Bildiğiniz gibi, Xbox Series X ve S ile birlikte PlayStation 5 konsollarıyla birlikte oyun dünyası yeni nesle kavuştu. Teknolojik anlamda devrim niteliği taşıyan bu konsollar aynı zamanda bir geleneği de bozmakta… Artık Xbox, PlayStation’un gerisinde olan marka değil ve emin adımlarla öne doğru ilerliyor. Peki, bu süreç nasıl böyle işler oldu?
Özellikle son iki konsol neslinde PlayStation markasıyla birlikte Sony, Xbox markasını elinde bulunduran Microsoft’un oldukça önüne geçmeyi başarmıştı. Burada stratejik bazı konularla birlikte, çeşitli sebeplerin etken oynadığını söylemek mümkün diyebiliriz. Hatta bu denli geriye düşen markaların öne geçtikleri de çok sık görülmüş bir husus değildir. Tamam ama Microsoft bunu nasıl başardı? İşte bu yazıda konumuz bu.
Marka Takipçi Olmayı Reddetti
Son nesil, yöneticilere gösterdi ki rakibin başarılı stratejilerini takip etmek yalnızca şirketi hayatta tutmayı getiriyor. Sadece rakibin yaptıklarını taklit ederek rakipten daha çok kazanç sağlayan bir hale gelmenin imkânı bulunmuyor. İşte bu nedenlerle, kendi özgün stratejilerini ortaya koymaya başladılar. Elbette kullanıcılar başlangıçta alıştıkları strateji taklitlerini göremeyince rahatsız oldular. Zira PlayStation “Oyunlarımız platformumuza özel.” derken, Xbox “Oyunlarımızı bilgisayarlarınızda da oynayabilirsiniz.” demeyi seçmişti. Bu elbette sürecin giriş aşamalarında oyuncuları rahatsız eden bir durumdu ancak zamanla konsol sahipleri de bu tutuma alıştılar.
Elbette yeni stratejiler üretmek sadece rakibin yaptıklarının tam terslerini yapmaktan ibaret olmamalı. Olmadı da zaten. Xbox geçtiğimiz yıllarda başlattığı Game Pass programıyla da oyuncu ekosisteminin neredeyse tamamının beğenisini kazanmayı başardı. Bu stratejiyle Xbox şirketi yalnızca konsol üreticisi ya da oyun geliştiricisi olmayacak, aynı zamanda Netflix gibi büyük bir abonelik sisteminin oyunlar için olan versiyonuna dönüşecekti. Bu plan çerçevesinde Game Pass başlangıçta yalnızca Xbox konsollarında çalışıyordu ancak uzun süren bir açık beta çalışmasıyla birlikte sistem bilgisayarlarda da çalışmaya başladı.
Aylık ufak meblağlar ödeyen bilgisayar oyuncuları artık eşsiz bir kütüphaneden istedikleri oyunu oynama şansına sahip olabiliyorlar. Xbox burada ofansif adımlar atarak Microsoft’un büyük oyun stüdyolarından bazılarını da satın almasını sağladı. Bu sayede gelecekte bazı oyunların yalnızca bu abonelik sistemine çıktığını görmemiz de mümkün.
İşte bu tip kendi stratejisini belirleme durumları zaten şirketin kendi hacmini geliştirmesinde önemli bir etken oynadı. Bunun yanında, yeni nesilde oyun fiyatlarının artması da kullanıcıların konsol tercihlerini yeniden şekillendirmelerine olanak sağladı. Geçmişte satın alma alışkanlıkları “Herkeste PlatStation var, ben de bu konsolu alayım.” şeklinde ilerliyordu ancak bugün, “Xbox alırsam daha çok oyun oynayabileceğim.” görüşü öne çıkmaya başladı. Yakın zamanda hangi operasyonun daha kazançlı bir hâl alacağını söylemeye gerek yok sanırım.
Oyun Stüdyolarının Fikir İhtiyacı Büyüyor
Fikir önemli midir, önemsiz midir bu ayrı bir konu ancak günümüzün en verimli ve kazancı yüksek iş modellerinden olan mobil oyun sektöründe yer alan stüdyoların bu konuda bir talebi olduğu çok açık. Yazıda da belirteceğimiz bazı ...
Phil Spencer Faktörü
Yazının sonuna gelmişken efsane yöneticiyi anmamak da hakaret olurdu doğrusu. Yukarıda bahsettiğim mantıklı stratejilerin, dönüşümlerin, kurumsal hantallıktan sıyrılmış planların başında Phil Spencer geliyor. Başarılı yönetici gerçek bir oyuncu ve uzun vadeli kazançların, oyuncularla doğru iletişim kurmaktan geçtiğinin oldukça farkında. Oyunculara istediklerini, aradıklarını vererek ve bunu diğer markanın taklitçisi olmadan yaparak rekabette fark yaratmayı başardı. Elbette bu diğer bir yandan rakibe de öncü olmayı beraberinde getirdi. PlayStation bugün yeni açılan cephelerde (oyuncu dostu abonelik sistemleri), rakibinin ardından gitmeye çalışıyor.
Peki, siz bugün bir oyun konsolu alsanız hangisini tercih ederdiniz? Yorumlarda görüşelim.