Aslında, eskiden beri bununla alakalı yazılan çok fazla sayıda makale, döküman olduğunu varsayarsak, bunları herkesin yaptığı gibi, başka başka taraflardan ele alıp, tamamen toplama dağarcıklar ile bilgiler bütünü oluşturmak yerine, blog hayatına yeni başlayanlar ve daha kaliteli / okunabilir blogların nasıl oluşturulmasına yönelik yapılan matematikler sonucunda elde ettiğim çıkarım ve tecrübelere dayanarak, herkesin faydalanacağını umduğum “Kaliteli blog ve blog yazıları üretmek” ana konu başlıklı bir yazı dizisini oluşturmayı planladım.

Edindiğim notlar ve taslak çalışmalarından sonra, şayet benim bile atladığım özellikleri / değerleri / kriterleri de yeniden inceleyip, çoğu blog yazımın da zaman içerisinde, yeniden düzenlenip güncellemem gerektiğini anladım ve bunu yakın gelecek için yapılacaklar listeme eklemiş oldum. Umarım bu yazı dizisinin daha temiz ve daha profesyonel bloglar için katkısı olur ve nasıl ki, 2009 yılından bu yana oluşturulan yazılarda (kişisel yazılarımda gerek ise teknik tecrübelerin paylaşımının yapıldığı yazılarda) adım adım çıtanın kaliteleştiğine şahit oluruz.

Öncelikle, profesyonel manada, zaman zaman yerel gazeteler, zaman zaman ise konulu deneme yarışmalarında yazdıklarımdan ziyade, kesinlikle resmen yazma tesciliyeti tasdiklenen bir yazar olmadığımı, yeni tabir ile iyi bir blogger olduğumu ya da kendimi çoğu yazan blogculara nazaran daha iyi gömlekle anlatabildiğimi bilmenizi isterim. Zaman zaman yazdıklarımdan çokça kullanıcının / okurun veya blog yazarının faydalanıp, daha sonrasında kendilerine kıyasla kurduğum cümlelere şimdiden alınmamalarını diler, yazı dizisinin doyurucu olmasını temenni ederim.

İyi bir blog oluşturmak için nereden başlamalı ?

Aslında, “Kaliteli blog ve blog yazıları üretmek” yazı dizisinin temelini ve tamamının ana temasını oluşturacak konu bu başlıktan ibaret diyebilirim. İnterneti havuz gibi düşündüğünüz zaman, sonsuz enli ve derinliğinin noktalandırılamayacağı bir olimpik havuza benzetiyorum çoğu zaman.

İşte bu havuzda yorulmadan yüzebilmek, ya da zaman zaman artistik aerobik hareketler ile dalışlarınızı sizi izleyenlere sergileyebilmeniz için yapmanız gereken en güzel farkındalık, eğer bilgi birikim ve tecrübelerinizi dijital olarak insanlar ile paylaşmak ve sürekli yazdıklarınızın sizi mutlu etmesini sağlamak, Ademoğlu’nun bundan faydalanmasına sebep olmak istiyorsanız, bu işe nereden başlayacağınızın bilincine varmış olmanızdır.

Daha yalın cümleler ile anlatmak istediğimi sadeleştirecek olursak, en fazla bilgi sahibi olmak istediğiniz konuda yazmanız, içeriklerinizi belirlediğiniz konulardaki kitlenizi oluşturup onlara ulaştırmanız konusunda, size olumlu yönde avantaj sağlayacaktır. Dilerseniz örnekler ile nasıl bir yol izlemeniz gerektiğinin çözümünü birlikte yapalım.

Farzı misal, 10 yıldan bu yana evinizde, sahiplendiğiniz, daha sonra tamamen evcilleştirdiğiniz bir kedinin sizin hayatınızdaki etkileri, sizin yaşamınıza neler kattığını, zaman zaman onu nasıl arkadaşlarınızdan da öte bir konumda merkezlediğinizi ifade edeceğiniz, bir günlük (blog) tutmayı hedeflediğinizi düşünelim lütfen…

