Akkuyu Uranyum Santrali Hakkında Bilinmeyen 25 Gerçek

Destekliyorum çünkü;
Türkiye azda olsa kendi uranyumunu üretmeli ve enerjide bağımlılık azalmalı
Her sistem kusursuz değildir ancak önlem alınmıştır
Desteklemediğim olmasın dediğim nokta
-> Doğaya verilen zarar
-> Ortak Rusya yapımcı (şayet doğruysa) sorumlu firma olması

İnternet kara defter gibi neyin doğru olduğu belirsiz onun için bekleyelim herşey zaman gösterir

Bu yazilanlar elinizde bir belge varmi yok tamami ile iddia lar uzerine bir konu mesela ucuncu havalimani uzman ev hanimi teyzemizin karsi cikma nedeni uzak olmasi kurulan yerde ruzgarin belli bir guzergahdan esmemesi bataklik uzerine kurulmasi ki burada dogru (denizi doldurup pist yapan muhendisler icin bataklik islah etmesi cocuk oyuncagi dir diyince ) dumur olan tezyemiz soylem degistirip sabiha gokcen buyutulsun demeye baslamistir. Onunda gereksiz oldugunu turkiyenin zaten para vermedigi yap islet devret modelini hatirlatinca sukadar yolcu gelecekmi gelmezse devlet farkini verecek diye yeni bir atilimla yolun bitmesiyle indi ve gitti cvbi bile beklemeden kacmistir

Bu kadar farklı görüşten sonra şurası kesin ki; kimse ama hiç kimsenin bu yapılacak şeyler hakkında bilgisi yok. Yapılsın diyenler, orada burada şurada okudukları kadarıyla konuşuyor ve yapılmasın diyenler de, daha önceki nükleer facialarından yola çıkarak tehlikeli bir şey olduğunu söylemeye çalışıyor ama kimsenin net bir bilgisi yok. Devlet halkı bilgilendirmiyor, sadece iyi bir şey ve kendi elektriğimizi üreteceğiz diyerek geçiştiriyor. Yapılacak bölgenin ne jeolojik bilgileri ne de çevresel etkenleri hakkında bilgi veriliyor. Bu iki nükleer santrali yapacak firmalar bile oldu bitti ye getirilerek kamuoyun duyuruldu. Bu firmalar hakkında kamuoyu yani halk ile geniş bir bilgi de paylaşılmadı. Söylemek istediğim her şey bu kadar gizli kapaklı yapılırken, ortada dönen ihaleden kimsenin haberi yokken, halka sadece bilmeleri gerektiği kadar bilgi (yoktan biraz fazla) veriliyor iken, hala nasıl savunabiliyorsunuz. Fransa'dan, İngiltere'den, Amerika'dan örnek veriyorsunuz bir şey olmamış diye; peki neden Çernobil'den, Fukuşima'dan örnekler vermiyorsunuz. Akp ne yapsa muhalefet oluyorlar diyorsunuz ama haklı gerekçeler ile muhalefet oluyoruz. 3. havaalanı bölgesi, ters rüzgarlar nedeni ile uçuş için güvenli bölge değil. 3. köprü tam bir doğa katliamı, ki akp eski genel müdürü tayyip erdoğan'da zamanında bu projeye karşı çıkmış birisi. Çok fazla mühendis tanıyorum ve hepsi de seçim amacıyla marmaray'ın çok çabuk bitirildiğini ve kullanımının hala çok riski olduğunu söylüyorlar, bugüne kadar bir şey olmamış olması, olmayacağı anlamına gelmiyor. Daha önceki mesajlarımda da söylediğim gibi, Türkiye; askeriye içerisinde cephanelik patlayan ve hava sahası güvenliği en üst düzeyde olan havaalanlarında drone uçurulan bir ülke, Türkiye nükleer santrali koruyabilecek bir ülke değil ne yazık ki. Belki bundan 100 sene sonra olabilir ama bu ülke şuanda nükleer santral için hazır değil. 100 sene sonra da zaten nükleer'e ihtiyaç kalmaz, doğa da enerji üretilecek bunca şey varken hala nükleer ile rus ruleti oynuyoruz.

