Bence;
İnandığımız şeyler elbette bizim gerçeklerimiz olurlar. Burada önemli olan neyin bizim için gerçek olduğu değildir. Gerçeklerimizin bizi kim yaptığı ve nereye götüreceğidir. Buradaki gerçeklik de mutlak gerçeklik değildir. Bu dünyada bizim için oluşmasını istediğimiz şartlardır. Ve insan inandığı şeyleri gerçekleştirebilme gücü/kapasitesiyle yaratılmıştır. Şu lafı duymuşsundur belki "inandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanırsın". İnandığın şey de senin gerçeğindir. Ancak mutlak gerçek değildir.
Maddeci yada maneviyatçı olabilirsin, neye inanıyorsan yaşadığın da bu yönde olur. Bir mucize olmadığı sürece inandığının dışında bir şey yaşamazsın. Bir şeye inanmıyorsan yapamazsın, çünkü denemezsin bile. Denesen bile inançsızlıktan kaynaklanan ciddiyetsizlik vardır, kalben ve aklen hazır olmadığın bir şeyi deneyimleyemezsin. Ki bazılarının kalbi mühürlenmiştir. (Kur'an ayetlerinde yazdığı üzere). Bunların kalbi yaptıklarının vebalinden ötürü ölüdür ve artık zaten inanamazlar.
Bütün bunlarla birlikte anlayamayacağımız şeyler vardır. Sonsuzluk gibi, zamandan ve mekandan münezzeh olmak gibi, doğmamış doğurmamış ve ölmeyecek olmak gibi... Konuşuruz, genel manada biliriz ama özünü anlayamayız. Bizi aklen çıkmaza yönlendiren şey budur. Bildiğimiz ama anlayamadığımız noktalarda aklımız senaryolar üretir. Bir şekilde anlamaya çalışır. Ama bunları anlayabilmemiz bu aklımızla mümkün değildir. Mesela senin vurgu yaptığın paralel evrenler kurgusu gibi. Herşeyin tamamen farklı olduğu ve aynı anda devam eden bir çok dünyalar fikri. Bunu herhangi bir yolla teyid etme veya anlama imkanımız zaten yok. Zamanın akış çizgisini, ne hızla aktığını, nasıl aktığını vs bunları bilme imkanımız yoktur. Ancak biliyoruz ki Allah(c.c.) tüm bunlardan münezzehtir.
Burada devreye "İman" giriyor. Yani anlamadığın bir şeye inanmak. Önemli nokta şurası; bilmediğin değil, bildiğin ama anlayamadığına inanmak. Allah(c.c.)'ı biliyoruz, sıfatlarını biliyoruz. Bize gönderdiği Kur'an-i Kerim'i biliyoruz. Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)'i ve sünnetlerini biliyoruz. Ama hepsini tümüyle anlayamayız. Bu da sınavımız gereği olsa gerek. Allah bize ne kadarını anlama imkanı verirse o kadarını anlayabiliriz. Gerisiyle uğraşmanın bir anlamı yok çünkü anlama ihtimalimiz yok. Yapmamız gereken anlamadan uygulamak, zaten açıkça herşey anlaşılsaydı, cennet ve cehennem de bu dünyada şimdiden görünseydi o halde sınanmanın bir anlamı olmayacaktı.
Neticede;
1 kg tartan el tartısıyla 1 ton patatesi tartmaya kalkarsan ne olur? Ya 1 ton patatese bu 1 kg'dır dersin, ya da tartın kırılır bozulur (yani akıl nurun yanar). Bu yüzden bizim bilmemiz gereken aklımızın sınırlı olduğu, herşey anlama şansımızın olmadığı ve İslam dininin mantık dini olmadığıdır. Müslümanlar arasında da en büyük yanılgılardan biri zannımca şu "İslam mantık dinidir" lafıdır. Öyle değildir. Çünkü İslam dini bizim mantığımızı ziyadesiyle aşar. Aşmak kelimesinin hakkını vererek aşar. Bununla birlikte bulabileceğin tüm cevapları ancak İslam'da bulursun. Öğrenebileceğinin azamisi o yolda karşına çıkar ancak. Diğer yollar ise insanı hüsrana, bunalıma, zulme götürür. Sonu kötüdür. Allah(c.c.) doğru yoldan ayırmasın.
