birisi yorumlarda diyorki benzinle getiriliyor marketlere falan filan veya arabalar yokmuş dilenciler varmışş
o dilencilerden bazılarının senden fazla serveti de olanıda var.


flashoyun kardeşim yazının tamamını anlamak istedim ancak öncelikle düzeltmem gerekiyordu. Bu kadar bozuk bir yazıyı anlamak için düzeltmeye boşa vakit harcamamam gerektiğini düşündüm ama dilenci kelimesini görünce herhalde benden bahsediyorsun dedim. Ama baktım ki biri ben olmak üzere iki farklı kişinin yazılarını birbirine karıştırmışsın.

Eh bu kadar hatalı bir tablo içerisinde doğruları cımbızla çekip polemiğe girmeye gerek yok. Ancak yanlış anlaşıldığım için bende de problem olacağından yola çıkarak şunu söylemek istiyorum:

Evet, dilencilerin çoğunun benden daha çok parası olduğunu biliyorum. Ancak dilencilerin çokluğu bize sosyo ekonomik tablo ve toplum yapısıyla alakalı önemli ipuçları verir. Zira dilencilerin bir kısmı gerçekten kazandıklarını bildiklerinden dolayı dilenirken bazıları seçeneksizlikten dilenir. Evet, genele bakınca daha çok kazanırlar. Ancak ipuçlarını çıkarmaya çalışırsak;

1- dilenciliğin artması, sosyal devletin işlevlerinin azaldığının bir göstergesidir.
2- dilencilerin çoğalması iş imkanlarının azalmasının bir göstergesidir.
3- dilenciliğin artması ekonominin bozulduğunun bir göstergesidir.
4- (dilencilik anayasal suç olmasından mütevellit) dilenciliğin artması suç oranının artmasının da bir göstergesidir.

Dolayısıyla ilgilendiğim nokta dilencilerin ne kadar kazandığı değil, kimin para verip kimin vermediği de değil. Son derece lüks mekanlarda takılıp, onların harcamalarını sürekli gözünüze sokarsanız evet çok zengin bir ülkeyiz. Ancak bir ülkenin zengin olup olmadığını buradan anlayamazsınız. Mümkünatı yok. Böyle yaparsanız sadece kendinizi kandırırsınız.

Şimdi bu durum nasıl okunmalı?

Bir yerde çok zenginlerin varlığını biliyorsanız, aynı zamanda çok fakirlerin de varlığını biliyorsanız ve arasını bilmiyorsanız lüks otomobiller, lüks harcama yapan insanlar sizi yanıltmasın. O ülke dünyanın en kötü ekonomisine sahip bir ülkedir çünkü orta sınıf yoktur. Ancak bu bahsettiğiniz kriterler neredeyse her insan için doğusal bir ivmeyle gidiyorsa, o zaman ekonomi rayında demektir.

Amme hizmeti amacıyla uzun yazdığımdan kusuruma bakmayın, amacımız bilgi ve fikir paylaşımıdır. Kimseyi "benim dediğim doğru" diye ikna etmek istemem ancak kişisel birikimlerimi paylaşarak insanların istifade etmesini amaç edinmek istiyorum.

Ekonomide üç temel dağılım vardır. Piramit, ters piramit ve kum saati modeli (İki piramit karşı karşıya diyebilirsiniz.)

Piramit modelini fakir bir ülkede görebilirsiniz. Burada farkir çok, zengin azdır. (Verdiğiniz linkteki Somali, etiyopya, kenya gibi ülkeler) https://buzzkenya.com/richest-people-kenya/ bu linkte de görebileceğiniz gibi mynet bağlantısını verdiğiniz Kenya'da da zenginler var. En zengin 10 kişisi de bu linkte.

Ters piramiti refah bir ülkede görebilirsiniz. Zengin çoktur ancak fakirliğe doğru gidildikçe insan sayısı azalır (İsviçre, Norveç, İsveç gibi ülkeler)

İki piramit karşı karşıya veya kum saati modeli: Ekonomik dağılımın dengesiz olduğu ülkelerde görülür. Burada zengin çok zengin, fakir çok fakir olurken orta sınıf daha az bir sayıya tekabül eder. Gelişmekte olan ülkelerde ve yolsuzluğun yüksek olduğu ülkelerde görülür (Mısır, Bangladeş, Fas, Azerbaycan bunlara örnektir.) Türkiye'yi bunlardan hangisine yerleştirmek istediğinize siz karar verin.

Velhasılı kelam maksadıma geleyim: Ben dilenciler ve sokakta yatan çocukların çokluğundan bahsederken, lükse karşılık olarak bunu kullandım. Ekonominin tıkırında olduğunu savunan arkadaşlar sürekli olarak lüksün yoğun olduğundan dem vuruyorlar. "bu da var" demek istedim. En büyük hatanın bir şeye bakarken diğerine gözümüzü kapatmaktan geçtiğini düşünüyorum.