Bugün akşam eve gelirken öğrendim Van’da 7.2 şiddetindeki depremi.. Eve girer girmez bilgisayarı açtım ve detayları öğrenmeye çalıştım.. Yer yüzüne yakın mesafede gerçekleşen bu depremin ölçülen şiddeti 7.2. Depremin merkez üssünün yüzeye yakın olması yıkıcılığını daha da arttırmış durumda. İlk bilgilere göre sadece Erciş’te 50 ölü, 200 yaralı var Hürriyet Haber’e göre, ama bu sayının katlanacağı da kaçınılmaz bir gerçek.. Henüz enkaz altına ulaşılabilmiş değil ve bu 50 ölü sadece Erciş için geçerli.. Bu deprem, Van ve çevresindeki 15 ilde hissedildi ve 25 saniye sürdü. Yine sadece Erciş’te 25 bina ve bir öğrenci yurdu yıkılmış durumda. Biraz araştırdım, bu deprem ülkemizde meydana gelen en büyük depremlerden biri artık..
Devlet, Sivil Savunma ekiplerini ve ilk yardım ekiplerini, Kızılay’ı bölgeye gönderdi.. Genelkurmay 3 tane askeri nakliye uçağını Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın emrine tahsis etmiş durumda. Bölgedeki askeri birlikler de sahra çadırları, ilk yardım ekipleri, ambulans helikopterleri ve lojistik desteğiyle seferber oldu. Kızılay gıda ve sağlık yardımlarının ilk partisini yola çıkardı..
Yukarıda yazılanlar olması gerekenler gibi görünse de aslında her biri ağlanacak halde olduğumuzun bir göstergesi.. Depremi engelleyemeyiz, ama felaketi engelleyebiliriz.. Felaket sonrası yardım göndermek, ıslandıktan sonra şemsiye açmak gibi.. Bugüne kadarki hiç bir hükümet felaketi engellemeye çalışmadı, çünkü her birinin vatandaşın canından daha önemli (!) görevleri vardı..
Ne zaman öğreneceğiz acaba depremle yaşamayı? Ne zaman aklımız başımıza gelecek de malzemeden çalmadan, dayanıklı binalar inşa edecek ve insanlarımızı eğiteceğiz? Deprem, bu ülkenin bir gerçeği ve bunu inkar edebilecek bir bilirkişi olamaz.. 17 Ağustos felaketinin acısını hala ilk günkü sıcağıyla yaşayan ailelerimiz, insanlarımız var.. Dile kolay, 18,000 kayıp.. Kayıpların ailesini, eşini, dostunu, akrabasını katarsan hesaba, nereden bakarsan bak 500,000 insanın yüreğinde 17 Ağustos’ta bir yakınını kaybetmenin acısı yaşıyor hala.. Milyonların yüreği buruluyor her 17 Ağustos günü, her yerde gözyaşı dökülüyor gönülden ve gözden..
Ama bu ülke hala akıllanmadı.. Hiç bir deprem felaketinden ders çıkarmadı.. Çarpık kentleşme devam ediyor, deprem eğitimleri verilmiyor, inşaatlarda yeterli miktarda çelik konstrüksiyon kullanılmıyor, binalar güçlü yapılmıyor, kaçak katlar çıkılıyor.. Kurtarma eğitimi yok, ilk yardım desen her zaman karga tulumba yöntemi..
Enkaz ‘altından’ insan çıkarmak için enkazın ‘üstüne’ 3 tonluk kepçe çıkarıp enkazı kaldırmak isteyen dangalakları da gördük bu ülkede.. İnşaatta deniz kumu kullanıp onlarca insanın katili olan, ilkokul mezunu müteahhitler de gördük.. Enkazdan çıkarılan, güçlükle nefes alabilen adamın karga tulumba ambulansa taşındığını, bu ilkel taşıma sebebiyle daha ambulansa varamadan son nefesini verdiğini de gördük.. Depremzedelere gönderilen yardım malzemelerini indiragandi yapan ‘vatandaş’ı da biliyoruz.. Ya da depremi fırsat bilip mağaza yağmalayan şerefsizleri de hatırlıyoruz..
Yazının başından beri tek olumlu şey söylemedim.. Neden? Çünkü yok bu ülkede depremle ilgili olumlu bir şey.. Deprem vergisi almakla, deprem sigortasıyla olmuyor bu işler, ölen yine ölüyor.. Umarım en kısa zamanda bilinçlenir bu millet, devlet, hükümetler ve gerekli önlemler etkili bir şekilde alınır..
Can ATASEVER
Kaynak:
http://www.candanblog.com/yazilarim/yine-deprem-yine-enkaz-yine-felaket-van-depremi-23-10-2011