İnandığımız şeyler elbette bizim gerçeklerimiz olurlar. Burada önemli olan neyin bizim için gerçek olduğu değildir. Gerçeklerimizin bizi kim yaptığı ve nereye götüreceğidir. Buradaki gerçeklik de mutlak gerçeklik değildir. Bu dünyada bizim için oluşmasını istediğimiz şartlardır. Ve insan inandığı şeyleri gerçekleştirebilme gücü/kapasitesiyle yaratılmıştır. Şu lafı duymuşsundur belki "inandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanırsın". İnandığın şey de senin gerçeğindir. Ancak mutlak gerçek değildir.
Maddeci yada maneviyatçı olabilirsin, neye inanıyorsan yaşadığın da bu yönde olur. Bir mucize olmadığı sürece inandığının dışında bir şey yaşamazsın. Bir şeye inanmıyorsan yapamazsın, çünkü denemezsin bile. Denesen bile inançsızlıktan kaynaklanan ciddiyetsizlik vardır, kalben ve aklen hazır olmadığın bir şeyi deneyimleyemezsin. Ki bazılarının kalbi mühürlenmiştir. (Kur'an ayetlerinde yazdığı üzere). Bunların kalbi yaptıklarının vebalinden ötürü ölüdür ve artık zaten inanamazlar.
Bütün bunlarla birlikte anlayamayacağımız şeyler vardır. Sonsuzluk gibi, zamandan ve mekandan münezzeh olmak gibi, doğmamış doğurmamış ve ölmeyecek olmak gibi... Konuşuruz, genel manada biliriz ama özünü anlayamayız. Bizi aklen çıkmaza yönlendiren şey budur. Bildiğimiz ama anlayamadığımız noktalarda aklımız senaryolar üretir. Bir şekilde anlamaya çalışır. Ama bunları anlayabilmemiz bu aklımızla mümkün değildir. Mesela senin vurgu yaptığın paralel evrenler kurgusu gibi. Herşeyin tamamen farklı olduğu ve aynı anda devam eden bir çok dünyalar fikri. Bunu herhangi bir yolla teyid etme veya anlama imkanımız zaten yok. Zamanın akış çizgisini, ne hızla aktığını, nasıl aktığını vs bunları bilme imkanımız yoktur. Ancak biliyoruz ki Allah(c.c.) tüm bunlardan münezzehtir.
Burada devreye "İman" giriyor. Yani anlamadığın bir şeye inanmak. Önemli nokta şurası; bilmediğin değil, bildiğin ama anlayamadığına inanmak. Allah(c.c.)'ı biliyoruz, sıfatlarını biliyoruz. Bize gönderdiği Kur'an-i Kerim'i biliyoruz. Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)'i ve sünnetlerini biliyoruz. Ama hepsini tümüyle anlayamayız. Bu da sınavımız gereği olsa gerek. Allah bize ne kadarını anlama imkanı verirse o kadarını anlayabiliriz. Gerisiyle uğraşmanın bir anlamı yok çünkü anlama ihtimalimiz yok. Yapmamız gereken anlamadan uygulamak, zaten açıkça herşey anlaşılsaydı, cennet ve cehennem de bu dünyada şimdiden görünseydi o halde sınanmanın bir anlamı olmayacaktı.
Neticede;
1 kg tartan el tartısıyla 1 ton patatesi tartmaya kalkarsan ne olur? Ya 1 ton patatese bu 1 kg'dır dersin, ya da tartın kırılır bozulur (yani akıl nurun yanar). Bu yüzden bizim bilmemiz gereken aklımızın sınırlı olduğu, herşey anlama şansımızın olmadığı ve İslam dininin mantık dini olmadığıdır. Müslümanlar arasında da en büyük yanılgılardan biri zannımca şu "İslam mantık dinidir" lafıdır. Öyle değildir. Çünkü İslam dini bizim mantığımızı ziyadesiyle aşar. Aşmak kelimesinin hakkını vererek aşar. Bununla birlikte bulabileceğin tüm cevapları ancak İslam'da bulursun. Öğrenebileceğinin azamisi o yolda karşına çıkar ancak. Diğer yollar ise insanı hüsrana, bunalıma, zulme götürür. Sonu kötüdür. Allah(c.c.) doğru yoldan ayırmasın.
Peki hiç dinleri araştırıp sorguladın mı?