Gün geçtikçe mevcut blogların arasında yeni bir kişisel blog daha eklenirken başka bir kişisel blog da hayata gözlerini yumuyor. Şimdiye kadar hep kişisel bloglar üzerine yazı yazdım ve yazmaya da devam etmekteyim. Sebebini bilmiyorum ama kişisel blogların bendeki yeri çok farklı. Çünkü kişisel blogun içinde bir hayat var. Bir teknoloji bloguna girdiğinizde o blogda ne olacağını bilirsiniz ama kişisel bloga girdiğinizde o blogun içinde ne olacağını bilemezsiniz. Az önce de dediğim gibi kişisel blogların içinde bir hayat vardır.

İnsanlar hep merak eder diğer insanların hayatlarını. O yüzdendir ki kişisel blogların takipçileri kolay kolay takip ettiği blogu bırakmazlar. Zaten bir blogun olmazsa olmazıdır takipçileri. Günlük 10 bin ziyaretçi gelmiş kime ne? Blog yazarı admin panelini açtığında gelen her bir yoruma ayrı sevinmelidir ki seviniyordur da.

Ama şu günlerde görüyorum ki kişisel bloglar bir bir yok olmakta. Yok olmayanlar bile güncellenmemekte. Gerçekten üzülüyorum bu duruma. O yüzden daha yeni yeni kişisel blog tutmaya başlamış arkadaşlara birkaç tavsiye de bulunmak istiyorum. Aslında tavsiyede bulunmak haddim değil ama yaklaşık 3 senedir blog tutmamın verdiği tecrübe ile naçizane birkaç şey karalamak istedim.

Öncelikle yeni kişisel blog tutmaya başlayan arkadaşlar için şunu söylemeliyim ki iki gün sonra ben yazı yazmaktan sıkıldım veya aklıma yazacak bir şey gelmiyor diyecekseniz hiç blog açmayın. Çünkü ikiside saçma sebeplerdir. Eğer yazı yazmaktan sıkılacaksan neden blog açtın sorarım. Birde kişisel blog sahiplerinin en büyük yalanıdır yazacak bir şey bulamamak. Teknoloji blogu ile kıyaslayacak olursak teknoloji blogunda yazacak şey kısıtlıdır. Birkaç haber ve inceleme yazısı. Ama kişisel blogda öyle değildir. İnanın günde onlarca şey geliyor aklıma dışardayken. Hep eve gidince yazarım diyorum ve eve geldiğim zaman unutuyorum. Bir kere yazacak bir şey bulamamak diye bir şey yoktur. Yazmak istemiyorumun incelmiş halidir bu. Hiç mi bir şey bulamadın. Dağı yaz, taşı yaz, çiçekleri yaz, böcekleri yaz… Eğer bilgisayar başında değilken sizinde aklınıza yazacak şeyler geliyor ve eve gidince yazarım diyorsanız -her blog sahibinin başına gelmiştir- mutlaka not alın. Artık telefona mı not alırsınız yoksa kağıda mı bilemem. Hatta aklınıza gelen cümleleri bile not alın. Aslında en güzel olanı aklınıza gelen konuyu direk bloga yazmak ama her zaman olmuyor işte bu. Direk yazmaya başladığınızda yazacaklarınız parmaklarınızın ucundan çıkıveriyor sanki, şuan bende olduğu gibi.



Blogunuzu güncellemeyi unutmayın. Günde bir defa, günde iki defa… Artık size kalmış orası. Çünkü takipçileriniz siz blogu güncellemeseniz bile günde bir kez mutlaka ziyaret ederler blogu. Tabi onlarda bir yerden sonra sıkılırlar haklı olarak. Bir ay boyunca hergün bir blogu ziyaret ediyorsunuz ve bir ay sonunda hiçbir güncelleme olmadığını görüyorsunuz. Ben olsam takip etmezdim şahsen.

Yazı yazmaktan korkmayın. Mümkünse kimliğinizi gizleyerek kişisel blog tutun. Neden diye soracak olursanız, bu görür, şu görür diye bir kaygınız olmaz. Benim bir sürü yazmak isteyip de yazamadığım yazılar olmuştur falan kişi görür filan kişi ne der acaba diyerek. O yüzden kimlik gizlemek en iyisi. Ama yine de siz bilirsiniz tabi.

Bilmediğiniz konulara burnunuzu sokmayın. Aaa şu siyaset hakkında şunu yazmış dur bende siyasi bir yazı yazayım demeyin sakın. Bir yazı yazmadan önce en ince detayına kadar araştırın. En azından biri size bir soru sorduğu zaman cevap verebilin.

Yazdığınız yazılara yorum gelmiyor diye sakın üzülmeyin. Ya da üzülün. Çünkü yorumlar blog yazarının besinidir bence. Ama yorum gelmiyor diye de blogunuzu kapatmayın.

Marjinal olmaya çalışmayın. Özünüzde neyseniz o olun. Kendinizi insanlara farklı tanıtmayın. Gün gelir ters köşe olursunuz mazallah.

Blogunuz düzenli olsun. Dağınık bir blog bir numaralı takipçi kaybıdır. Bu yüzden tema seçiminizi düzgün yapın. Popüler olan kişisel bloglara baktığınızda hepsinin kendine özgü teması olduğunu göreceksiniz. Tavsiyem kendinize özel bir tema ile kişisel blog açmanız. Çünkü blog sahibi yüzde doksan temasıyla yüzde onda yazdıklarıyla tanınır. (İstisnalar kaideyi bozmaz.) Bunun için örnek vermeme gerek yok sanıyorum. Popüler olan kişisel bloglara bakabilirsiniz.

Para kazanacağım diye blogunuzu reklama boğmayın.

Şunu da unutmayın ki takip edilmek istiyorsanız takip etmek zorundasınız.

Bir kampanya mı başlatsam kişisel bloglara sahip çıkalım diye. Yoksa ne yazsak ne çizsek boş gibi gözüküyor. Yalnız şunu da söylemeden edemeyeceğim, gözlemlerime göre kişisel blogları öldüren arkadaşların yaşları genellikle 15 civarı. Bu yüzden o arkadaşlardan istirham ediyorum. Eğer kendinize güvenmiyorsanız boyunuzdan büyük işlere kalkışmayın. Madem kalkıştınız devamını da getirin.

Hep söylemişimdir, tekrar söylüyorum. Kişisel blog tutmak bir ayrıcalıktır. O ayrıcalığı hissettiğinizde inanın yazmaktan büyük zevk alacaksınız.

Kaynak: http://www.usluer.net/kisisel-blog-yazarlarina-tavsiyeler/