Son beş blog yazınız, kedilere olan sempatinizden yola çıkarak tamamen bir kedinin nasıl beslenip, büyütüldüğünü ve bu kedinin sizin en sıkıntılı zamanlarınızda bile, (bu durum tamamen sizin kediye duyduğunuz hayraniyet ve benimseme yetisi ile alakalı olsa da, aslında kazandığınız yeni yeni olan tecrübelerin ona duyduğunuz şefkatle harmanlanıp tamemen kedilere olan sempatizanlıktan yanı sıra artık bir kedi bakımı / bakıcısı uzmanı olduğunuzun da kanıtını ortaya koyacaktır.) hayatınızda nasıl sizin tebessümlere hatta yer yer kahkaharala boğularak keyiflendiğinizi anlatan anılarınızdan oluşan makalelerinden oluşmuş olsun. Peki bu yayınları nasıl hazırladınız da, insanlar artık sizin yazdığınız yazının bittişinde tebessümlü ifadeler ile yorum atma isteği hissetsin ? Bunu irdeleyelim…

Deneme / makalelerinizin olmazsa olmaz kriterleri

İlk başlarda, yazılarınızı tamamen kendi içtenliğinizden geldiği uslup ile anlatmanın altın kural olduğunu asla unutmayın. Herkes yazı yazabilir, birşeyler ifade edebilir elbette ancak bundan çekinmeler ile uzaklaşmayın. Düşük cümleler kurduğunuz zaman insanların sizi ayıplayacağından çekinenleriniz olabilir ancak, kimilerine göre (eğer cidden okuma hevesi uyanan insanlar yazılarınızı farketmişler ise..) bu durum aslında çok daha çekici hal almasını sağlayabilir anlatımlarınızın… Yani demem o ki, kesinlikle samimi olun.

Resmi Büyütmek için tıklayınız
Yazım yanlışlarınızı her zaman gözden geçirme fırsatınız olmayabilir. Acele ile yazdığınız içerikleri, ya da hızlı yazımdan kaynaklanan harf karışıklıklarını, fazla atılan noktalama işaretlerini mümkünse tüm yazınızı kontrol ederek, hatta sesli olarak varsa yanınızda birileri onlarla paylaşarak ya da, madem ki kedimiz ile örneklediğimiz bir blogumuz var kediniz ile paylaşarak, kendi yanlışlarınızı anlatım bozukluklarınızı yeniden görmenizi sağlayın.

Henüz çok daha yeni bir blogunuz var ise, ve insanlar sizin anlatım uslubunuzu benimsemek için sizi ve yazdıklarınızı anlamaya çalışıyorlar ise, bunu takip edebilmenin en güzel yordamı, Google yahut Yandex arama motorları servislerinin sitenize ekleyerek kullandığınız, Analiz sonuçları kodu ile (size verilen analitik kod parçacığı) sayfalarınızda kalma sürelerini, hatta ne güzeldir ki, mouse hareketlerini inceleyin… Misal, kimi zaman hatta sizin bile ilk kez kullandığınız Türkçe kelimeler olabiliyor, bir kullanıcı ilk kez sizin kullandığınız gibi bu kelimeyi yazı arasında görmüş ise, muhakkak o kelimeyi dikkate alıp hatta daha ayrıntılı farkedebilmek için üzerini mouse ile seçebilir.

Eğer cidden ne okuduğunu anlamak istiyor ise, bu kullanıcı yeni bir pencere açıp bu kelimeyi sözlüklerde de arayabilir. İşte bu durum aslında bir nevi yazının kaliteli olmasını sağlamak, sizin kullanıcı ile olan bağınızın güçlenmesine yardımcı olmak demektir. Yani aslında burada bol bol yabancı terim kullanıp kullanıcıda merak uyandırıp, onu anlam karmaşasına sürüklemekten ziyade onu tatlı kelime oyunları ile kendinize bağlamanız cinliğidir… Tabi dediğim gibi, bu olay aslında Yandex’in Webvisor servisi denilen mouse hareketlerinin takibi ile edindiğim tecrübelerden…

Özellikle bu samimiyet konusu, tamamen yazdıklarınızın sizin kimliğiniz ile ordaki kelimeler bütünü olduğunu yansıttığını düşündüğümden kesinlikle, sizlerin bu durumun üzerinde durmasını tavsiye ederim. Öyleki -öncelikli olarak- bayan blogcuların bu durumu çok başarılı şekilde uyguladığını vurgulamak isterim. Kendilerine ekstra çaba sarfetmeden nasıl bir mizacı var ise aynı şekilde kelimelere dökmenin hala yetenek olduğunu düşünenlerden iseniz, asla yazıyı okumanıza gerek yok. Çünkü sizlerde bunu yapabilirsiniz. Benim, başkasının veya bir başkasının da yaptığı gibi. Zaten yazmayı kendilerine zahmet gören insanlardan değilseniz ki okumayı da sevenlerdensinizdir ve bu yazının bu cümlelerini hala okuyorsunuz…

