lostyazilim
tr.link

Atatürk 1881 - 1919 Filmini Beklediğimize Değdi mi?

Disney, Atatürk'ün dizisini ilk duyurduğunda herkes gibi ben de çok heyecanlanmıştım. Zira bütçe, görsel efekt ve cast seçiminde Disney bizi yanıltmayacaktır demiştim. Zira oyuncu seçimleri de beklediğim gibiydi. Atatürk rolünü son zamanların en iyi oyuncularından Aras Bulut İynemli'ye emanet eden Disney, uzun süren oyuncu seçimi, senaryo yazımı ve proje hazırlıklarından sonra nihayet projenin çekimlerini tamamlamıştı. Şirket bu projeye öyle önem veriyordu ki ser verip sır vermiyor, herhangi bir sızıntı olmaması için her türlü önlem alıyordu. Zira bir telekom şirketi ile reklam anlaşması olan Aras Bulut İynemli, reklam filmlerinde bile saçları belli olmasın diye şapkayla kamera karşısına geçiyordu. Fakat tüm bu hazırlıklara ve çekimlerin tamamlanmasına rağmen Disney sürpriz bir açıklamayla projeyi iptal ettiğini duyurdu. Çok büyük tepkiler alınca da projenin FOX TV'de özel gösteriminin olacağı ve ardından 2 film olarak sinemalara geleceği açıklandı. Ama bu tamamen Disney'in Türk kullanıcılarının vicdanını rahatlatmak için attığı bir adım. Disney'in projeyi neden iptal ettiğine girmeyeceğim zira bu yazının konusu da zaten bu değil. Peki uzun süredir beklediğimiz ve hakkında sansasyonel haberler yapılan Atatürk filmi nasıl olmuş? Gerçekten beklentileri karşıladı mı? Film hakkındaki düşüncelerimi naçizane söylemeden önce uyarayım yazının devamında film hakkında sürpriz kaçıran (spoiler) bilgiler yer alacak. Şayet spoiler yemekten rahatsızlık duyuyorsanız yazıyı filmi izledikten sonra okumanızı tavsiye ederim.

Atatürk 1881 - 1919 'TV Özel Yayını'

29 Ekim günü Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlarken Atatürk filminin tv özel yayını FOX TV'de yayınlandı. Ben uzun süredir filmi beklediğim için kutlamalara ara verip uzun süreden sonra televizyon başına geçip filmi izledim. Fakat keşke kutlamalara ara vermeseymişim. Disney, sahibi olduğu FOX TV ile gönülleri almaya çalışsa da işi yine paraya döktü. Çünkü film sırasında öyle çok reklam arası verildi ki, kanal sanki milli duyguları kullanarak nasıl gelirimizi arttırırızın peşine düşmüş gibiydi. Bir de reklamlardan sonra sahneleri en az 3-4 dakika geriye alan FOX, eminim ben dahil bütün izleyicilere illallah ettirmiştir. Fakat filmin tv özel yayınını FOX'un bu olumsuzluklarını kenara bırakarak inceleyeceğim, merak etmeyin.

Filmin ilk açılış sahnesi gerçekten çok etkileyici. Çanakkale'de, savaşın tam göbeğinde başlayan film, etkileyici görsel efektleri, savaş sahneleri ve kamera açılarıyla ilk 10 dakikada büyülemeyi başarıyor. Hollywood kalitesine yakın görsel efektleri ve Aras Bulut İynemli'nin seslendirdiği şiirle bizi karşılayan Atatürk filmi, o anki duyguyu, cephedeki askerlerin duygusunu bize hissettiriyor. Mustafa Kemal komutasında taarruza kalkan Türk ordusu ile düşman ordusunun göğüs göğse kapışması, tamam bu film bizi aksiyona doyuracak dedirtiyor. Görsel yönetmeninden, figüran yardımcı oyunculara, patlama sahnelerinden dövüş figürlerine kadar her şeyiyle çok etkiliyor sahne. Özellikle o kaos sırasında yönetmenin yakaladığı sahneler ve müzikleri kullandığı yerler fevkalade.