Acaba konu altından çaktırmadan siyasetin dibine vuran arkadaşlara bir yaptırım olacak mı?
Eğer konuların altından yalan dolan partilere giydirmek yasak değilse herkes yapsın.

Fransa da 60'dan fazla nükleer santral var. Almanya'nın kapatıyor olması, zengin olduğundan ileri geliyor. Adamın ihtiyacı yok yani, para verip alıyor enerjiyi hazır olarak. Ama bizim üretmeye ihtiyacımız var. 1950'lerde yaptı bir çok ülke santralini, biz 2015'te yeni yapabiliyoruz. Ayrıca herşeyin tehlikesi var, risk almadan gelişemezsin.

Ya şuan burada televizyondan duyduğu kadarıyla konuyu savunanı da var, sağda solda "nükleer santral zararlıymış aga" dendiği için bilinçsizce karşı çıkanı da.

Sanki nükleer santral yapıldıktan sonra herkesiz çoluğu çocuğu sakat doğacak, felaketler yaşanacak gibi anlatılıyor.

Lütfen kısaca okuyun isterim;

Bu işin mühendisi ustası vs. olduğumu söylemiyorum kesinlikle fakat yakinen ilişiğim bulunduğundan dolayı sizlere kısa bir kaç bilgi ve görüş aktarmak istiyorum.

Ülkemizde bilinen enerji üretim kaynakları "genelde";
- Elektrik üreten barajlar (Hidroelektik santralleri),
- Termik santraller,
- Doğalgaz kombine çevrim santralleri
tarafından sağlanmaktadır.

Artvinde yapılan yeni Deriner Barajı tam da güzel köyümün, dedelerimin, sevdiklerimin mezarlarının üzerine kurulmuş. Devletin zorlaması ile dedelerimiz, nenelerimiz evini bağını bahçesini bırakarak bilmedikleri şehirlere taşınıp kısa sürede üzüntüden yaşamlarını yitirmiştir. Şuan dönüp baktığımda benim bir köyüm bile yok. Sadece benim değil civar köyler, binlerce insan 3-5 kuruş para verilerek evinden yurdundan kovulmuştur. Aklınızın hayalinizin alamayacağı alanda yeşillikler ağaçlar ormanlar bir çöp gibi sökülmüş verimli araziler yok edilmiştir. Ne için? Biraz daha fazla elektrik üretebilmek için. Bu sadece benim yaşadığım inanılmaz basit belkide çoğunun bilmediği bir dramdır o köylerdekiler için. Ama herşeye değer çünkü ülke elektrik üretimine katkisi %0,44. Yani ortalama 300bin kişiyi aydınlatabilir. Bunun için herşeye değerdi... (Yersen)

Buradan ülkemizdeki 514 hidroelektrik santralini görebilirsiniz. http://www.enerjiatlasi.com/hidroelektrik/

Yine aynı şekilde bir kesimin inanılmaz reddettiği termik santraller var ki zararlarını görmek için öyle deprem filan beklemenize de gerek yok. Çıkan zararlı dumanlar asit yağmurlarına neden olarak çevre toprağını kurak verimsiz ve tarıma elverişsiz hale getirerek bölgedeki bitki hayatını neredeyse bitirir. Bölgeden kastım bulut yağmuru nereye kadar götürürse işte.

Ayrıca;

Termik santral küllerinin toplandığı alanda (kül depolarında) oluşan Radon gazı (Ra222) havaya ulaşmaktadır. Bu küllerin üzeri toprakla örtülse dahi toprağın gözeneklerinden geçen Ra222 havaya karışır. Ra222 3.8 günlük bir süre içinde Polonyum’a (Po210) ve aktif kurşuna (Pb210) dönüşebilmektedir. Bu nedenle kül yığınları çevreye radyoaktivite yayar. Bacadan atılan maddelerin içinde belki de en önemlisi, linyitte bulunan ve yanma ile açığa çıkarak etrafa yayılan uranyumdur. Küllerdeki uranyum da ayrı bir sorun yaratmaktadır.

