Başlangıçta oylama yapan kişi sayısı 50’nin dahi altında olan uzun yılları devirmiş bir organizasyonu ‘düzen tutturamıyor’ şeklinde anmak epey riskli. Ancak her sene verdikleri ödüllerle yargılanan Akademi Ödülleri gerçekten de özellikle bu konuda pek düzen tutturabilmiş değil. Haklarında ya ırkçı ve ayrımcı olmaktan tartışmalar başlatıldığını görüyoruz ya da ödül verdikleri filmler tamamen hakları olmadan kazanmış olarak anılıyor. Peki, bu durumun asıl sebebi nedir?
Burada elbette törenin ana düzenleyicisi ülke olan ABD’nin iç siyaseti ve toplum yapısı ana sebeplerden birisi. Ancak bir sorunu bu kadar derinden ele almaya başlarsak işin sosyolojisini anlatmamız dahi onlarca yazı sürecektir. Bu nedenle daha çok törenle doğrudan alakalı diğer başlıklara yönlenelim olur mu? Eğer yazının sonuna geldiğinizde yüzeysel kalmış hissederseniz ve daha fazlasını merak ediyorsanız yorumlarda bize bir el sallayabilirsiniz. Dilerseniz gelin başlayalım.
Tören Popülere Oynamıyor
Bir filmin hakkında o sene kesin Oscar’ı kazanacağı konuşuluyorsa, merak etmeyin o film o ödülü alamaz. Bunu Joker’da da gördük, Arrival’da da… Tören kalabalık güruhun ödüllendirileceğini düşündüğü yapımlara ödül vermeyerek hem popülariteye geçit vermemiş oluyor hem de daha şaşırtıcı olmayı başarabiliyor. Ancak bu yanında bana kalırsa çok daha büyük bir sorunu taşıyor. Hak eden yapımlar, hak ettikleri ödüllere sırf bu yaklaşım nedeniyle çoğunlukla ulaşamıyor. Nasıl mı? Gelin bol bol örnekle gösterelim.
IMDB’de en yüksek puan almış 100 filmi sıralıyoruz. Bu önemli, çünkü platformu her kullanıcı kullanabiliyor ve çoğu zaman da yersiz pohpohlamalardan fazlasını görebiliyoruz ve oldukça geçerli bir oylama sistemi olarak görülüyor. Listenin birinci filmi olmasıyla ünlü Esaretin Bedeli filminin kaç Oscar’ı var dersiniz? Sıfır efendim. 7 dalda aday gösterilmesine karşın hiçbir ödül alamıyor film.
Dövüş Kulübü’nü seviyorsunuz değil mi? Ben de bayılıyorum ki zaten IMDB listelerinde de film ilk 10’da yer alıyor. O senenin Akademi Ödülleri dağıtılırken yalnızca bir dalda aday gösterilen eser, törenden ödülsüz ayrılıyor ve o senenin en iyi filmi de Aşık Shakspeare seçiliyor. Hatırlayan var mı diğer filmi? Pek sanmıyorum.
Lafın özüne gelecek olursak aslında günümüzün en belirgin sorunlarından birisi Oscar için de geçerliliğini koruyor. Popüler olandan korkmak ve çekinmek, insanların iyi dediğine “iyi değil” demeye çalışmak kimi zaman gerçekten de özel eserlerin hakkının yenilmesine sebep oluyor. Elbette bunun kanıtını iki örnekle vermiş olmak pek geçerli olmayabilir. Gelin birkaç filmi daha sıralayarak yazımızı sonlandıralım.
12 Öfkeli Adam’ın sinema dünyasının ne kadar önemli bir eseri olduğunu biliyoruz. Bu kült film çıktığı sene 3 akademi için aday gösteriliyor ve bilin bakalım ne oluyor? Hiçbirisini kazanamıyor elbette. Film bugün insanların en sevdiği 5. Film. Kaynağımız yine IMDB..
İyi, Kötü ve Çirkin ile büyümüş nesil kızmasın ancak bu kült herhangi bir dalda aday dahi gösterilmiyor. Değeri izleyiciler tarafından bilinen bu film de ilk 10’da, 8. Sırada yer alıyor ve IMDB listelerinde oldukça üstte listeleniyor.
Peki ya Yeşil Yol desek? Bana kalırsa sinema tarihinde çekilmiş en iyi filmlerden birisi olan bu yapım da 4 dalda Oscar adayı olmasına karşın herhangi bir ödül ile taçlandırılmıyor. Doğrusu oldukça kritik bir yapımdı ve yine bu film de 1999 yılında çıkıyor. O sene ödülü Dövüş Kulübü’nün de başını yakan Aşık Shakspeare yakıyor.