Fakat bu bir biyografi filmi. Bu etkileyici savaş sahnesinde Mustafa Kemal yaralanıyor ve Gazi Paşa'nın çocukluğuna dönüyoruz. Babası Ali Rıza'nın ticaret yapmak için aldığı malların eşkiyalar tarafından yakılmasıyla ve eşkiyaların peşine düşmeyen bölgedeki yetkililerden çok etkilenen çocuk Mustafa, babasının da bunu kaldıramayarak vefat etmesinden sonra iyice kinleniyor. Daha çocuk yaşta padişahı, şehzadeyi, veziri, saltanatı sorgulamaya başlayan Mustafa, büyüyüp askeri okulu bitirip Osmanlı subayı olana kadar kinini diri tutuyor. Sonra soluğu Mustafa Kemal'in genç bir Osmanlı subayı olduğu zamanda alıyoruz. Disney, filmin sloganını bildiğiniz gibi 'Anlatılmamış hikayelerle Atatürk' olarak duyurmuştu. Bu slogan gerçekten de hakkını veriyor. Zira film bize hiçbir Atatürk yapımında görmediğimiz bilgileri anlatıyor. Çocukluğuna sonradan devam etmek üzere ara veriyor ve kendimizi Mustafa Kemal ve arkadaşlarıyla beraber Enver Paşa'nın kurduğu 'İttihat ve Terraki Cemiyeti' zamanlarında buluyoruz.

Film bize kimsenin çekmeye cüret edemediği zamanları, padişah Abdülhamit'in baskıcı yönetiminden dolayı 'Hürriyet' kod adıyla kurulan İttihat ve Terraki Cemiyeti'nin yaşadığı zorlukları ve başardıklarını objektif bakış açısıyla gayet güzel aktarıyor. Mustafa Kemal'in sorguda işkence görmesinden tutun da Şam'a sürülmesine kadar büyük bir cesaretle bize aktaran yapım, tepki gelir korkusu yaşamadan tamamen tarihe bağlı kalmayı çok iyi başarmış. Film bizi ilk sahnesinde savaş ve aksiyon sahnesiyle karşılıyor demiştim ya, o sahneden sonra film tamamen tarihi biyografi yapıya bürünüyor. Yönetmen filmde Mustafa Kemal'in Enver Paşa ile yaşadığı fikir ayrılıklarından baskıcı yönetime karşı baş kaldırışına kadar her tarihi detayı atlamadan çok ince bir çizgide işleyerek bize sunmuş. Ağır ama merak ettiren bir yapıya bürünen yapım, Mustafa Kemal'in kişiliğini, fikirlerini, o zamanlar yaşadığı düşmanlıkları ve askeri zekasının nasıl olduğunu gerek repliklerle gerek sahnelerle gerekse de Aras Bulut İynemli'nin son derece başarılı oyunculuğuyla bize aktarıyor.

Fakat unutmamak gerekir ki bu proje ilk olarak dizi olarak tasarlandı. Yani senaryosu diziye göre yazıldı ve ona göre çekildi. Bir diziyi filme çevirmek gerçekten zor bir iştir. Bu zorluğu film ekibi genel olarak aşmış olsa da bazı sahnelerde bunu hissedebiliyoruz. Mesela diziyle filmi ayıran en büyük etken bütçedir. Örnek verecek olursam bir yapımın bütçesi 100 milyon TL ise bu bütçeyle bir 2 saat film çekmek var bir de 8 bölümlük 50'şer dakika dizi çekmek var. Yönetmen de dizi olarak çektiği için bütçeyi daha çok sahne dekorlarına, kostümlere ve sahne tasarımlarına harcamış. Filmin diziden evrildiğini sonuna kadar hissettiğiniz sahneler çok var. Mesela Mustafa Kemal'in Selanik istasyonuna sürüldüğü zaman yönetmen tek odada sadece kamera açılarını değiştirerek odanın ufak camından mevsimlerin geçtiğini gösteriyor ve o süre zarfında yaşanan önemli tarihi olayları Mustafa Kemal'in okuduğu gazetelerden öğreniyoruz. Tarih bilenler bilecektir ki Mustafa Kemal Selanik'teki tren istasyonuna sürüldüğünde İttihat ve Terraki Cemiyeti'nde birçok önemli olay yaşanıyor. Yönetmen elindeki kısıtlı bütçeyi verimli kullanabilmek için bunların yarısından çoğunu göstermiyor, sadece bazılarını gazetelerden bize aktarıyor.