Yine ayrıca;

Termik santraller soğutma, buhar elde etme ve temizleme gibi çeşitli amaçlarla su kullanmakta ve tüm bu işlemler sonucunda tonlarca atık su oluşturmaktadırlar (Su arıtma tesisi atık suları, su - buhar çevriminden kaynaklanan atık sular, curuf teknesi taşıntı suları, luvo yıkama ve temizleme suları, yağlı sular, evsel atık sular ve yağmur suları, kömür stok sahası drenajları). Bu miktar ve özellikteki atıkların ne kadar işlemden geçirilirse geçirilsin, çevre kirliliğine yol açması kaçınılmazdır. Çünkü sonuç olarak bu sular ya toprağa ve yeraltı sularına ya da bir şekilde denize ulaşacaktır.

Ve bunların doğaya verdiği zararı görmek için yine söylüyorum öyle deprem falan beklemeyin. Verdiği zararları tarımdan, hayvancılığa, balıkçılıktan çevre kirliliğine kadar toplayarak ülkemizdeki ekonomik zarara ve üretimin azalmasından kaynaklanan enflasyon etkilerini hiç saymıyorum bile.

Buradan ülkemizdeki 32 termik santrali görebilirsiniz. http://www.enerjiatlasi.com/komur/

Ve asıl büyük saçmalık doğalgaz kullanarak elektrik üretmeye çalışan zavallı santrallerimiz. (Taşıma suyla değirmen dönmez atasözüne en yakışan santraller)

Bunlarda bizim ülkemizin milyarlarca lira harcayarak Rusya ve İrandan temin ettiği doğalgazı elektriğe çeviriyor. Ve bu sayede ekonomik olarak bir bir adım bile ileri gitmeyi geçin, Nijerya gibi saçma ülkelere karşı bile cari açık çıkarmasına neden oluyor. Doğalgaz kaynağın bile yokken çevrim santrali senin neyine be güzel ülkem...

Sonuç olarak;

Nükleer santral ne kadar zararlı ise, inanın şuan kullanılanlar da bir o kadar zararlıdır. Güvenlik önlemleri ve bilirkişi ile doğabilecek zararlar minimuma indirilebilir. AMA...

Asıl soru şu olmalı,

Madeninin güvenliğini sağlayamayan, ülkesinin elektiriği kesilidiğinde ilkokul 5 öğrencisi seviyesinde açıklamalar yapan bu yönetim nükleer santrali ne hale getirir ?...

Öyle yazayım dedim saygılarımla :)

Merak ediyorum Genç Türkiye Cumhuriyeti bir gün gerçekten bir yerlere gelebilecek mi ? ve biz görebilecekmiyiz...

Babam her zaman derdiki; bir ailede birlik ve beraberlik yoksa o aile iflah olmaz, türkiyede ne yapılsa sanki inadına karşıt görüşlüler çıkıyor. bırakın santraller yapılsın hatta her şehirde bir tane yapılsın, ülke ekonomisi biraz düzelsin o zaman alternatif kaynaklara yönelirsin, sen daha emeklemeden olimpiyatlara katılmayı planlıyorsun.. yönetemeyiz, bilgimiz yok mühendis yok.. sanki bizim nükleer santral hakkında doktoramız varya birde tartışmasını yapıyoruz.

hadi herkes evine dağılsın :)

Nükleer santral yapılmalı ama israil suriye mısır ırak bu ülkelere yakin bir yere yapılmamaliydi
o bölge pek fazla deprem üreten yer degil olsa olsa 5.5 6 şiddetinde olur oda santrale zarar vermez
Unutmayın nükleer denizaltılar ve uçak gemileri epeyce var ve dünyanın her yerinde geziyorlar

Yahu bırakın gebersinler. İstemeyenler ile bir çıkış kapısı bulmalıyız. Bu millet ali ata bak ile yetişti, normaldir.

Ayrıca araştırınız: (Kaydı tutulan, şu an da doğallığı sömüren, inanmasanız da yeni dünya düzenine yakında geçiş yapacağımız bir çok fenomen gerçekleşiyor)

+Chemtrails
+Haarp
+Fema Kampları
+Medya Yönetimi ve Manipulasyonu

Diğer kaynaklara bağlantılı geçiş yapacaksınız. Öyle su üzerinden araştırıp sonra kayak yapar gibi buraya gelip hadi lan oradan gibi bir sonuçla karşılaşmak istemem. Siz bilirsiniz. Ben şu an yaşamak için doğal yöntemlerle bir şeyler bulmaya çalışıyorum. Sisteme iyi eklemlenmiş beyinlerle işim olmaz artık. Yıllardır anlatıyorum sonuç sıfır.

