Bir pencereden bakıyorum. Çok uzakları görebildiğim bir manzaraya sahip  bu pencere.  Esen rüzgâr havalandırıyor saçlarımı, senin ellerin kadar soğuk, benim  ellerim kadar yumuşak rüzgâr.  Senin hiç okşamadığın gibi okşuyor yanaklarımı... Ölüyorum.  Ölüme dokunuyorum yokluğunda, ilaç olabilmesi için varlığını  düşünüyorum.  Varlığın…  Düşünüyorum…  Varlığın hiç benimle değildi ki...  Peki, o zaman yokluğun, neden bunca ağırlık sırtımda...  Uzaklara bakıyorum ki benden ne kadar uzak olduğunu bile bilmiyorum.  Hiçlik, aklımı karıştırıyor. Kelebekler ölüyor, kuşlar ölüyor. Sen  yokken, benliğim ölüyor.  Gündüzler kolay, gündüzler hızlı geçiyor.  Geceler ihanet ediyor bana. Geceler yakıyor canımı. Yoruyor beni.  Kalbim... Kalbimin şeklini kaybediyorum. Yokluğunda, kalbimi azad  ediyorum.  Hiç bir şey beni iyileştiremez gibi hissediyorum... Seni düşünüyorum. Şu  an benden ne kadar uzakta olduğunu bilmeden, amaçsızca, ya da kendine  göre binlerce amacın varmış gibi güldüğünü düşünüyorum.  Gülerken iç çekersin. Çok daha güzel kılar seni...  Seni ne çirkin kılar ki zaten? Hiç!  Bir pencereden bakıyorum. Çok uzakları görebildiğim bir manzaraya sahip  bu pencere.  Esen rüzgâr tenimi okşuyor. Senin ellerin kadar soğuk, benim ellerim  kadar yumuşak rüzgâr.  Senin hiç dokunmadığın gibi dokunuyor tenime… Ölüyorum.  Çok uzakları görmüyorum artık... Seni düşlüyorum.  Hiç tanımadığım birilerine, bir şeyler anlatırken düşlüyorum seni... Elinde bir bardak, bir şeyler içerken düşlüyorum seni... Kollarını germiş 'bugün çok yoruldum' diye yakınırken düşlüyorum seni... O güzel yüzünü aydınlatan bir ekrana bakıp, bir şeyler okurken  düşülüyorum seni... Ben seni düşlemekten hiç bıkmıyorum Seni düşündükçe ihanet ediyor gece bana... Yoruluyorum, sensiz uykulara dalıyorum.  Bağışla beni sevdiğim, hak ettiğin gibi düşünemiyorum seni...  Hak ettiğin gibi ağlayamıyor, hak ettiğin kadar güzel yazamıyorum  hakkında. Bağışla beni... Seni, hak ettiğin gibi anlatamıyorum "Mabedim"
http://www.isbytiti.com/
                         
  
