Aslında konuyu doğru yere açtığımı düşünüyorum. Arz, talep meselesi ana sorunu oluşturuyor. Fakat, yine de ucundan kıyısından bir Fransızca, Almanca, Rusça ve Flemenkçe ya da İspanyolca kaynak miktarına neden ulaşamıyoruz diye düşünüyorum. Sorunun çözümünde, akademik personelinde görmezden gelinmemesi lazım bence. Mukim'in dediği gibi bu tür maddeleri yazmak çok uzun zaman alıyor. Ancak, akademik personel cimrilikten vazgeçse ve internete eklediği her şeyin çalınacağını sanmasa; belki bir miktar daha işimiz kolaylaşabilir bence. Yine de, yorumlarınız için hepinize teşekkür ederim.
Üstâdım maalesef Türkiye'de üniversite yoktur. Türkiye'de sâdece fotokopi makineleri vardır. Kitap okumayı sevmeyen ve sırf bölüm kodamanı hocalara yanaşarak liyakat alan akademisyen kadrosunun olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Daha iki hafta önce, bir üniversitenin yüksek lisans programlarına kayıt için parti başkanlarının rektör yardımcısını arama olayına rastgeldim. Allah aşkına bu hangi vicdana sığar ve akademik düsturun hangi kıstası buna uyar?
Bittabi bunların dışında çok müstesna akademisyenler de yok değil. Fakat bu hocalar da maalesef maaş azlığı nedeniyle hem sabah hem de ikinci öğretim derslerine girmek zorundalar ve akademik çalışmalara yeterince vakit ayıramamaktalar.
Sistemi düzeltmek için kendi çapımda o kadar girişimlerde bulundum ki, bunun için devletle bile karşı karşıya geldim çoğu zaman. Her fırsatta bu noksanlığı ifade etmek başıma bela açtı. Ben de artık sisteme göre oynamak durumunda kaldım. Sistem sana yamuk yapıyorsa, sen de sisteme yamuk yapacaksın.