Kur’an-ı Kerim ezilmiş, yurtlarından sürülüp çıkartılmış ve yaşam hakları tehlikede olanlar için savaşın bile göze alınmasını Müslümanlara emrederken, ekmeğini ve suyunu mültecilerle paylaşmamamak ve yardım muhtaç olanlara el uzatmamak doğru olmasa gerektir. Sadece kendi çıkarlarını düşünmek ve bu ayetlere gereken değeri vermemek için bin bir türlü bahaneler aramak İslam’ı anlamamak ve Allah’ın bu emrine açıkça karşı gelmek olacaktır.

Bilinmelidir ki, zalimler tarafından ezilmiş ve ezilmekte olan insanlara sahip çıkmak ve onlar adına gereken her türlü mücadeleyi ortaya koymak da Müslümanlar için bir imtihandır. Böyle bir durumla karşılaşan Müslüman imtihan olduğunu bilmek ve duruşunu ona göre kontrol etmekle sorumludur. Bununla beraber işin kolayına kaçarak kendilerine Allah’ın yüklediği bu görevi geri Allah’a havale etmek tembellikten ve acizlikten başkası olmayacaktır.

Zayıf ve çaresiz insanların hakları için savaşmayı reddetmek hem bahsettiğimiz bu ayete hem de başka ayetlere (Tevbe, 9/39) karşı gelmek demektir. Bırakın savaşmayı, böyle insanlara ufacık maddi bir yardımın yapılmasını engellemeye çalışanların kimler olduklarını da bizzat Kur’an-ı Kerim bize haber vermektedir. (Tevbe, 9/67; Bakara, 2/270; Al-i İmran, 3/166-168; Kaf, 50/25; Tevbe, 9/54; Kalem, 68/10-14; Enfal, 8/49)

Açık ve net.