Bana kalırsa web sitesi içeriği yazmaktan sıkılma durumu, diğer işlerinizi de etkileyen bir "erteleme" hastalığına işaret olabilir. Günde stabil olarak 5000 kelimenin üzerinde makale yazıyordum. On parmak kullanmama rağmen bazen işlerim yetişmiyor ve işleri ertelediğim oluyordu. Sonrasında hastalığım nedeniyle yazı işlerinden uzun süre ayrı kaldım. Elim ne zaman klavyeye gitse ya kafam başka yerlerde oluyordu ya da kısa sürede bilgisayarın başından kalkmak zorunda kalıyordum hastalığımdan ötürü. Yaklaşık olarak 1 ay kadar yazamadım bu nedenle. Yazamadığım için devamlı müşterilerimden de mahrum kaldım. Birçoğu çoktan "devamlı" yazar bulmuştu kendilerine.

Malum, öğrenci olduğum için para lazımdı. E aileden de zengin değiliz yok ki şöyle fabrikamız falan filan. O halde yapmam gereken tek şey, makale işine devam etmek dedim kendi kedime. Ancak bilgisayarın başına geçtiğimde herhangi bir fiziksel sorunum olmamasına rağmen yazamıyordum. Çünkü "bir şeylere" alışmıştım. Misal yaz dönemindeki bir aylık yatışa. Gün boyu abur cubur yiyip dizi izlemeye. Ancak bunlardan en önemlisi ertelemekti. Ertelemeye iyiden iyiye alışmıştım. "Şu film bitsin de..." "Şunu da izlerim başlarım şimdi." diyerek çok fazla iş kaybettiğim oldu. Kimisinde ödemeyi zar zor aldım. Fark ettim ki haftanın sonunda sadece 6 bin kelime yazmışım (her hafta Excel üzerinden kelime sayılarını ve yazdığım yazı başlıklarını not alıyorum) Bu benim için oldukça üzücü bir durumdu tabii. Eskisi gibi yazamadığımı anladığımda hemen sorunun kaynağına odaklandım.

Kendi sevdiğim huyum disiplinli çalışmaktı. Ondan uzaklaşmışım. Çalışma masamda bilgisayar dışında; küllük, çakmak ve sigara paketi bulunurdu. Fark ettim ki koladan cipse her türlü ıvır zıvır masanın üzerinde. Öncelikle masamı boşalttım, sildim süpürdüm ve son olarak bal döküp yaladım. Onun üzerine odamdaki dağınıklığı fark ettim. İnanın o bile insanın içindeki yaşama sevincini alıyordu (evde tek kalıyorum, kimse yok). Baştan aşağı odayı da düzenledim. Gereksiz malzemeleri üst kata postaladım.

Son bir diğer özelliğim de disiplinli olduğu kadar planlı çalışmaktı. Yani asla işlerimi vaktinden önce ya da sonra halletmezdim. Teslimat saatlerini bile fiyattan önce kesinleştirirdim. İş kaç saat sürecekse günlük planımı öyle yapardım. Hastalığımdan sonra işleri elime aldığımda üçüncü günde tökezledim. İşler günde bin kelimede bile karman çorman oluyordu. Hemen planlayıcımı açtım ve günlük planımı yapmaya başladım.

Yani özetle bu işi ciddiye aldım yeniden. Kimleri var -sözüm meclisten öteye- yatakta yazıyor makaleleri. Kimisi alt sekmede müzik açmış onunla hazırlıyor. Bunlar oldukça yanlış. Eğer yazı yazılacaksa zihin boş olmalı. Dışarıdan gelen uyarıcıları yok etmeniz gerekiyor. İşinizi ciddiyetle yapmanız gerekiyor. Biraz Alman biraz da Japon usulü yani. Şu an ne mutlu bana ki eski formuma kavuştum. Günde yaklaşık olarak 6 bin kelime alıyorum ve işi rutine bağladığımda hiçbir sorun yaşamıyorum. Uyuduğum ve yemek yediğim saatler düzensiz değil. Çalışırken sigara molası dışında herhangi bir şeyle uğraşmıyorum. Telefonum bile kapalı oluyor. Çünkü sosyal medya bir bataklık. Girerseniz en az yarım saat içerisinde döbelenirsiniz.

Neyse yine çok konuştum ben. Demem o ki biraz plan biraz disiplin biraz da işi severek yapmak... Bunlara özen gösterin. 4 yıldır düzenli aralıklarla yazı girdiğim blog sitemde şu an 1000 kelimenin üzerinde 150'den fazla makale var. Basit konularda da değil, astronomi üzerine. Ayrıca Bionluk sitesinden 2 yılda 30'un üzerinde düzenli iş aldım. Şu anda daha da free olarak sözlük veya forum sitelerinden otlanıyorum. Ekmek parası be abi usulü. :))