Fakat Mustafa Kemal ile Enver Paşa'nın daha o zamanlar yaşadığı fikir ayrılıkları çok iyi şekilde izleyiciye aktarılıyor. Enver Paşa orduyla beraber sultan Abdülhamit'in üzerine yürümek isterken Mustafa Kemal bunun yanlış olduğunu savunup, padişahı tahttan indirmeden önce halkın desteğinin alınması gerektiğini söylüyor. Bu fikir ayrılıkların yaşandığı sahnelerle aslında bizlere Mustafa Kemal'in askeri darbe yaparak başa gelmek istemediği, halkın desteğini alarak inkilaplarla ülkeyi yönetmek istediğini gösteriliyor. Filmin bir diğer en sevdiğim sahnesi ise Mustafa Kemal'in kız kardeşi Latife hanımın evlenmek istediği adam için iş ayarlamasını istediği sahneydi. Mustafa Kemal kız kardeşine sinirlenerek bunu geri çeviriyor. Bize Mustafa Kemal'in yetkisini asla kötüye kullanmadığı, kız kardeşi dahi olsa böyle bir şeye asla izin vermeyeceği tarafı gösterilirken, kız kardeşinin izdivacını yapacağı adama para verip iş kurmasını sağlamasıyla da vicdanlı tarafı yansıtılıyor..

Film ilerleyen dakikalarda ise Enver Paşa'nın Mustafa Kemal'e suikasti düşünmesine, Mustafa Kemal'in arkadaşlarıyla daha genç subayken devletin geleceği için duyduğu endişelere, onun için vatan milletin anne ve kız kardeşten dahi önce geldiğine, yaşadığı romantik anlarından Alman generalini askeri zekası ile şaşırtmasına kadar önemli tarihi olayları bize aktarıyor. Her sahnede Mustafa Kemal'in kişiliğine yakından bakıyor, hem kendisinin hem de devlet hakkındaki düşüncelerinin olgunlaşmasına birebir tanıklık ediyoruz. Projenin yönetmeni Mehmet Ada Öztekin her sahneyi en ince detayına kadar çok iyi tasarlayıp çekmiş. Fakat her şey güzel giderken, birden özet anlatıma geçiyoruz. O her detayı aktarılan sahneler yerini tamamen çekelim de eve gidelim sahnelere dönüyor. Mesela benim merakla, heyecanla beklediğim, İttihat ve Terraki Cemiyeti üyesi askerlerin İstanbul'a girip hain askerleri yakalaması ve padişah Abdülhamit'i tahttan indirdikleri hiç gösterilmemiş. Yani hem Mustafa Kemal için hem Osmanlı için hem de tarih için en önmeli olaylardan birisi maalesef böylesi güzel filme eklenmemiş. Sadece Mustafa Kemal'in tasarladığı planı arkadaşlarına anlatırken birkaç askerin İstanbul sokaklarında yürüdüğünü ve 1-2 tane de hainin meydanlarda asıldığını görüyoruz, o kadar. Abdülhamit'in tahttan indirildiğini ise yine Mustafa Kemal'den duyuyoruz. En önemli tarihi olayın ki bu olay Mustafa Kemal'i direkt etkiliyor zira planı yapan bizzat kendisi, böylesi her detaya önem veren biyografiye eklenmemesi gerçekten şaşırtıcı. Zaten özet sahnelerden sonra tv özel yayını bitiyor. Ben şahsen bu özet sahnelerin özel yayın olmasından dolayı kısaltıldığını düşünmüştüm fakat sinemada izlediğimde maalesef yanıldığımı anladım. Zira bu sahneler sinemada da özet geçilmişti.


