Günümüzde, dilimiz yavaş yavaş etkinliğini yitirmekte ve insanlarımız topu topu yüz kelimeyle günlerini geçirmekteler. İletişim, uzun zamandır bir sanat olarak anılıyor ancak bazı zorunlulukların içinde boğulmuş toplumlar her sanat dalından uzaklaştıkları gibi iletişim sanatından da uzaklaşıp, dillerini unutuyorlar. Bu vahim olay, ne yazık ki, onlarca yıldır berdevam.
Türkçe dili, Farsça, Arapça, Fransızca ağırlıklı olmak üzere birçok dilden tarafına tanımlar katarak, bir Dünya dili olma yolunda hızla ilerlemeye devam etmektedir. Dünya'da, İngilizce'den sonra en çok konuşulan dil olduğu da -farklı lehçelerde olsa da- aşikar. Bugün, bir Türkmen ya da bir Azeri ile anlaşabiliyor olmanız, onun cümlelerini bir şekilde idrak edebiliyor olmanız bunun en büyük kanıtıdır. Fakat, ülkemizdeki okuma oranı, eğitim oranı, eğitim kurumlarındaki yeterlilik göz önüne alındığında, milletimizin, öz dilindeki yetkinliğinin yavaş yavaş kayboluyor olması kaçınılmaz bir gerçek halini alıyor.
Rakamlardan kopamayanlar, ülkemizde ya doktor ya da mühendis; sözcüklerden kopamayanlar yoksul olurlar. Bu makaleyi dikkatle okuyorsanız, muhtemelen siz de ikinci gruba katılanlardan ya da katılmak üzere olanlardansınız. Buna hazırsanız şimdi başlayalım:
Makale yazarı, metin yazarı olmak sanılanın aksine kolay bir iş olmamakla beraber, yoksul grubuna katılmaya can atanlar için vazgeçilmez bir hobi halini alır. İnsanların en büyük hayalleri, hobilerinden para kazanabilmektir. Bu gruptaki insanlar için en kolay kazanç kapısı budur. Bu grupta yer alanların çoğu bilirler ancak yer almak üzere olan ya da yer almak isteyenler de bilmelidirler ki, yazmak hobisinde ne kadar yetkinseniz o kadar çok kazanırsınız.
Kim ne derse desin; öğrenciler bu ülkedeki en yoğun insanlardır. Sevgilileriyle vakit geçirmek, barda eğlenmek, film izlemek, battaniyenin altında pineklemek ve tüm bunların yanında menapoza ya da antropoza girmiş hocalarına ödev beğendirmek, yerin yedi kat altındaki zindanlardan çıkarılarak hazırlanan sorulardan oluşan vizeleri vermek zorundadırlar. Bir edebiyat öğrencisi sizden herhangi bir konuda makale istedi diyelim. Kuvvetle muhtemel, makaleyi, bir öğretim görevlisine, ödev olarak teslim edecektir. Yıllarını edebiyata, dile vermiş insanların çoğu teşekkür kelimesinin Farsça'dan Arapça'ya, Arapça'dan da dilimize çoğul olarak girdiğini, dolayısıyla yeniden çoğul eki almayacağını bilirler. Eyvah! Müşterinizin on puanı gitti! Müşteriyi kaybettiniz.
Sıra, henüz okullarından mezun olmadan unutkanlık hastalığına yakalanmak üzere olan tıp öğrencilerine geldi. Her gününü kadavraların arasında geçiren bir tıp öğrencisi neşter kullanmayı çok iyi bildiğinden, ona şefkatle yaklaşmanız, makale fiyatlarını çok yüksek tutmamanız, beden sağlığınız açısından yararlı olacaktır. Küçük psikopatımız gelecekte gerçek bir kahraman olacağı için, ona bu yolda yardımda bulunmanız, sizi de baba yarısı yapar. Ülkemizde, doktorlara karşı şiddet olaylarının arttığı, değerlerinin bilinmediği şu günlerde, doktor adaylarının biraz olsun yüklerini hafifletmek boynumuzun borcudur. Bu kahraman adayımız, morgdaki kusmuklarını temizlerken, sizden onun için bilimsel bir makale yazmanızı, güzel bir ücret karşılığında talep edebilir. Hemen reddetmeyin, tabi ki yazabilirsiniz! Mesela, geçenlerde sizin de bir akrabanız kangren olmuştu. Kolu tam kesilecekken, doktorlar daha önce hiç denenmemiş bir tedaviyle bunu önlediler ve akrabanız sağlığına kavuştu. Makaleye başlayıp, kangren hastalığından bahsettiniz; onlarca kelime döktünüz Word'e ve makaleyi teslim ettiniz. Ah, ne yazık! Kahramanımız, siz kangren dediğiniz için on puan kaybetti! Bu hastalığın asıl adı gangrendir. Çok konuşmaktan çekinen milletimiz, zamanla, hitabet sanatında dudak tembelliği olarak adlandırılan hastalığa yakalanmış ve zor kelimeleri kendince değiştirerek, kendi ağzına en uygun olanı bulmuştur ama unuttuğunuz kısım, makalenizi dışarıda konuşmaktan, iletişim kurmaktan kaçan bir insanın değil; bu işe yıllarını vermiş bir öğretim görevlisinin okuyacağıdır.
Özetle; dilinize ne kadar hakimseniz, o kadar iş alır, hobinizden o kadar para kazanırsınız. Yani, yoksulluğunuzu bir nebze hafifletirsiniz. Anadilinizdeki hakimiyetinizi artırmak, çok okumak, çok konuşmak ve çok yazmaktan geçiyor.
Yetkin olduğunuz konuları artırmak, çok araştırmaktan ve çok öğrenmekten geçiyor. Sosyoloji dalında bir makale yazmanız için dört senelik bir fakülte bitirmeniz değil; sosyolojinin ana kuramlarını iyi bilmeniz, sosyal olmaktan kaçınmamanız; insanları ve toplumları tanımanız, başta yeterli olabilir.
Çekinmeyin; elinize bir kalem alın ve sözcüklerle oynamaya başlayın. Kim bilir, belki bir gün, büyük bir reklam ajansı tarafından keşfedilir, hobinize bir milyarder olarak devam edebilirsiniz.
Yukarıda okuduğunuz makale, başlık hariç, 609 kelimeden oluşmuş ve can sıkıntısının verdiği gaz sonucu "Allah, Allah!" nidalarıyla, tarafımca yazılmıştır. Bu makale, bu forum dahil olmak üzere, iki forumda paylaşılmış olmakla beraber, başka hiçbir ağda paylaşıma sunulmayacaktır. Makaleyi okuyanların, C/P atraksiyonlarına girmemeleri, cümleleri özgünleştirecek olsalar bile, daha önce hiç kimse tarafından yazılmamış olan bu makaleyi cebe indirmemeleri rica olunur.
Beni okuduğunuz için teşekkür eder, esenlikler dilerim.
Saygılarımla,
Aydın ÖZTOPRAK.