye tuhaf/deli/değişik tanımlamaları ile bakmak da…

Sahi, neden 91 cm?


Kaynak : http://www.sosyofikir.com/2012/05/kendinden-91-cm-uzaklkta-yasamak.html