Çünkü "okumayı" sevmiyoruz. Gözümüzü ileriye değil, ayak parmak uçlarımıza odaklıyoruz. Pantolonumuzun paçasında çamur var, ama biz halen montumuz kirlenmesin diye uğraşıyoruz. Başarının yolunda bilmek, bilgi edinmek vardır. Başarıya ulaşabilmek için göğsümüzü bilgiye yapıştırmamız, sürünmemiz gerekir. Ama biz; sırtımızı dayayacak bir mermer arıyoruz. Elimizdekiyle yetinmiyor, elimizdekini ilerletebilecek için enerji toplamıyoruz.

İnsan doğası taklit etmekten geçer. Şu an hastanede yatan babaannem alzheimer hastası. Hiçbirşeyi hatırlamıyor. Biz su içince, susadığını söylüyor. Biz tuvaletten çıkınca, tuvalete girmek istiyor. Konuşurken bizim kullandığımız kelimeleri aralara serpiştirerek, anlamlarını bilmediği cümleler kuruyor. Yani doğası gereği gördüklerini taklit ediyor. Ama biz, taklit etmeyi de bir suç olarak kabul ediyoruz. Çünkü taklit etmenin rekabete ters olduğuna inanıyoruz. Ama bence, bu oldukça yanlış bir inanç. Eğer bugün benimsediğiniz, ortaya attığınız bir fikri 10 yıl sonra da aynı şekilde benimsiyorsanız; ortada çok büyük bir sorun vardır. 10 yılda kendinizi hiç geliştiremediğinizi, bir arpa boyu dahi yol kaydedemediğinizi gösterir. Yaşadıkça, okudukça, tanıdıkça, gördükçe kendimizi geliştirmemiz; istemimiz dışında gerçekleşen bir beyin refleksidir. İnsanın kendisini geliştirmesi, gördüğünün üzerine bildiğini katması, üzerine bir de bunu pazarlaması gerekir. Bu mekanizmaların herhangi bir tanesinde hata olması ise sistemin tamamen çökmesine sebep olur. Biz, asıl hatayı bu mekanizmada yapıyoruz; taklit etmekte değil.


"Türkiye'de imkânsız" konusuna gelecek olursak da, biz artık Türkiye'de yaşamıyor. Hiçkimse artık kendi ülkesinde yaşamıyor. İnternetin evlere girmeye başladığı günde itibariyle Dünya'daki ülke sınırları çoktan kalktı. Önemli olan kapıları aralayabilmek. Halen daha bir hata komutunun hangi sebeple ortaya çıktığını Google'da aratırken "Sadece Türkçe sayfaları göster" seçeneğini seçiyorsak veya girdiğimiz bir internet sitesindeki anlatımların İngilizce ya da Almanca olduğunu farkettiğimizde mouse hemen geri tuşuna geliyorsa, imkânsızlığı orada, kendi kendimize başlatıyoruz demektir.

Elon Musk'un, Mark Zuckerberg'in, Steve Jobs'ın tek bir hayali yoktu. Dünya'da yaşayan, yaşamış olan ve yaşayacak olan herkesin de farklı hayalleri olmadı. "İnsanlar cebine bir cihaz koysun, bu cihazda da yüzlerce dakikalık müzik olsun" diyerek iPod'u ortaya çıkartan Steve Jobs, bunu ilk hayal eden kişi değildi. Bunun için ilk adım atan kişiydi. Elon Musk PayPal'ı sattığında Miami'de dubleks bir ev, spor bir araba alarak bir mankenle evlenip, Ali Ağaoğlu gibi ortalarda gezebilirdi. Ama o, kendi yaptığı arabayı uzaya gönderebilmek için tüm parasını harcamayı seçti ve bir adım attı.

Bir insanın başarı elde edebilmesi için sahip olması gereken şey paradır. Çünkü para; bilinmeyenin öğrenilmesi, yapılamayanın yapılabilmesi için gerekli en kestirme yoldur.
Para için sahip olması gereken şey cesarettir.
Cesaret için sahip olması gereken şey bilgidir.
Bilgi için sahip olması gereken şey sabırdır.
Sabır için sahip olması gereken şey inançtır.
İnanç için sahip olması gereken şey plandır.

Doğru bir plan, tünelin ucunda tren olup olmadığını her zaman gösterir. Plan sahibi olunması halinde inanç, sabır, bilgi, cesaret ve para beraberinde geleceği için, başarı da kaçınılmaz bir varış noktası olacaktır.


Hastane bekleme salonundan yazdığım için yazım hataları, anlatım bozuklukları ve yazı genelinde bir tutarsızlık olabilir, kusura bakmayın.