Resmi Büyütmek için tıklayınız
Yine kedinizin bakımı ile alakalı olan örnekten yola çıkarak, en kaliteli şampuan ile onu yıkadığınızı ifade ettiğiniz cümleleren sonra, hangi şampuanı kullandığınızı da yazınızın paragraflarına ekleyin. Hatta daha güzel bir tüyo, markası ile alakalı araştırmalar yapın. Artılarını diğer kullanan insanların neden o şampuanı tercih ettiklerini evcil hayvan bakıcılarının aktif olarak yazdığı Facebook gruplarından, forum sitelerinden araştırın, takip edin, hatta kendilerine ulaşıp detaylı bilgi alın ki, o şampuanı yalnızca fiyatından dolayı kaliteli bulup almadığınızı arkadaşlarınızın tavsiyelerinin bunu tercih etmenizde önemli sebep olmasını pekiştirdikten sonra, atıyorum Ekşi sözlük’te rastladığınız yorumlardan etkilenerek de kullandığınızı anlatın…

Zaman zaman kedinizi karşınıza alıp nasıl ona kucak dolusu sevginizi, sözlerinizle bir bebeğe konuşmayı öğretir gibi hitap ediyorsanız, bunu kelimeler ile takipçilerinize de yansıtın.. Hatta sevgili Samet ‘in Rıfkı’yı imparatorlaştırdığı gibi, sizde bir nevi Fabl yapın. Alın kedinizi konuşun. Ona konuşma çizgileri açın, siz de konuştuklarına kendi ağzınızdan cevap verin. Şampuanı sevip sevmediğini sorun ona, kaşlarının, kirpiklerinin sizin sorduğunuz soru karşısında hareketlerini işleyin yazınıza… Yani anlatımınızı sıkılganlık yaratacak etkenlerin tamamını ortadan kaldırmaya çalışın, onu akıcılaştırın…

Asıl önemli olan bir diğer hususta gerek akıcılığı, gerek kaliteli yazı ortaya çıkarmak için gereken önemi, akılcılığınız ile bütünleştirin. Özetle yazınızı hazırlarken aslında, en başından bu yana yazdıklarınızı zihninizin bir kısmı ile düşünmeye devam edin. Misal bu paragrafı siz yazıyor iken, üç paragraf önce neler yazdığınızı düşünmekten beyninizi alıkoymayın ki, bir sonraki paragraflarınızda önceki paragraflar ile bağantılı yeni şeyleri yazarak okuyucuyu bu sentezden koparmadan sürekli olarak anlatmak istediğinizi empoze etmeye çalıştığınızı vurgulayın. (Mesela kedi örneğine yazının en başlarında başlamıştık değil mi ?)…

Yazınız / yazılarınız 10 paragraf ya da 750 kelimenin üzerinde ise, bir kaç parçaya bölmeniz tavsiye edilir aslında. Çünkü okuyucunun deneme / makaleleri sıkılmadan okuması ve doyurucu olması için, uzmanlar bunun çözümlemesini yapmış. Çok fazla uzun uzadıya anlatmanız gereken bir konu var ise, dizi yazılar şeklinde tecrübe ve / veya anlatılarınızı parçalayın, bölümleyin… Bu daha sık blogunuzun takip edilebilirliği gerçeğini de beraberinde getirecektir…

Arama motorları için değil, okurlarınız / takipçileriniz için içerikler üretin. Çer çöp olan bu havuzda (interneti havuz demiştik, anımsarsanız) hedeflediğiniz asıl kitle onlar olsun, botlar değil ki, zaten zamanla siz istediğiniz, hakettiğiniz yerlerde olacaksınız arama motorlarında… Yani özgün olun.

Başkalarının yazılarını tamamen alıntılamak yerine, kısmen alıntılayıp, bu insanların emeklerini hiçe saymayın. Hatta okurlarınıza bakın efendim bu arkadaş burada şunu yazmış diyerek link verin kelimelere… Bu daha etkili ve daha kaliteli bir yaklaşımdır. Yazılarınızı okuyan insanlar sizin onlara da değer verdiğinizi düşünerek yazınızı okumaya devam edeceklerdir. (Bakınız Samet’in blogunu üstte linklemiştim.)..

