Sevdiği işi yapan kişi, okuyamamanın pişmanlığı sadece kendisini geliştirmediği için yapar.
Bir çok insan okumayı meslek, gelecek, hedef olarak görüyor. Bilakis okumak; aslında öğrenmenin temelidir. Öğrenmek ise dünyaya iyi bir şeyler bırakabilmenin, insanlığa güzel şeyler bırakabilmenin, en faydalı etkisidir.
Örneğin; ben eğitimimi para ve gelecek kaygısı için değil, Vatanıma, milletime, kendime ve gelecek nesle nasıl faydalı olabilirim? sorunun cevabı için sorumluluk bilirim.
Eğer ki öğrenmeyi birinci hedef olarak, para karşılığı yarar sağlayacak bir unsur olarak seçmiş isen ön planda hep kendi çıkarların olur.
Oysa insan öldüğü ve gittiği zaman hiç bir çıkarı kalmaz? Peki bu dünyaya ne bıraktı ne için bıraktı? soruları kalır.
Ben okumamayı her zaman kendimi geliştiremediğim ve insanlara faydalı olamadığım yönünde değerlendiririm.
Bu yüzden kendimi hep geri hizmet olarak değerlendiriyorum.
Hatta bu konuda öz eleştiri yapayım:
Bizler sadece asıl hedefleri olan insanlara zaman kazandırmak için çalışıyoruz. Bizler onların kimi zaman kapitalist bir kölesi, kimi zaman seviyesiz ve eğitimsiz ayak bağıyız.
Onlar bizim beden gücümüzü kullanıyor, hakaret ediyor, aşağılıyor hatta değersiz varlık olduğunu anımsattırıyor.
Evdeyken bakkala bile gitmeye üşendiğiniz şeyin kat ve kat fazlasını size sorgulatmadan para karşılığı yaptırıyorlar.
Geri hizmet işte. Vasıfsızsan beynini kullanamıyorsan, üretmiyorsan geri hizmettesin işte.
Demem o ki okumayı sadece kendimi donatmak, güncelleştirmek, çevreme ve insanlara karşı katkı sağlayabilmek için okurum.