arkadaşlar korku, gerilim hikayelerini paylaşacağım bir blog açacağım. Böyle kısa hikayeler yazıp paylaşacağım. Aşağıda ki yazı'da benim ilk hikayem. Hikayenin sonlarına doğru biraz aceleye falan geldi tam yazamadım yarıda bıraktım. hikayenin oraya kadar olan bölümü hakkında görüşleri alayım dedim. Sizce devam etmeli miyim? Bu arada: Hikaye tamamen doğaçlama. Aklıma geleni direkt olarak yazdım yani. O yüzden biraz kötü gelebilir
Takside ki O Adam
Ailemin ilgisizliği olsa gerek, sürekli halüsinasyon gören biri niye tek başına evde bırakılır ki?
Henüz daha 17 yaşındayım ve doktorlar bana 2 sene öncesinde "psikonevroz" hastalığının teşhisini koymuşlardı. Diğer psikolojik rahatsızlık yaşayanlar gibi değildim.. Hastalığımı kabulleniyordum. Zaten o yüzden psikonevroz teşhisini koymuşlardı.
Sürekli tek başıma kalmak'dan korkan biriydim çünkü tek başıma kaldığım her an hastalığım yine beynimin içini kemiriyordu.. Ama son zamanlarda halüsinasyon görmüyordum. Yeni aldığım video oyununun bende yarattığı olumlu etkilerden olsa gerek.
Annem ve babam uzun zamandır tek başlarına tatile gitmeyi hedefliyorlardı. Ama sürekli benle ilgilenmeleri gerekti. Hastahane kontrollerim, ilaçlarım, gördüğüm halüsinasyonlar falan felan.. Bunlar hep tatili erteletmişti.. Ama aradan 2 sene geçmişti, ve son zamanlarda halüsinasyon görmüyordum. Ailem, bende gördüğü olumlu davranışlardan istinaden benim artık tek başıma evde kalabileceğimi düşünmüşlerdi. En azından bir kaç günlüğüne.. Ama doğru mu karar vermişlerdi? hiç sanmam..
Temmuz ayıydı ve bodruma gitmek için mükkemmel bir zamandı.. Biletlerini almışlardı.. Bodruma gidecek olan uçak gece 5'de kalkıyordu.. Bende uyumadan önce aileme iyi tatiller dileyerek vedalaşıp uyudum.
uyumadan önce babam bana 100 lira harçlık vermişti onlar dönene kadar masrafımı gidermem için..
.
.
.
_______________________________________________________
Sabah uyandım, tatile gitmişlerdi. Her zaman ki gibi babam yine evde bir şeyini unutmuştu. Ama bu sefer önemsiz bir gözlük'dü. Çok umursamadım.. Yüzümü yıkayıp ekmek arası bir şeyler hazırlayıp ayak üstü atıştırdım daha sonra arkadaşlarımdan biri beni arayıp, akşam doğum günü partisi olduğunu ve beni davet ettiğini söyledi. Bende mütevazi bir şekilde davetini kabul ettim.
Akşam olduğunda arkadaşımın evinde buluştuk. Neredeyse tüm sınıf oradaydı. Ama ben hiç bir zaman okul ortamına ısınamamıştım ve yine ısınamadım.. Partinin ilerleyen vaktinde herkes küçük gruplar halinde bir köşede toplanıp sohbet ediyorlardı. Ben tek takılmayı severdim öyle durumlarda..
Kim olduğuna tam olarak dikkat etmedim, arkadaşlarımdan biriydi galiba. Yanıma yaklaşıp içki ikram etti. Ama tabii alkolün bende halüsinasyonlara yol açtığını unutmuştum. İçkiyi içip hafif'den dalmıştım, vakit hızla geçiyordu.
Saat gece 12 oldu, aslında bir çoğu için parti yeni başlıyordu, herkes dinamik ve enerjikti. Ama ben hiç de öyle sayılmazdım. Üzerimde bir ağırlık vardı, ve bana verilen içkinin bende yarattığı hafif sersemlik.. Ev sahibi arkadaşımın yanına yaklaşarak, sersem bir şekilde "gitmem gerekiyor, kendine iyi bak doğum günü çocuğu" diyerek hafif bir şekilde gülümsedim. Ve evden ayrıldım.
Eve doğru gitmek için dışarı çıktığımda dışarıda güzel bir hava vardı, kimseler yoktu. Partinin ne kadar gürültülü geçip başımı şişirdiğini o sessizlikde kavramıştım.. Yolda yürürken arkadamdan gelen taksi, hafif korna çalmıştı taksi lazım mıdır diye. Kafamı döndürüp korna çalan şeyin ne olduğuna baktım. Taksi olduğunu görünce umursamadan devam ettim. Kafamı taksiden tam çevirip yoluma devam edecekken taksinin arka koltuğunda bana doğru tepkisiz bir şekilde bakan birini gördüm. Benim ona bakmama rağmen hiç yüzünü benden çevirmemişti. O an onun bir halüsinasyon olacağı kesinlikle aklıma gelmemişti. Garipsedim..
Eve vardığımda kapıyı açar açmaz evi havasız bırakmamdan kaynaklanan kötü bir koku vardı içeride. Camları açıp evi biraz havanlandırdım o sıra üstümü başımı değiştirip koltuğa yayıldım.. O an uykuya dalmışım.
Saat gece 2,50 de kapı çaldı. Rüya'da kapı çalma sesleri duyuyordum ama gelen kapı sesi gerçekti. Bir süre sonra uykudan uyandım ve kimin olduğunu merak ederek kapıya açtım. Karşıma üst komşumuz mehtap abla çıktı. Şaşkın bir şekilde 10-20 saniye boyunca baktım. kendi kendime "gecenin bir yarısı burada ne işi var" diye düşünüyordum. Bir süre sonra Mehtap abla bana "çamaşır suyunuz var mı acaba" dedi. Daha çok şaşırmıştım. Bir insan gecenin bir yarısı çamaşır suyunu niye isterdi ki? fazla uzatmadan çamaşır suyunu verdim ve kapıyı kapatıp yatağıma uzandım.
Mehtap ablanın bende yarattığı şaşkınlığı üzerimden atıp uykuya dalmam biraz vakit aldı ama uyudum. Aradan bir süre geçti, uykumun en güzel yerinde üst kattan gelen çığlık sesleriyle uyandım. Ne yapacağımı bilemiyordum. Üst kat'a gidip neler olup bittiğine mi bakmalıydım? Boşver dedim kendi kendime. Ama neler olup bittiği beni tedirgin ediyordu. Tam o sırada çığlık sesleri sustu ve 1 dakika sonra kapı çalındı. Tedirginliğimin korkuya dönüştüğü andı o an.. Kapıyı açar açmaz çığlık çığlığa ağlayarak mehtap abla içeri girdi. Ne olduğunu anlamamıştım. Mehtap ablanın yüzü kezzap gibi bir kimyasalla yanmıştı. Gözleride yanmıştı sanırım. Etrafını görmüyor gibiydi ve gözlerinden kan gelmeye başlamıştı..
Tam o sıra'da açık kalan kapıdan içeri bir adam girmişti! Mehtap ablayı sakinleştirmeye çalışıp ambulansı aradığım sıra arkamda o adam belirdi. Takside gördüğüm o adam'dı !
İkinci Bölümü Okumak İçin Tıkla
Ek Olarak: BİR KİŞİ YORUM YAPSINN