Resmi Büyütmek için tıklayınız
İyi bir gözlemci olmaya dikkat edin. Siz bir konuda yazmak istiyorsanız, önce rutin bir Google araştırması yapın bence… Sizin yazdıklarınıza benzer yazılan makaleleri, blogcuların paylaşımlarını inceleyin… Onların yazdıklarının aksine, ekstra olarak neler yazacağınızı da kestirdikten sonra yazmaya başlamanız daha iyi nokta atışları yapmanıza destek olacaktır.

Zaman zaman yazınızın içerisinde koyu yazılmış küçük küçük başlıklar kullanın. Okuyucunun sizin nerelerde daha çok önemle dikkat çekmek istediğinizi anlamasına yardımcı olun. Önemli gördüğünüz kelime yahut kelime öbeklerini koyu yazın, eğik yazın, altını çizin…

İçerikleriniz ile örtüşen herkesin kullanmadığı özgün resimler kullanmaya çalışabilirsiniz. Bunun için Flickr, Thumblr en güzel alternatiftir, Google veya diğer arama motorlarının görsel aramalarının yanı sıra.. Hatta Instagram da mükemmel bir seçim olabilir. Görsellerini kullandığınız fotoğraf / görsel sahiplerine de teşekkür edin. Link verin, ya da yazınızda her hangi bir yerde bunları kullandığınızı belirtin, bu hem onları mutlu edecek, hem de İnternet Yasaları gereği doğru işler yaptığınızı ortaya koyacaktır. Sırf bu yüzen bile okuyucunuzdan prim alabilirsiniz. (Misal bu içerikte kullanılan kedi görsellerinin tamamı Flickr üzerinden alındı, aynı zamanda herkes tarafından kullanılabilen lisansa sahipler, rahatlıkla alıp kesip biçebilirsiniz, suç teşkil etmiyorlar yani, aynı zamanda sahiplerine de teşekkür maili iletildi.)

Anlatmak istediklerinizi pekiştirmek ve kullanıcıyı ek olarak doyurmak için parantez içlerine önem verin. Bunlar detay ama güzel ayrıntılardır…

Okkalı bir tüyo daha eklemek gerekirse, dünya klasikleri yazarlarından muhakkak sempati duyduğunuz, beğendikleriniz lise, ilköğretim zamanlarında hayran olduklarınız vardır elbet… Açın o eserleri yeniden okuyun.. Yazmak için onların usluplarını taklit ederek kendinize onların yeteneklerini de kazandırmanız gayet olası. Misal, Balzac‘ın yeşil elmayı 2.5 sayfa betimlediği eser olarak hafızama kazıdığım Vadideki Zambak ‘ı ben zaman zaman açar yeniden okurum.. Zaten zaman zaman bende bunu yapıyorum. Bir şeyi betimlemek istediğimde, bende abartabiliyorum :) Sizde yapın… Güzel bir egonun yanı sıra, kendinizi yazarken geliştirmenizi de sağlar bu.. Mutluluk verir.. Huzurlandırır.. (Bakın gene yaptım..)

Aralıklı olarak okuyucuya hitaben, sorular yöneltin.. Söyleşi tadındaki yazılar her daim başarıyı getirir.. Deneme yazın ama söyleşi havası da kazandırın derim ben…

Bu şekilde yazmaya başladıkça, kendinizi daha keyifli ve iyi hissedeceğinizden eminim açıkçası.. Tamamen yazmanın mantığına zaten sizlerde bunları uyguladıktan sonra varıp, kaliteli içerikler üretmeye başlamış olacaksınız.

Dizi yazısı, “Kaliteli blog ve blog yazıları üretmek” in bir sonraki sayısında, nasıl yazmanız gerektiğinden ziyade, yazının yerleşim ve basit bir kaç adımla nasıl akıcı kılındığından, üretilen yazının popülasyonunun sosyal medya ile bütünleştiğinde nasıl daha marjinal bir hava yarattığını irdeleyeceğiz.. Bol kedili yazılarımız ve sizlerinde üreteceği bol kedili içeriklerden oluşacak yeni yazı dizisi sayısında buluşmak üzere… Mutlu bloglamalar…

Tüm seriler ve serinin diğer yazılarına ;
http://www.fatihtoprak.com/arama/dizi-kaliteli-blog-yazmak

adresinden ulaşabilirsiniz.