Nükleer ısrarı 17 milyar doları uçurdu. Hükümet 22 milyar dolar harcayıp Rus Rosatom şirketine Akkuyu’da nükleer santral kurduracak.


Aynı güce sahip güneş enerjisi santrali ise 5 milyar dolara yapılabiliyor Türkiye’nin dışa bağımlı enerji politikasına güneş enerjisi yatırımcılarından kritik eleştiri geldi. Rus devlet şirketi Rosatom’un yapacağı 4.800 MW’lık Akkuyu Nükleer Santrali’nin 22 milyar dolara mal olacağına dikkat çeken güneş enerjisi yatırımcıları, 4.800 MW’lık kurulu gücün güneş enerjisinde sadece 5 milyar dolara mal olacağını, hükümetin güneş yerine nükleeri tercih ederek ülkeyi sadece bir nükleer santralde yaklaşık 17 milyar dolar zarara uğratacağını söyledi. Akkuyu’nun ardından yaklaşık 5 bin MW gücünde ikinci nükleer santral de Sinop’a yapılacak. Bu iki santral nedeniyle yurtdışına fazladan 34 milyar dolar kaynak transferi olacağından endişe ediliyor.


İKİ NÜKLEER KADAR BAŞVURU

Hükümet, doğalgaz, kömür ve hidroelektrik santrallerinin yanı sıra güneş, rüzgar ve jeotermal gibi yenilenebilir ve çevreye zarar vermeyen enerji kaynaklarını da geliştirme sözü verdi. Bu kapsamda güneş enerjisi yatırımlarına da kapı açıldı. Ancak güneşte kurulum kapasitesi 600 MW ile sınırlandırıldı. Bu 600 MW’lık santrali yapmak için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) 496 firmadan tam 8 bin 900 MW’lık talep geldi. Ancak EPDK, 2013 yılından bu yana 600 MW’ın kurulmasına bile geçit vermedi. Akkuyu ve Sinop’a kurulacak iki nükleer santralin kurulu gücüne eşit güneş enerjisi başvurusu halen EPDK’da bekliyor. Dışa bağımlı nükleer santrallerin izni ise jet hızıyla onaylanıyor. İşte Hükümet’in nükleer ve güneş enerjisine bakış açısı ile iki enerji kaynağı arasındaki olağanüstü farklar:

NÜKLEERE 20 YIL GARANTİSİ

Devlet Akkuyu Nükleer Santrali’nde üretilen elektriği 12.5 dolar/cent’ten satın alma garantisi verdi. 20 yıl boyunca Akkuyu’da üretilen elektrik zorunlu olarak devlet tarafından satın alınacak. Güneş enerjisinde ise alım garantisi fiyatı 13,3 dolar/cent ve alım süresi sadece 10 yıl. Yani güneş enerjisi santrali kuran firmaların elektriğini devlet 10 yıldan sonra isterse satın almayacak. Nükleer ile güneş enerjisi arasında en az 10 yıllık alım garantisi farkı bulunuyor.

Atıklar nereye atılacak?

Nükleer santrallerden çıkacak tehlikeli atığın nasıl ve nerede saklanacağı belli değil. Nükleerin hem yakıtının hem de kullanılmış yakıtının Rusya’dan taşınması ayrı ayrı risk taşıyor.
Olası bir kaza durumunda ülkenin tümünü tehdit eden riskler kaçınılmaz olacak. Oysa güneş enerjisinin tehlikeli ya da tehlikesiz atığı yok. Hammadde gerekmiyor. Ayrıca, nükleer santraller inşaatlar hariç büyük ölçüde ithal kaynaklarla kurulacak. Üretimi yabancı firmalar yapacağı için kaynak ve kâr doğrudan yurtdışına transfer olacak. Güneş enerjisi ise paneller dahil yüzde 100’e varan oranlarda yerli kurulabiliyor.
Üstelik nükleer santralin elektrik üretimi 8 yılı buluyor. Güneşte ise bir yıldan daha kısa sürede üretime geçilebiliyor.