Sesime gel; Duvarları imgelerinle süslenmiş bir şiirden yazıyorum bu satırları sana Gözlerinden bir tutam mavi çaldığım için atıldım ben bu şiire Bakışlarım gözlerine prangalı, saçların kelepçe misali bileklerimde… Sensizliğe hüküm giymiş bir suçlu suretim, Sürgün yediğim şiirlerde Sana seni yazarak aşıyorum korkularımı, Söyle, hangi ceza yokluğunun eline su dökebilir? Ve hangi işkence acıtabilir sensizlik kadar? Düşün sensiz aldığım bir nefes bin kırbaç sırtımda, Dört duvar arasında tek ses ben, Korkmuyorum karanlıktan ama ışık yoksa gözlerini göremem! Söyle hangi mahkum, celladına aşık olur? Boğazımda idam düğümü, sorsan son dileği; Yağ derim; makberime yağ! Dön kefenim, dön kabrimin siftah yağmuru! Beraat sen, özgürlük sen Aşkta kanun yok, adalet yok! Affıma ferman gel, Af çıkmıyor suçuma! Rastgele atıldım dünya toprağına ben küçücük bir tohum Yalnızlığa kök saldım Her gidişinde bir bitiş, Gel kurudu gönül selim! Bak ömrümü adadığım; “Benden sonra…” diye başladığın cümleler devrik. Bende “senden sonrası” diye bir şey yok. Ya varsın, ya ben yarım; ya sen bir yar’sın, ya ölürüm yarın!
Bundan 8 ay kadar önce ve ondan öncesinde yazıyorum kendimce bir şeyler. Çok da güzel ortam kurmuştuk. Fakat bazı olaylar yüzünden soğuttular yazmaktan. En son 6 ay önce yazmıştım sanırım. Tam hatırlamıyorum. Bunu da en az 1 sene önce yazmıştık Betül diye bir arkadaşla. Hoş şu an kendisi ile konuşmuyoruz bile. Tövbe ettim artık yazmamaya. Bunlarda yorumlanan şiirlerden kalanlar işte. :) Dinlemek isterseniz birkaç tane de burada var.