İstanbul’dan Edirne’ye Yolculuk...
İlginizi Çekebilir!

İstanbul’dan Edirne’ye Yolculuk...

Tarihi güzelliği ve doğasıyla beraber, Marmara bölgesinin en güzel şehirlerinden bir tanesi olan Edirne, dumanından ve trafiğinden sıkılanlar için hem huzurlu hem de kültür dolu bir tatil imkanı sunmaktadır. Büyük İskender’den Bi...

Atatürk 1881 - 1919 Sinema Gösterimi

Sinemaya giderken filmin tv özel yayınını sanki izlememiş gibiydim. Filme aynı heyecan ve meraklı bekleyişle gittim. Sinemanın ilk yarısı tv özel yayının aynısı olduğu için oraları yazmayacağım fakat ikinci yarısı beni tekrar büyülemeyi başardı. Sinemanın ikinci yarısı, tv özel yayınının bittiği yerden, İttihat ve Terraki Cemiyeti'nin güçlenip Enver Paşa'nın kontrolü ele aldığı zaman diliminden başlasa da filmde bütünlük kopmuş gibiydi. Mesela diziden film yapıldığını en iyi tarihlerden kesitler izleyerek anlayabiliyorsunuz. Mesela 1914 yılında yaşanan bir olayı gördükten sonra 1909 yılındaki başka bir olayı izliyoruz. Mustafa Kemal'in çocukken dayısıyla ava çıktığını izlerken birden soluğu Trablusgarp savaşında alabiliyoruz. Trablusgarp savaşı dediğime de bakmayın, ilk sahnedeki gibi etkileyici bir savaş sahnesi yok. Sadece Mustafa Kemal'in gözüne nasıl şarapnel saplandığını ve Arap askerlerin nasıl örgütlendiğini görüyoruz, o kadar. Bunun sebebi de sanırım birçok sahnenin ve bölümlerin ayıklanıp diziyi iki filme sığdırma çabaları. Ama ben filmin ikinci yarısını bundan bağımsız olarak yazacağım.

Enver Paşa ile Mustafa Kemal'in dostluklarının yanı sıra güç kavgalarına tanıklık ettiğimiz ikinci yarıda, Mustafa Kemal'in bir de casusluk tarafına odaklanıyoruz. Gazi Paşa'nın Bulgaristan'daki kıyafetli özel baloya Yeni Çeri kıyafetiyle katılmasıyla başlayan casusluk serüveni, sırf istihbarat alabilmek için Bulgaristan Generali'nin kızıyla yaşadığı ilişkisiyle devam ediyor. Günlerce Generalin kızına aşıkmış gibi davranan Mustafa Kemal, sonunda hedefine ulaşıyor ve devletlerin savaş planlarını öğreniyor. Fakat buradaki mantık hatası gerçekten inanılmaz. Koskoca Bulgaristan Generalinin evinde çok önemli askeri toplantı yapılıyor ama Mustafa Kemal elini kolunu sallayarak kapı dinleyebiliyor, odalardan evraklar çalabiliyor. Mustafa Kemal'in askeri zekası ve askerliği bu kadar detaylı anlatılmışken casusluk yeteneklerinin de detaylı şekilde anlatılması gerektiği kanaatindeyim.

Mustafa Kemal'in casusluklarını görürken Yunanlıların Selanik'i işgal ettiğini öğreniyoruz. Sadece öğreniyoruz ama. Bununla alakalı tek sahne, Türklerin Selanik'ten göç etmeleri, o kadar. Mustafa Kemal de bunun hesabını Enver Paşa'ya soruyor. Ardından ne oluyor biliyor musunuz? Sanki annesi ve kız kardeşi umurunda değilmiş gibi Mustafa Kemal'in arkadaşlarının zoruyla bir baloya gidip içki içtiğini, piyano dinlediğini görüyoruz. Tamam tarihe bağlı kalmaya çalışılmış fakat Mustafa Kemal'in endişesi, anne ve kız kardeşini sağ salim İstanbul'a getirtebilme çabasını göremiyoruz. Oysa Gazi Paşa, o zamanlar Selanik'te görev yapan çocukluk arkadaşı Salih Bozok'tan yardım istiyor, annesi ve kız kardeşini getirsin diye her şeyi yapıyor. Fakat filmde bu sahneler es geçilmiş. Zaman ve bütçe sınırından dolayı es geçilebilir fakat Mustafa Kemal'in baloya katıldığı da gösterilmemeliydi bence.

Filmin ilerleyen dakikalarında ise Enver Paşa'nın elini kolunu sallayarak devlet binalarını basıp, istediğini öldürüp istediğine zorla istifa ettirecek kadar çok güçlendiğini izliyoruz. Sarıkamış'ta verilen şehitlerin dahi hesabını kimse Enver Paşa'ya soramıyor. Her ne kadar Enver Paşa tahta Vahdettin'i geçirmiş olsa da İstanbul'da yönetimin onda olduğunu, yaptığı hataları ve gücü nasıl yönetemediğini tüm çıplaklığıyla izliyoruz. Enver Paşa bu sefer Mustafa Kemal'i 19. Tümen 57. Piyade Alayı'na sürüyor. Bu alaydaki askerlerin kontrol edilemediği, düzenin olmadığı vurgulanıyor fakat 57. Alay, Osmanlı'nın en önemli alaylarından birisi. Yani Mustafa Kemal bu alayın başına ceza verilmiş gibi getiriliyor. O zamanlar Yarbay olan Mustafa Kemal, 57. Alay'ı çocukken yaşadığı bir hikayeyi anlatarak izaha getiriyor ve askerlerin motivasyonlarını yaptığı konuşma ile yükseltiyor. Burada yine Mustafa Kemal'in askerin halinden nasıl anladığına vurgu yapılmış fakat kumandanların ceza olarak atandığı bu alay, birkaç dakikalık sözle düzene girebiliyorsa, o zaman neden o alayın askerleri hakkında olumsuz yorumlar yapılıyor? Ama yönetmen, 'Bu film 57. Alay şehitlerine ithaf edilmiştir.' diye ekrana not düşerek bir nevi 57. Alay hakkında geçen olumsuz diyalog için özür dilemiş.

Sonuç olarak Atatürk 1881 - 1919 'un ilk filmi, mantık ve kurgusal hatalara rağmen biyografi olarak gerçekten başarılı bir film olmuş. Genel olarak bakıldığında sanat yönetmeni, filmin yönetmeni, görüntü yönetmeni, cast yönetmeni ve oyunculuğuyla Aras Bulut İynemli çok iyi iş çıkarmayı başarmış. Naçizane tavsiyem filmi izlerken bir diziden evrildiğini unutmadan izlemeniz olacaktır. Ayrıca filmdeki sahnelerin tarihteki gerçekliğini de araştırırsanız özet geçilen sahneleri ve kurgu bütünlüğünü kafanızda oturtabilirsiniz. Zira filmde içi çok boş kalmış ve cevaplanmayan soru işaretleri olan sahneler var. Bu boş kalan ve soru işaretlerinin olduğu sahnelere takılırsanız canınız sıkılabilir. Benden söylemesi.

Unutmadan söyleyeyim, Atatürk 1881 - 1919 filminin ikinci filmi 5 Ocak 2024 tarihinde sinemalarda olacak. İkinci filmde bizi neler bekliyor bakalım bekleyip göreceğiz.

Bu içeriğe tepkini gösterebilirsin! 👍 4.5 / 5 (2 değerlendirme)

2 kişi bu içerik hakkında tepkilerini gösterdi. Sen de tepkini göstererek yazarlarımıza geri bildirim verebilirsin.

Yorumunuz

    Son Yorumlar

    Site Ayarları
    • Tema Seçeneği
    • Site Sesleri
    • Bildirimler
    • Özel Mesaj Al